Garonne Nehri kıyılarında kurulu Bordeaux, UNESCO Dünya Mirası listesinde “üstün kent” unvanıyla tescillenmiş mimarisi, dünyanın dört bir yanından eğitim için gelen cıvıl cıvıl öğrencileri ve şık sakinleriyle güneybatı Fransa’nın en keyifli kentlerinden. Lezzetli yemekleri, birbiriyle yarışan şefleri, seyirlik kuleleri, şatoları, katedralleri ve ziyaretçi akınına uğrayan meydanlarıyla kent ve bölgede bir uzun hafta sonu rotasına pek çok keyif sığdırmak mümkün. Türkçe okunuşuyla “Bordo” yılların emeği sayesinde bağcılık dünyasının da zirvelerinde. Kent, gücünü biraz da şarabın o koyu kırmızı renginden alıyor. İşte o rengin tonları…
1. gün: Kentin keyfi yürüyerek çıkar
18 bin dönümlük bir ovaya kurulu Bordeaux yönetime gelen tüm kralların ileri görüşü sayesinde dev meydanlara, geniş ferah caddelere, bisiklet ve yürüyüş parkurlarıyla bezeli bir kordon boyuna sahip. O nedenle tavsiyem; şehri yürüyerek gezmeniz.
Gambetta Meydanı
Keşfe bu meydandan başlayın. Meydanın tam ortasında bulunan giriş kapılarından biri olan Dijeux Kapısı’nın altından geçerek ilerlerseniz şehrin kalabalık alışveriş caddelerinden geçerek nehir kıyısına ulaşabilirsiniz. Kapıdan geçmeyip parkın sol çaprazından ilerlerseniz kendinizi daha şık caddelerde bulacasınız. Meydanın etrafı birbirinden güzel kafelerle çevrili.
Place de la Victorie
Rue Sainte Catherine’den başlayan araç trafiğine kapalı bu işlek cadde, Avrupa’nın en uzun yayalaştırılmış alanı. Üzerinde pek çok restoran, kafe, tasarım butiği yer alıyor.
Cathedral Saint Andre
Şehrin ana katedrali, Gotik tarzda inşa edilmiş. Mimari açıdan görülmesi gereken bir şaheser. Katedral bünyesinde yıl boyu süren konserlerin programını katedralin web sitesinden bulabilirsiniz.
Tour Pey - Berland
Eğer 229 adet basamağı çıkmaya hazırsanız muhteşem bir Bordeaux manzarası sizi bekliyor. Katedralin hemen yanında yer alan çan kulesine çıkmaya kesinlikle değer! 15. yüzyılda yapılan kulede her gün 10.00-18.00 saatleri arasında 5.5 euro karşılığı tur düzenleniyor.
2. gün: Esplanade des Quinconces
Avrupa’daki en büyük şehir meydanlarından. Ağaçların altında yol alan tramvaylarıyla ünlü. Meydanın nehir kıyısındaki kısmında birçok farklı etkinlik düzenleniyor.
Grand Theatre ve Place de la Comedie
Şehrin en havalı meydanlarından biri olan Place de la Comedie’nin alameti farikası, meydana güzellik katan opera binası. 1780’de açılan ana salonun sahnesi için Paris Opera Garnier örnek alınmış. Operanın altında, zaman içinde yüzlerce yıldızı konuk eden son derece şık bir de kafesi var. Ünlü heykeltıraş Jaume Plensa’nın tüm şehre yayılan heykellerinden bazı önemli örnekleri burada da görmek mümkün.
Pont de Pierre
Bordeaux’da en iyi Instagram fotoğrafını nerede çekerim diyorsanız, adres bu köprü. Özellikle gün batımında, altın rengi ışıklar altında burada olma fırsatını kaçırmayın.
Müzeden ötesi: Cite du vin
Bordeaux’da sadece üç gününüz varsa örneğin bir cumartesi öğleden sonranızı ya da nispeten daha sakin olan pazar sabahını mutlaka dünyanın en iyi şarap müzesi olan La Cite du vin’e ayırın. Müzenin tadını çıkarabilmek için en az iki saat gerek. Şarabın yolculuğunu, içindeki aromaları interaktif olarak anlatan bölümler müthiş. Toplu ulaşımda ve açık otobüs gezisinde kullanılan, 25 euro’ya satılan 48 saatlik Bordeaux City Pass alırsanız burası dahil 11 müzeye öğlen 12’den önce ücretsiz girebilirsiniz. Üzümün Bordeaux’daki ve tüm dünyadaki yolculuğunu anlatan müzenin binası da karaf şeklindeki tasarımıyla önemli mimari ödüller almış. Tasarım, teknoloji, tat, doku, koku... Gerçekten hayranlık uyandırıcı.
