Şehirlerde yaşamın bize faturası var. Sadece stres değil, modern denilen yaşam bizi çevresel toksin havuzunda yüzen insanlar haline getirdi. Çevresel toksinler dediğim zaman; havadan, topraktan, sudan, yiyeceklerle, kimyasallarla aldığımız toksinlerden bahsediyorum. Bu toksinleri her saniye vücudumuz temizlemeye çalışıyor. Temizleme kapasitesimiz ise yaşla giderek azalıyor. Vücutta toksinlerden oluşan çöp kovamız doluyor. Şehirde yaşıyorsanız ve sağlıklı yaşam kurallarına pek de dikkat etmiyorsanız, sizin de çöp kovanız doluyor olabilir. O çöp kovasını neler doldurur, vücudumuz onları temizlemek için neler yapar, biz ona nasıl yardım edebiliriz, öğrenelim. Amerikalıların ‘toxic body burden’ dediği, toksin birikiminin sebep olduğu bir tabir var. Hem iç hem dış toksin birikimini kastediyor. Yani çevresel toksinlere içerideki toksinlerimizi de eklemeliyiz. Demek ki bir endo (iç) toksinler, bir de ekso (dış) toksinler var. Önce bunları sınıflayalım. 1- İç toksinler: Vücudun metabolizmasının artıklarını kastediyorum. Her nefes verişte çıkardığım hava bir endotoksindir. Her tuvalete gittiğimde idrar ve dışkıyla attıklarım iç metabolizma artıklarım endotoksinlerimdir. Terleme ile aynı şekilde toksin atarım. En ideal şartlarda, tertemiz bir çevrede, tertemiz beslenerek yaşasam da bunlar bende mevcuttur. Ve bu normaldir. Çünkü canlılığımı sürdürebilmek için milyonlarca metabolik iş yapan hücrelerimin doğal artıklarıdır. Aşağıda anlatacağım hücresel detoks aşamalarıyla bunlardan kurtulurum. Ancak gel gelelim, dış toksinleri atarken de aynı sistemi kullanırım. Temizlik için aynı organları kullanırım. Dış toksinler çoğalınca bu iç detoks hattımı daha çok çalışmaya mecbur eder. O halde dış toksinler nelerdir? 2- Dış toksinler: Vücudumuza giren her türlü zararlı madde dış toksindir. Bu havanın kirliği, suyun kirliliği, yiyecekler, kozmetikler, temizlik malzemeleri, kıyafet boyaları, mutfak eşyaları olabilir. Bunların sayısı o kadar çoktur ki buraya sığmaz. Ancak örnek vermek istersek, çoğunuzun adını duyduğu bir kaçını sıralayabiliriz: • BPA: Plastiklerde olan bir madde, fatura ve kasa fişlerinde de var. • Pestisit: Tarım ilaçları. • Paraben: Kozmetiklerde olan bir madde. • Ksenobiotikler: Endokrin bozucular olarak bilinen, hormonal sistemimizi bozan maddeler • İlaçlar. • Solventler. • Kötü elektromanyetik alan. • Küfler. • İşlenmiş gıdalar, (konservelerden boyalı gıdalara; koruyuculu katkılı ürünlere, sentetik gübreyle yetiştirilmiş bitkilerden, ilaçlanarak ve hormonlanarak büyütülmüş hayvanlardan elde edilen gıdalara kadar bu liste çok uzun…) • Evimiz, özellikle mutfağımız tam bir toksin deposu olabilir: Teflon tava kullanımı, mikrodalgada hazırlanmış besinler, yüksek ısıda kavrulmuş- kızartılmış yemekler; küflenmiş gıdalar, deterjanlar vs yine uzun bir liste. Dramayı abartmamak için listeyi burada kesiyorum. Ancak bu toksinler annenin sütünde ve dahi anne karnındaki bebeğe giden kanı taşıyan kordon kanında bile bulundu. Biz halimize üzülmeyip hemen çözüm önerilerine gidelim. Öncelikle tüm bunları vücut nasıl temizliyor öğrenelim ki, dış toksinleri azaltma çabamızın yanında iç temizliğe yardım edecek yöntemleri kavrayalım. Vücudun mikro ve makro toksin detoksu nasıldır? 