Genç bir İTÜ mezunu olarak Teksas’a gidiyor. Yüksek lisansını yaparken, harçlığını çıkarmak için Wallmart’ta mobilya taşıyor. Mezun olduktan sonra bir yazılım firmasında iş buluyor. 2004’te satın aldığı Wyse’ı dünyanın ilk bulut yazılım şirketine dönüştürüyor, iflastan çıkartıp 7 yıl sonra rekor fiyata Dell’e satıyor. Bu hafta San Francisco’dayız. Konuğumuz Silikon Vadisi’nin en başarılı Türklerinden biri olarak kabul edilen, Steve Jobs’dan Michael Dell’e teknoloji patronlarıyla iş birliği yapan, Jacob Zuma’dan, Barack Obama ve Joe Biden’a dünya liderleriyle çalışan, Mick Jagger’dan Hillary Clinton’a ünlü isimlerle fikir alışverişi yapan Tarkan Maner. Maner ile elini değdirdiği her şirketi kara geçiren kariyer hikayesini, yatırımlarını, gençlere tavsiyelerini konuştuk. Amerika hikayeniz nasıl başladı? İstanbul Erkek Lisesi üstüne İTÜ İşletme Mühendisliği’nden mezun oldum. Almancam ve Fransızcam vardı ama İngilizce eksikti. Sene 91. O yıllarda internet yok. Posta ile Amerika’da yüzlerce üniversiteye mühendislik yüksek lisansı için başvurdum. Teksas’ta küçük bir üniversite olan Midwestern State Üniversitesi bana İngilizce bursu verdi. Altı ay sonra TOEFL’ı yüksek notla geçince, bu sefer hem yüksek lisans bursu, hem de araştırma asistanı olarak iş verdiler. Ailemin beni Amerika’da okutacak durumu yoktu, asistanlıktan da para gelmiyordu. Akşamları saati 4 dolardan Wallmart’ta mobilya taşıyor, masraflarımı çıkarıyordum. Yüksek lisanstan sonra işe girmek için 50-60 firmaya başvurdum. Sonunda bir firma çalışma iznimi vererek beni işe aldı. Nasıl bir işti bu? Yerel bir yazılım firmasında ürün müdürüydüm. İki yıl sonra firma halka açıldı ve oradan elime bir para geçti. Bu parayla kendime ufak bir firma satın aldım. Birkaç arkadaşımla o firmayı büyütüp sattık. Sattığımız şirkete geçtik. Onu da halka açtık ve o parayla başka bir şirket kurduk. O şirkette küçük bir müşterimiz vardı. Kitap satan Amazon diye bir yer. Bu şirketi de IBM satın aldı ve ben New York’a geçerek IBM’de çalışmaya başladım. İş hayatımın ilk on yılında firmaları alıp büyütüp satmak veya halka açmak gibi bir uzmanlığım oluştu. 2004’te dünyanın ilk bulut yazılım şirketi Wyse’ı kurmuşsunuz. Hikayesi ne? IBM’den sonra çalıştığım CA Technologies’in sahibi çok ünlü Çinli-Amerikalı bir iş insanıydı. Onunla Japonya, Çin, Hindistan dünyayı gezerek anlaşmalar yapıyorduk. O toplantılarda teknolojinin değiştiğini, merkezi bir sistem, bir network oluşması gerektiğini fark ettim. O arada patronum bana Çin’de Wyse diye donanım satan bir şirketi olduğundan ve iflas etmek üzere olduğundan bahsetti. “Bunu alıp kara geçireceğine inanıyorsan ben buna yatırım yaparım” dedi. Fırsatın büyük olduğunu ama donanımda değil yazılımda olduğunu fark ederek hemen Çin’e uçtum. Prensipte diğer ortaklarla anlaştık ancak daha büyük yatırım gerekiyordu. Oradan Tayvan’a uçarak Tayvan’ın en zengin iş insanlarından birinden yatırım istedim. Dedim ki “Biz bu şirketi donanımdan, bulut yazılım şirketine çevirebiliriz.” “Bulut da ne?” dedi. Nasıl açıkladınız? “Verilerin aletlerin içinde olmaması lazım. Çok önemli bilgiler çalınabilir. Çok büyük iş” diye basitçe anlattım. Zeki bir iş insanı olduğu için anladı ve yatırım yaptı. Toplam 25 milyon dolara Wyse’ı aldık. Wyse dünyanın ilk bulut yazılım şirketi oldu. Sonrası Silikon Vadisi tarihinin en karlı satışlarından biri. 7 yıl sonra şirketi iflastan çıkarıp 1.2 milyar dolara Dell’e sattık. Ama nasıl oldu bu? Değişimi istemeyen kişileri CEO dahil işten çıkarttık. Bize inanıp kalanlar ve Microsoft’tan, Citrix’ten getirdiğimiz yeni isimlerle dinamik bir ekip kurduk. Şirketi yavaş yavaş donanımdan yazılıma geçirdik. İlk yıl HP’ye, Lenovo’ya, Dell’e işi anlattığımda “Ne bulutu?” diyorlardı ancak biz iki sene sonra kara geçtik. İki sene sonra Microsoft, Google, Citrix ve VMware’le iş birlikleri yapmaya başladık. Tam o sırada yani 2007’de iPhone çıktı. O anda iPhone’a bu yazılımı nasıl yükleyebiliriz diye kafa yormaya başladık. Steve Jobs’a bulutu nasıl anlattınız? Yazılıma “Pocket Cloud” dedik, yani “bulut cebinde”. iPhone üzerinden Word dokümanlarını, Excel dosyalarını indirebildiğiniz bir yazılımdı. Steve Jobs ve ekibi bayıldı fikre. Bu sayede Microsoft kullanıcıları Apple’a gelmeye başlayacaktı, öyle de oldu.
