Bu hafta yeni yapay zekâ dil modellerinin son marifetleri hakkındaki taze haberleri yazabilirdim. Ama burası büyük usta Tanpınar’ın dediği gibi “evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanını vermeyen” Türkiye. Buralıyım. Bu ülkenin kurumlarında yetiştim. Ülkemi seviyorum. Bir geleceği olmasını istiyorum. İşlerin bu noktaya gelmemesi için direnenlerden, çöküş sürecinde kişisel sorumluluğu en az olanlardanımdır herhalde ama sonraki kuşağa devrede devrede bunu (birçok ölçüte göre bizim gençliğimizdekinden daha kötü koşullarda) devrediyor olmamız benim yaşımdakiler için utanç verici.
Öfkeliyim. Nefretle dolup taşmamak için büyük çaba göstermem gerekiyor. Ama yine de umutluyum. Sadece tabiatımdan, “vücut kimyamdan” ötürü değil, aynı zamanda bu ortamda umudu büyütmenin en mantıklı tutumun bir parçası olduğunu da hesapladığım için. Bu yıkımdan çıkabilmek için sesimizi yükseltmemiz gerek. Hem yardım çığlıklarına günlerce cevap alamadan can veren on binlerce masum insan için hem de bu daha büyük enkazın içinde sağ kalan diğerlerimizi, özellikle de gençleri kurtarmanın yolu bundan geçtiğinden. O yüzden tekrara kaçmayı göze alıp köşemi bu hafta da muhtemelen başka bağımsız yayın organlarında da gördüğünüz ve artık üstünün örtülmemesi, vurgulanması, hesabının sorulması gereken gerçeklere ayıracağım; yapay zekâ gibi konular başka haftalara kalacak.
Dört bloktan neden ikisi?
Antakya’daki Farklı Yaşam Rende Sitesi ile başlayalım. Güzeller güzeli Hatay’a ilk ve son kez gittiğim 26 Kasım’da tesadüfen karşılaştığım Hatayspor Teknik Direktörü Volkan Demirel’in de tercih ettiği bu lüks site dört bloktan oluşuyor(du). Cumhuriyet’teki habere göre toprak sahibi Arif Sami Rende ile müteahhit Fevzi Yılmaz arasında A ve B bloklar Rende’de, C ve D bloklar ise Yılmaz’da kalacak biçimde paylaşım yapılmış. Sonra Rende B blokun altındaki kolonları kestirip kreş yapmış.
Yılmaz ailesi tanıdıklarına “B bloktan ev almayın, orada kolon kesildi” diye uyarı yapmakla kalmamış; valiliğe, savcılığa, Milli Eğitim’e suç duyurusunda bulunmuş. Telaşlanan site sakinleri belediyeye başvurmuş. Savcı durumu belediyeye sormuş, sonra da bugün olduğu gibi o gün de bir AKP üyesince yönetilen belediyenin 2.6.2016 ve 24.6.2016 tarihli iki tutanağına dayanarak “takipsizlik” kararı vermiş. Yılmaz’ın A blokta oturan kardeşi bir yıl kadar önce başka yere taşınmış; oranın da kolonlarının kırıldığını fark ettiğini söylemiş. Sonuç: A ve B bloklar yerle bir olmuş, yanı başlarındaki C ve D ise ayakta. Havadan çekilmiş fotoğraflarına bakınız. İnsan hikayelerinin detaylarına yüreğim dayanmıyor. Başka bir mahalledeki Rende Esenpark Evleri’nin halini de internetten bir aratın isterseniz.
Kahramanmaraş’a gelelim. Bilim insanlarının yıllardır bu bölgede deprem olacağına dair feryat ettiğini haftalardan beri aktarıyorum. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın “Kahramanmaraş’ın Depremselliği” konulu raporu elimde. Olmuş ve olacak her şeyi tane tane anlatan bu rapor 2 Mart 2021’de cumhurbaşkanı, parti başkanları, ilgili bakanlar vs. bilumum yöneticilerin yanı sıra tabii ki Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’e de gönderilmiş.
2 Haziran 2022’de yapılan İl Koordinasyon Kurulu toplantısında JMO temsilcisinin raporu hatırlatması üzerine Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu AKP’li Güngör “Yanlış anlamayın ama belediyeye eline çantayı alan ve uzman olduğunu söyleyen her gün kaç kişi geliyor biliyor musunuz” diyerek “uzmanlar” hakkındaki tutumunu, yer bilimcilerin fay tespiti için kullandıkları paleosismolojik hendeklerle dalga geçip “ben açıkçası bunun tespitinin ve çalışmanın bir çukurla yapılabileceğine inanmıyorum” diyerek de bilime saygısını belli etmiş. Sonucu tek “özelliği” kurallara uygun yapılmak olan İnşaat Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilciliği binasının fotoğrafında görebilirsiniz; bir enkaz denizinin ortasında sapasağlam duruyor.
AFAD’ı pas geçmek olmaz
Öncesinde bu “önlem”lerin alındığı afetin sonrasından bahsederken de AFAD’a bakmak lazım tabii. Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu imam hatip lisesi, ilahiyat fakültesi ve tasavvuf ana bilim dalı mezunu. Yüksek lisans tezini kayınpederi konusunda (yanlış okumadınız) yapmış; Gönüller Sultanı Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi başlıklı kitabından da görülebiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışırken bir anda kendini AFAD’da bulmuş. ChatGPT’ye “Bu göreve bir ilahiyatçı atanırsa ne olur?” diye sordum, “gerekli beceri ve bilgiye sahip olmadığı için sorun yaratabilir” dedi. Olsun, burası Türkiye.