1- Mikro detoks işlemleri: Mikro işlerde en çok karaciğerimize sırtımızı dayıyoruz. Karaciğerin işi, gelen toksinleri ayırmak. Toksinlerin neredeyse hepsi yağda çözünen toksinlerdir. Yani yağlı ortamları severler, oralara giderler. Mesela kilomuzu oluşturan yağlarımız, içi toksinleri sistemden uzaklaştırmak için vücut tarafından yapılan bir iştir. Buradan şu konuyu sezebiliyoruz: Kilo verirken yağlarım azalınca içindeki toksinlere ne oluyor? Evet onlar yağ hücreciklerinden açığa çıkıyorlar. Özellikle şok diyetli hızlı kilo vermeler bu toksinleri etrafa salıyor. Kilo vermeye çalışanlar da bu yazıyı dikkatle okuyarak, yazının sonundaki önlemleri alabilirler. Yağda eriyen toksinlerin önce suda erir hale gelmesi gerekir. Öyle ya, idar ve bağırsaklardan onları suyla atacağız. Siz hiç idrarınızın üzerinde yağlı bir tabaka gördünüz mü, hayır. Ama tonla toksin oradan atılıyor. İşte önce onları yağda erir halden suda erir hale geçirecek karaciğerimiz. Ancak iki aşamalı bir işlemden sonra atılıma hazır olabilirler. Ancak karaciğerin bu mikrodetoks işinde bazı nazik noktalar var. Gelin onu öğrenelim: Karaciğerde iki aşamalı detoks yapılır. Karaciğer faz 1 ve karaciğer faz 2 detoks aşamaları deriz. Ancak bu faz 1 ve faz 2 aşamaları arasında bir ara dönem var. Bu ara dönem biraz riskli. Çünkü hem ilk aşamada toksinler ayrıştırılmış ama onları henüz atılıma gönderecek ikinci aşamaya geçilmemiş oluyor. Çoğu toksinin vücuda zararını bu ara aşamada görürüz. Genetik farklılıklarımız da bunda etkilidir. Karaciğer faz 1 ve faz 2 temizlik kapasiteleri kişilerde aynı olmayabilir. Mesela kahveyi geç saatte içtiğinizde uykunuzu kaçırıyorsa, faz 1’iniz yavaş çalışıyor olabilir. Bazıları ise yatarken içer ve uykusu kaçmaz. Bu kişilerin faz 1’i güçlü olabilir. Kahve veya alkol bu konuda bize örnek olabilir. Kolay çakır keyif olanlarla çok içse de etkilenmeyenler arasında fazlar arası kapasite farkından söz edebiliriz. Biz faz 1’e destek vermek istersek; • B vitaminleri, B2, B6, folat, B12 • Bitkilerden gelen flavoniod dediğimiz maddeleri destek olarak kullanabiliriz. Ara faz için untioksidanlar yardımcıdır: • Karotenli sarı-turuncu kırmızı besinler • Vitamin C içeren limon, kivi gibi besinler • Sülfür içeren soğan sarımsak • Brokoli • Enginar • Mor sebzeler. İkinci fazda artık toksinler suda erir haldedir. Bu faza yardım etmek için; • Yine sülfürlü besinler • Sistein içeren besinler • Zerdeçal • Yeşil çay • Yine B vitaminleri • Glutatayon içeren besinler, mesela avokado yiyebiliriz. Faz 2 de bitip artık toksinler bağırsak ve idrarla atılacak hale geldiler. Karaciğerin işi bitti. İşte şimdi iş başa düşüyor. Çünkü faz 3 demek onları dışarı atma