Ülkenin yönetim sistemi de yargı sistemi de ekonomik sistemi de çökmüş durumda. Pandemi ve eşlik eden ekonomik buhran, işsizlik, enflasyon nedeniyle can derdi ve geçim derdi bir arada yaşanıyor. İnsanlığın sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sancıları yaşadığı ve henüz bilgi toplumunun devlet, hukuk nizamının belirginleşemediği ama küresel dalgalanmaların ve gerilimlerin yoğunlaştığı bir zaman aralığında biz de kendi özgün sıkıntıların ve gerilimlerin içine sıkışmış durumdayız. İklim değişikliği başta olmak üzere yerkürenin ritmi değişiyor. Teknolojik sıçrama nedeniyle yerçekimsiz bir hayat yaşıyoruz ve bu hızlı gündelik hayat ritmi tüm düşünme biçim ve modellerimizi değiştiriyor. Türkiye dahil birçok ülkenin yaşadığı iç göçler ve ülkeler arası göçler yalnızca yerleşim mekanlarını ve sınırları değil tüm insani ilişki biçimlerini de mekânsal tanımları da toplumların ahlaki ve kültürel kodlarını da değiştiriyor. Kurulu yerel ve küresel nizamlar, dengeler, kurum ve kurallar yeni gündelik hayat ritmine ve yeni zihin haritasına yetmiyor. Elbisenin ruha dar geldiği bu süreçte dip dalgalar yüzeyde gerek devletler gerek ekonomik sınıflar gerekse kültürel kümeler arası yeni siyasi ve ekonomik bölüşüm kavgaları üretiyor. Bu yeni bölüşüm kavgaları küresel düzeyde devletler arası yaşanıyor. Aynı zamanda Türkiye gibi birçok ülkede de yerel katmanda ekonomik sınıflar ve kültürel kümeler arası iç bölüşüm kavgaları var. Yanı sıra Türkiye’nin bir kısmı hala sanayi toplumu olabilmenin temel kurum ve kurallarını oluşturmaya, kalkınma ve toplumsal dönüşümün sorunlarını aşmaya çalışırken, bir kısmı ise bilgi toplumuna dönüşümün demokratikleşme ve küreselleşme sorunlarıyla karşı karşıya. Bir kısmımız da kimlik talepleriyle, var olma ve tanınma sorunuyla boğuşuyor. Güncelde ise kimliklere ve kutuplaşmalara sıkışmış, “biz” duygusu parçalanmış, hukukun üstünlüğüne inancın daha da gerilediği, keyfiliğe, belirsizliğe ve karmaşıklığa teslim olmuş bir toplum görüntüsü veriyoruz. Toplum birey olmak ile yurttaş olmak arasında sıkışmış, ikircikli ve tedirgin adımlarla bireysel hayatının, hanesinin dirlik düzenlik derdine hapsolmuş durumda. Toplum böylesi zamanlarda siyasetçilerine ve aydınlarına bakıyor, onların önereceği ve önderlik edecekleri çözümleri bekliyor. Bu çok katmanlı, çok boyutlu, çok aktörlü değişim ve bölüşüm gerilimlerinin ürettiği karmaşa içindeki bir toplumu tek bir siyasi veya sosyolojik kavramla açıklamak doğru değil. Bu nedenle böylesi bir topluma tek bir siyasi kategori ve söylem, slogan ile ulaşmak hele etkilemek, manipüle edebilmek mümkün değil. Siyasetçilerin ve aydınların büyük kısmı hangi ideolojiden, kimlikten, siyasetten olursa olsun temel bir zihni eşiğe takılmış durumdalar: Topluma, vatandaşa güvenmiyorlar ve devlet-yurttaş ikileminde önce devletten yanalar. İster eskinin egemenleri, elitleri, beyaz yakalıları ister bugünün egemenleri, muhafazakarları, ak yakalıları olsun, toplumun manipüle edildiğine ve edilebileceğine inanıyorlar. Kimisi toplumun eğitimsizliği ve cehaletinden, kimisi dindarlığından, kimisi fırsatçılığından dem vurarak toplumun değişime karşı olduğu, demokrasi talebinin olmadığı, toplumun balık hafızalı olduğu gibi yanlış efsanelerle kendi tercihlerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
10.09.2021 04:30
Vatandaşın beyanına güven esastır
Türk insanının yüzde 70’i “yeni ürünlerin”, “yeni teknolojilerin”, “yeni fikirlerin” hayatına olumlu katkısı olacağına inanıyor. Ülke için yapılması gerekenler sinir bozucu olsa bile destekleyeceğini söylüyor. Ancak mesele bu talebin yeterince örgütlü ve güçlü olmaması… Siyasetçiler de hangi ideolojiden olursa olsun temel bir zihni eşiğe takılmış durumdalar: Devlet-yurttaş ikileminde önce devletten yanalar
A+
Yazı Boyutunu Büyüt
A-
Yazı Boyutunu Küçült
* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.
MHP’nin yeni anayasa hamlesi nasıl okunmalı? CHP ne yapmalı?
13 Haziran 2025
Güvende hissetmek, kök salmak ya da aidiyetin çatısı üzerine
06 Haziran 2025
Niyetin gölgesi gerçekler ve olasılıklar
30 Mayıs 2025
Sevinç ile tedirginlik eşiğinde takılı kalan zihinler
23 Mayıs 2025
Şimdi barışı inşa etmek savaşmaktan daha zor bir süreç
Tüm Yazıları
16 Mayıs 2025