Neler oldu, özetle anlatsanıza? 2007’de Google’ın içinde bulut teknolojisi olan ilk Chrome dizüstü bilgisayarını ürettik. Güney Afrika’nın eski başkanlarından Jacob Zuma ile anlaştık. 10 milyon ilkokul öğrencisine tanesi 3 bin dolardan bilgisayar almak yerine, 50-60 dolara bulut üzerinden eğitim fırsatı yarattık. Güney Afrika Cumhuriyeti için Cisco, Dell ve diğer teknoloji liderleriyle yaptığımız 100 milyon dolarlık iş birliği 2010’da Davos gündemindeydi. Aynı zamanda dünyanın birçok yerindeki hastanelerde Wyse terminallerini görebilirsiniz. Amerikan hava üsleri, denizaltılar, NATO’nun tüm üsleri, Türkiye’nin büyük bankaları, holdingleri... Veri sızmasın diye tüm dünya bizi ve teknolojimizi tercih etti. Tam halka arz yapacaktık ki, 2012’de Michael Dell iflastan çıkarttığımız şirketi nakit 1.2 milyar dolara satın aldı. 2012’nin en büyük satışıydı. Geçiş sürecinde bir yıl Michael için çalıştım. Sonra aklıma başka bir fikir geldi. Nedir o? Artık dünya üzerindeki data çok büyüyordu. Depolama ve yapay zeka sistemleri hep donanım üzerinde olduğu için pahalıydı. Güvenli bir şekilde nasıl yazılım üzerinden depolama yapacağımıza baktım. Nexenta’yı kurdum. Ona da Dell, Softbank, Western Digital, Çin Varlık Fonu ve Blackstone gibi dünya devleri yatırımcı oldu. 50 milyon dolarla şirketi kurduk, büyüttük ve DDN’e sattık.
Çok sayıda şirkete de yatırım yapıyorsunuz. Evet bir fonum var. Bu fon üzerinden bugüne kadar 50 şirkete, kuruluş aşamasında yatırım yaptık. Kripto, oyun, siber güvenlik, yapay zeka gibi konulara yatırım yapıyoruz. Bir diğer ilgi duyduğum alan mikro mobilite. Elon Musk ile bir araya geldik. Tinder’a flört aplikasyonunu, Softbank’a WAG’i satan çocuklarla Wheels’ı kurduk. Şehir içinde kullanılan, iPhone aplikasyonuyla kilidi çözülen, kasklı, katlanalabilir, elektrikli mopetler. Onun da ilginç bir hikayesi var. Anlatır mısınız? Annem temizliğe çok önem veren, tipik bir Türk annesi. Bu fikir yanında konuşulduğunda “Ay oğlum motor tehlikeli, kask da yapın. Ama temiz olsun, millet başkasının taktığı kaskı takmasın, direksiyonu da her binen silsin” deyince, biz bu mopetlere dünyanın ilk kask patentini aldık. İçine şeffaf tek kullanımlık kılıflar taktık, direksiyona da dezenfektan koyduk. Bu pandemiden önceydi. Covid gelince bizim mopetlerin kıymeti iyice arttı. Wheels’i yakında Türkiye’ye getiriyoruz.