Uzay gemisi batığı
Cité du Vin’den sadece birkaç dakikalık kısa bir yürüyüş mesafesinde olan “Uzay Gemisi” kentin yeni cazibe merkezlerinden. Garonne Nehri’ndeki batık; 2. Dünya Savaşı gemilerinden esinlenen İngiliz sanatçı Suzanne Treister’in eseri. Şöyle bir öyküsü var: Treister bazıları gelgit döneminde nehirde görünen savaş batığı gemilerden birini ebedi mezarından çıkarmak ve bir sanat eserine dönüştürmek ister. Ancak gemiler Bordeaux tarihinin bir parçası olarak görüldüğü için izin alamaz. Bunun yerine, geleceği dönüştüren ve geçmişi temsil eden bu heykeli yapar. Heykel bugün Bordeaux’nun sembolleri arasında.
Hava kararırken “Aynalar Meydanı”
Bir şehre ikonik bir meydan nasıl kazandırılır, işte en güzel örneği. Miroir d’eau, yani Su Aynası Meydanı ve Palace de la Bourse, yani Borsa Sarayı. Sarayın önündeki oldukça geniş bir alanda incecik bir su katmanı oluşturulmuş. Su belirli periyotlarda fıskiyeler yardımıyla yenileniyor. Suyun arkasında bulunan nefis Borsa Sarayı, suyun üzerinde öyle bir izdüşüm yaratıyor ki gün batımından gece yarısına kadar izlemeye doyamıyorsunuz. Cumartesi akşamları bu illüzyonu izlemek için çok keyifli.
Son gün: Kalbinizi Saint Emilion’da bırakın
Bordeaux merkez garından kalkan trenle 40 dakika mesafede yer alan Saint Emilion, en güzel Fransız kasabalarından biri. İsmini 13. yüzyılda buraya yürüyerek gelen bir keşişten alıyor. 1999 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine giren olağanüstü güzellikteki bu minicik yerin her sokağı bir Fransız filminden bir kare gibi. Evet, kasaba çok küçük ama her 20 adımda bir şeyler görüp, şurada da şunu deneyelim demekten pek hızlı yürünmüyor. Saint Emilion Monolitik Kilisesi’nin meydanı muhteşem. Kasabanın çevresinde irili ufaklı şarap üreticileri var. Bazıları aynı zamanda otel olarak da hizmet veriyor. Hemen hepsinde önceden randevu alarak bağ gezisine katılabiliyorsunuz. En ünlü üreticilerden arasında Chateau Cantenac, Chateau Lainote, Chateau Beaurang, Chateau Coutet ve Chateau La Dominique sayılabilir.
Bunları yapmadan dönmeyin
- Garonne Nehri’nin kıyısında, Borsa Sarayı’nın hemen önünde yer alan, 80 metre genişliğindeki çimlerde uzanıp kitap okumadan,
- 15. yüzyılda inşa edilen, 7 ton ağırlığındaki La Grosse Cloche saat kulesinin altında poz vermeden,
- Şehirde yer alan onlarca parkın en güzeli olan, bisiklet rotaları ve minik göllerle çevrili Jarden Publique’te piknik yapmadan,
- Bordeaux Güzel Sanatlar Müzesi- Musee des Beaux Arts’ı ve içindeki nefis koleksiyonları görmeden,
- Salıdan cumartesiye sabahın erken saatlerinden öğlene kadar açık olan Marche Chartrons semt pazarında birbirinden leziz peynirleri tatmadan,
- CAPS Bordeaux Modern Sanatlar Müzesi’ndeki yeni dönem Fransız genç tasarımcıların işlerini ve dünyadan gelen süreli sergileri görmeden,
- Hemen her tarihi pastanede bulabileceğiniz, yumurta akı ve rom ile yapılan dışı karamelize, içi nemli ve yumuşak “canele” keklerini tatmadan Bordeaux’dan dönmeyin.