13 Ekim 2024, Pazar Gazete Oksijen
07.04.2023 04:30

120 dakikada kocaman bir hayat

Başrollerini Başak Gümülcinelioğlu ile Çağrı Çıtanak’ın paylaştığı BluTV orijinal dizisi, Sen, Ben, O, kadın-erkek ilişkilerine açık sözlü bir şekilde yaklaşıyor

BluTV’nin yeni romantik komedisi Sen, Ben, O’da Gürkan ve Aylin neşeli, birbirini çok seven bir çift. Bahçeli evlerinde, dondurma çubuğundan kazandıkları spor arabalarıyla, müzik festivallerine katılarak dertsiz tasasız bir yaşam sürerken bir anda Aylin’in hamile olduğunu öğreniyorlar. Dizi işte bu beklenmeyen bebek haberinin çiftin hayatlarını nasıl değiştirdiğini sevimli ve komik bir dille anlatıyor. Sen, Ben, O PH Yapım’ın imzasını taşıyor.

Halil Tekeş’in kaleme aldığı senaryoda hamilelikte seks, eski sevgililer, komşuların korkunç çocukları, tatsız akrabalar, doğum korkusu gibi ana akım kanallarda görmeye alışık olmadığımız temalar var. Yönetmen koltuğunda Emre Bahadır Çırakoğlu’nun oturduğu dizi sekiz bölümden oluşuyor. Bölümler 15 dakika. Bir oturuşta bitirebilirsiniz. Yakın zamanda annesini depremde kaybeden Çağrı Çıtanak ve Başak Gümülcinelioğlu yas döneminde olmalarına karşın bizleri kırmayarak sorularımızı yanıtladılar. 

Ekim 2022’de evlilik cüzdanlarını ellerine alan çift için  Sen, Ben, O çift için herhangi bir projeden ibaret değil. Dizide bebek bekleyen evli bir çifti canlandıran oyuncular, Sen Çal Kapımı dizisinin çekimleri sırasında tanışmışlardı. Sen, Ben, O çekimleri sırasında ise evlenmeye karar verdiler.

Öncelikle başınız sağ olsun. Çok büyük bir kayıp yaşadınız. İkiniz de zorlu bir süreçten geçiyorsunuz. Size sabırlar diliyorum. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.  Zorlukları ve güzellikleri ile hayat yaşamaya, devam etmeye değer. Zaten bizce bu süreç hepimize en çok da bunu gösterdi. Yolumuza, yolculuğumuza el ele devam ederken bize eşlik ettiğiniz için biz de size teşekkür ederiz. 

Sen, Ben, O’da evli bir çifti canlandırıyorsunuz. Evli değilken evli bir çifti canlandırmak gerilim yarattı mı?

Başak Gümülcinelioğlu:  Biz ilişkimize başladığımız ilk günden beri zaten arkadaş olduğumuz için kişisel alanlarımızı çok saygıyla kolladık. Dolayısıyla evin içinde de hayatın içinde de projenin içinde de nerenin kime ait olduğu çok belliydi. Benim sevgilim de partnerim de eşim de olsa bir oyuncu olarak bana sorulmadığı sürece, başka bir oyuncunun profesyonel alanına girip fikrimi bile söylemem. Haddim olmadığını düşünürüm. Çağrı da keza öyledir. Hayatımda birlikte en rahat çalıştığım partnerimdi. Zaten öyle olacak ki dizi, hayat partnerliğini de birlikte getirdi, kendimizi bir anda gelinlik ve damatlıkla bulduk. (Gülüyor) 

Çağrı Çıtanak: Benim için de gergin bir süreç olmadı. Belki de -farkında olmasam da- fikren çok uzak olmadığım içindir. Biz sadece iş arkadaşı olarak değil; ev arkadaşı, hayat arkadaşı, yol arkadaşı olarak da birbirimizi tanıyoruz ve saygı duyuyoruz. Birbirimizin varlığına ihtiyaç duyuyoruz. Her zaman, her konuda olduğu gibi birbirimizi ve sınırlarımızı kollayarak çalıştık ve çok keyif aldık. 

Dizi evlilik teklifi üzerinde nasıl tesir etti? Teklifin daha hızlı gelmesine yol açmış olabilir mi?

Başak Gümülcinelioğlu: Açıkçası ben öyle olduğunu düşünüyorum biraz. Dokuz günde çektik diziyi, onuncu gün yakın arkadaşlarımızla dizinin kutlama yemeğine gittik ve Çağrı bir anda bana evlenme teklif etti. Hatta o kadar bir anda ki; ben evlenme teklifi olduğunu bile anlamadım. Buradan sonrasını o anlatsın, sonuçta süreci o yaşadı ben sadece “Evet!” dedim. (Gülüyor) 

Çağrı Çıtanak: Ben dizinin bu konuda etkisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü teklif etmeden bir dakika önce benim de aklımda yoktu böyle bir şey (Gülüyor). Yani bir gözlemle, planla, düşünceyle atılmış bir adım değildi. O an bir şey anlatıyordu ve çok tatlı görünüyordu. Ben de aldım yüzünü avucumun içine, evlenme teklif ettim. 