aşamasıdır. Atılım bağırsaklar ve böbrekte idrar ile olur. Şimdi görev bizde: Toksinleri dışarı atmayı arttırmak biz için neler yapalım? Dışarı atılım işine faz 3 veya makrodetoks aşaması diyelim. Makro detoks aşamaları: Ne yapalım? • Bol su. Su, su, su, su. • Kabız olmamak. Kabızlıkta atılmak için bağırsağa gelmiş toksinler oradan hızlı atılamaz. Bekleştikçe tıpkı siz onu tekrar yiyeceklerden almışsınız gibi tekrar karaciğere geri emilir ve temizlik işi baştan başlar. Mesela günlük metabolizmanızda östrojeni her gün üretip, kullanıp atarsınız. Kabızlıkta tüm atılım işi bitmiş hormonlarımızın artıkları tekrar geri emilir. Sanki çok hormon üretiyormuşuz gibi olur. Kabızlıkta, bekleyen dışkıdan zararlı bağırsak bakterilerince üretilen kötü metabolitleri de sayalım. Karaciğer bunları da temizlemek zorunda. Mesela siroz hastalarının asla kabız olması istenmez. Çünkü karaciğer temizlik kapasiteleri zaten düşük iken bu metabolitleri tekrar tekrar temizlemeye çalışması sirozu kötüleştirir. • Lifli beslenmek hem kabızlığa hem toksin atılımına yardımcıdır. Mesela elma kabuğundaki pektin bu işimize yarar. Elma deyip geçmeyeceğiz. • Safra asitlerimiz sadece sindirime yardımcı olmakla kalmaz toksin atma işine de yardımcıdırlar. Çamurlaşmış safra kesesi, safra taşları olsun istemeyiz. • Acı biberler ve karabiber safra kesesinin ağzını açmaya yardım eder. • Sauna, hamam, karaciğer üzerine sıcak su torbası koymak toksin atılımına yardım eder. • Egzersiz • Cildi kuru fırçalama. Beslemeye tekrar dönersek; • Ne kadar işlenmemiş, ne kadar doğal, o kadar iyi. • Ne kadar renk renk beslenirsek, o kadar iyi. • Hayvansal gıdaları bulabildiğimiz ölçüde organik yiyelim. Mesela sakatatlar sanki kötü gibi bilinir ama organik yaşamış bir hayvanın karaciğerini tüketmek, bizim karaciğer detoks işimize yardımcıdır. • Sarımsak, brokoli, soğan, lahana, turp, yeşil çay, patlıcan, pancar, kivi, biberler, havuç, limon, zencefil … say say bitmiyor. • Şekersiz, unsuz, glütensiz beslenmek. • Çok pişirilmiş ürünler yememek listeye eklenmeli. Son olarak kozmetiklere değinmek isterim. Kadınların yüzde 25’i her gün 15 farklı kozmetik kullanıyor. Kozmetiklerde 10 bin 500 kimyasal maddenin zararsız diye kullanma izni olduğunu biliyor muydunuz? Ve hatta parfümlerde neredeyse hiç kimyasal madde yasağı olmadığını. O halde güzel görünmek ve güzel kokmak için içerden temizliğe yardım edeceğiz. Biz toksin çöp kovamızı boşalttıkça parlayacağız. Söylemesi kolay yapması zor ama bir yerlerde başlamanız dileğiyle. Çünkü işin ucu otoimmun hastalıklara, nörodejeneratif hastalıklara ve kansere kadar varabiliyor. Kovayı doldurmamak lazım.
22.10.2021 04:30
Zehirleniyoruz…
İşlenmiş gıda tüketiminin sonu geliyor mu?
22 Kasım 2024
Yaşlanırken yitirdiğimi metabolik yetenek
15 Kasım 2024
Uzun yaşamak istiyorsanız iyi uyuyun
08 Kasım 2024
Karaciğer sağlığı ve longevity
01 Kasım 2024
Yağlar da yaşlanır: Adipaging
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024