Türkiye’nin Anayasa sorunu Cumhuriyet’le yaşıt. Kürt meselesi, Kıbrıs, Avrupa Birliği üyeliği meselesi… Neden hiçbir sorunu zamanında ve zamanın, toplumun ruhuna uygun olarak çözemiyoruz? Bir an düşünsenize, altmışlı, yetmişli yıllarda Türkiye’de görev yapan bir diplomat ya da gazeteci 2022’nin bu ilk günlerinde Türkiye’ye gelse, siyasi gündemin ve ana meselelerin hemen hepsinin aynen sürdüğünü görecek. Dolandırıcılıkları, vurgunları saysak, 70’li yıllarda arsa-yapı kooperatifçiliği, 80’li yıllarda bankerler, 90’lı yıllarda hayali ihracat, 2000’li yıllarda saadet zincirleri, şimdilerde kripto para, çiftlikbank, beşli çete soygunları, mala çökmeler. Bir ülkenin hukuk sistemi hiç mi değişmez, yönetim sistemi hiç mi tedbir almaz? İlkini 1948’de yaptığımız imar affını 2018’e kadar 17 kez tekrarlamışız, ihale kanununu son 10 yılda bile kaç kez değiştirdiğimizi artık yapanlar bile saymıyor muhtemelen. Bir de sorunlar ağırlaştıkça cafcaflı bazı şoven laflar, modeller geliştirme alışkanlığımız var. Avrupa Birliği ilişkilerinde Helsinki Kriterleri’ne uymayız, Ankara kriterleri icat edip onlara uyacağımızı söyleriz ama o kriterler hiç bilinmez. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkar kendi ilkelerimize uyacağız deriz ama kadına şiddet ve cinayetler artar. Dünyanın, literatürün bilmediği yeni ekonomik model deriz ama her gün başka bir yetkili başka bir hayali model anlatır. Say, say bitmez. Neden böyleyiz?
31.12.2021 04:40
Sorun çözme kapasitesi düşük ülke
Hiçbir sorunu zamanında, zamanın ve toplumun ruhuna uygun olarak çözemiyoruz. Anayasa, Kürt sorunu, Kıbrıs, Avrupa Birliği üyeliği... Yıllar geçiyor, tüm bu “markalaşmış” sorunlar aşılamıyor
Kıvançta değil kaygıda ortaklaşmak
15 Kasım 2024
Açılıma tepkisizliğin ardında ne var?
08 Kasım 2024
Kısa vadede sonuç beklememek gerek
01 Kasım 2024
Toplumsal çöküş yaşıyoruz
25 Ekim 2024
Açılımın içeride ve dışarıdaki iki hedefi
Tüm Yazıları
18 Ekim 2024