Dizinin hikayesini duyduğunuzda sizi ne etkiledi? 

Başak Gümülcinelioğlu : Yönetmenimiz Emre Bahadır Çırakoğlu bizim uzun süredir tanıdığımız, çok sevdiğimiz bir dostumuz zaten. Ben daha önce bir projesine konuk olarak da gitmiştim, dolayısıyla oyunculuk prensibime de gayet hâkim. Projenin büyük parçasının bizden oluşu, doğal oluşu bize çok cazip geldi. Bu kararı verirken düşündük tabi; çünkü hayat dengemizi asla riske atmak istemedik, ama birbirimize ve iç dinamiğimize güvendik. Bir yandan yapımcılarımız ph yapım ve babymall bizimle öyle bir tabir-i caizse aile ilişkisi kurdular ki, en az bizim kadar inanmış ve sevmiş olduklarını görmek de bu süreçte bizi çok yükseltti.  Senaryomuzu Halil Tekeş yazdı. Onun da yönetmenimizin de bizden asıl beklediği şey, karakterleri yaşar ve gerçek kılmaktı. Özetle; bol bol doğaçlamaydı. (Gülüyor) Ve sonuç olarak dedik ki “Yaparız hem de seve seve, eğlene eğlene yaparız!” 

Çağrı Çıtanak: Şaka yapmak için komik duruma düşmeden komedi yapabilmek her zaman kısmet olmuyor. İşin hamile kadının kocasına çektirdikleri, kılıbık adamın karısından çektikleri ya da hödük bir adamla karısının yaşadıkları gibi klişelerden oluşmaması, genç çiftin hakikaten genç, modern, gerçek olması çok cazip geldi bana. “Şimdi gülüyoruz ama o an çok sinirlendim” dediğimiz detayları çok iyi yakalayan bir ekip gel dedi bize. Oyuncu olarak kimsenin gözüne şaka sokmadan, sadece gerçek olarak ve eğlenerek yapabileceğiniz; yalın, pür bir projeydi. Kim istemez ki!

Sen, Ben, O alışkın olduğumuz romantik komedilerden daha cesur bir dizi. Seks bir tabu değil. Neredeyse bir bölüm hamilelikte sekse odaklanıyor. Nasıl karşılanacağını düşünüyorsunuz?

Başak Gümülcinelioğlu: Doğum, ölüm, beslenmek, tuvalete gitmek, nefes almak kadar doğal olan ve hayatın akışında olan bir şey cinsellik. Bence anlatılan hikâyenin gerçek ve doğal oluşu aynı zamanda dozunda oluşu çok önemli. Konu zaten bebek olunca, bundan bahsetmekten  doğa üstü kaygılarla vazgeçtiğinizde gerçeklikten uzaklaşmış oluyorsunuz. Biz aksine cesur olsun, fazla açalım ya da kapayalım az olsun diye hiç düşünmedik, kaygılanmadık. Seyircinin söylenen söze, yapılan bir harekete değil, olayın/ durumun/ kişinin gerçeğine odaklanmasını istedik. Hep bu yönde yorumlar alıyoruz, amacımıza ulaştığımızı başardığımızı hissediyoruz, bu da bizi çok sevindiriyor. 

Başak Gümülcinelioğlu ve Çağrı Çıtanak (Fotoğraf: Ozan Acıdere)

Çağrı Çıtanak: Bence cinsellik bu kadar da kimsenin bilmediği, üstüne asla konuşulmayan, asla gülünmeyen, hep mahremin de mahremi, kişinin en özeli ve canından daha kıymetlisi olmamalı. Değil zaten ama dillendirmedikçe öyleymiş gibi algılanmaya devam ediyor. Bence herkesin kendi kendine düşündüğünü, kendine söylediklerini konuşmak, bunlarla ilgili şaka yapmak veya yapabilmek için geç bile kaldık. 

Beklenmeyen bir hamilelik romansı ve heyecanı ne ölçüde etkiliyor?

Başak Gümülcinelioğlu: Sen, Ben, O’ nun hikayesinin içinde beklenmedik hamilelik durumunun çiftin ilişkisini yer yer heyecanlandırdığını, romantizme sebep olduğunu, duygusallaştırdı, anksiyete ataklarına sebep olduğunu ve tabi yer yer de tutkuyu artırdığını gözlemledik. Elimizde bir dizi senaryosu var ancak her hikaye şahsına münhasır. Bu herkese böyle mi olur, tabi ben onu henüz bilemiyorum. (Gülüyor) 

Çağrı Çıtanak: Ben hamileliğin büyüteç gibi olduğunu düşünüyorum. Ama tabii sadece düşünüyorum. (Gülüyor) Galiba her gün yaşanılan duygular onla çarparak yaşanıyor. Normalde görünmeyecek kadar küçük detaylar on kat olunca görünür hale geliyor. Romans, heyecan, tutku, sinir, mutluluk, hırs hepsi buna dahil bence. Yani herhalde öyledir. En azından Aylin’le Gürkan için öyle oldu sanki. (Gülüyor)

Bölümlerin süresinin 15 dakika olması size nasıl geldi?

Başak Gümülcinelioğlu: İçerik bazında düşünecek olursak, bence işin süresi de senaryosu, oyuncuları, yönetmeni, mekanı, tasarımı kadar önemli. Çünkü anlattığınız hikâye kısa kalırsa bir dert, uzun ve yorucu olursa da başka bir dert oluyor maalesef. Bir izleyici olarak ben, bu tarz bir romantik komedi için 15 dakika ve çevresinde gezmenin çok makul olduğunu düşünüyorum. 

Çağrı Çıtanak: Üretici olarak da tüketici olarak da uzun sürelerden çok şikâyet ettik. Derdini anlatabildiğin veya görevini tamamladığın sürece, sürenin kısa olmasını çok değerli buluyorum. Aynı şeyi beş kere daha ya da üç kat daha uzun sürede anlatarak izleyicinin vaktini çalmış oluyoruz bence. Daha çok enerji harcıyoruz. Kendimizden, doğadan, yakınlarımızdan ve seyirciden çalıyoruz. Eğer hikâye 15 dakikalıksa 15 dakika ideal olanıdır. 

Aylin ve Gürkan ana akım kanallarda gördüklerimizden daha farklılar. Hayatı birlikte paylaşan, birbirleriyle açık iletişim kuran, lafını sakınmayan bir çift. Bu anlamda ekrana bir yenilik getirdiğinizi düşünüyor musunuz?

Başak Gümülcinelioğlu: Dünyada gelişen yeni televizyon anlayışında özellikle dijital platformlarda ve hikayesini doğru anlatmayı seçmiş doğallığı savunan projelerde zaten karakterlerin hep bu kadar gerçek olduğunu fark ediyoruz. Aylin ve Gürkan birlikte bir yola çıkmış, hayatları paralel giden bambaşka iki insan aslında. Her çiftin olduğu gibi, kendilerine özgü bir dilleri, hayatları, dertleri, mutlulukları var. Bizden birileri onlar. Doğal, gerçek ve dolayısıyla kısıtlamaları yok. Gerçek hayatta insanların da olmadığı gibi. Bizim gibi öfkeleniyor, bağırıp çağırıyor, yeri geliyor küfrediyor, öpüşüyor, sevişiyor, kahkahalar atıyor özetle nefes alıyorlar. Hayat kadar doğal olsun çok istedik ve kendimizi herhangi bir kaygıyla hiç sınırlamadık. Sizin de bunu hissetmiş olduğunuzu bilmek yine çok mutluluk verici.

Çağrı Çıtanak: Aylin ve Gürkan bir akım başlatır mı bilemem ama bunun doğruluğunu savunacağım bir iş olduğu kesin. Gerçekten de fark edilmiş olması, görünmüş ve üstüne konuşulur hale gelmiş olması bizi çok mutlu ediyor. Çünkü aslında Başak ve Çağrı’yı değil; gerçek oranlarla ve duygularla gerçeği oynamaya çalıştık. İnsanların izleyince biz sandığı şeyin aslında onlar olmasına çalıştık. Amaçladığımız şeyi hissetmiş olmanız alkış kadar değerli. 

Dizi sizce kimlere hitap edecek? Kimler izlemeli?

Başak Gümülcinelioğlu: Umuyorum diziyi izlemeyen kimse kalmaz (gülüyor). Şaka bir yana; hikayemizi kendisine bir şifa, kendinden bir parça, kendi hikayesine benzerlik bulabilecek ya da hüzünlendiği/mutlu olduğu bir zaman tekrar tekrar izlemek isteyecek ve izlediği için gülümseyebilecek herkes izlesin. Hayata sevgiyle bakan, komedilerden ve ikili ilişkilerden keyif alan herkese hitap eder diye düşünüyorum. 

Çağrı Çıtanak: Ben bu dildeki işlerin hayattaki konumla, işle, medeni halle alakalı istatistiklere göre sınıflandırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Hayata dair, yaşadığı ana dair algısı açık olan, kendiyle kaldığında en az bir kere gülmüş herkesin keyif alacağı bir iş bence. 

Depremden sonra

Çok acı bir kayıp yaşadınız tekrar başınız sağ olsun. Son olarak deprem konusunda bize söylemek istedikleriniz var mı?

Biz bu süreçte kalanlarımızı ve derslerimizi yanımıza aldık, umuyoruz herkes gereken dersi çıkarmış bir şekilde ve şifalanarak hayatına devam eder. Hüzünlü ve alışmadığımız bir süreç, umuyoruz dayanışma ile atlatacağız.  Bu dizinin bu anlamda da yeri çok büyük bizim için, çünkü kaybettiğimiz annemizi, bize olan inancını ve bizimle duyduğu gururu da onurlandırma sürecimize dahil. Vesile olanlara da selam olsun.