Dünyaca tanınan yazar Wolfgang Hohlbein’ın aynı adlı romanından uyarlanan The Gryphon’un bizim için özel bir önemi var çünkü dizinin senaristi ve yaratıcısı, Netflix’teki Dogs of Berlin’de de imzası olan Erol Yeşilkaya. Yeşilkaya, ortağı Sebastian Marker ile birlikte bizi bir zaman yolculuğuna çıkararak kah karışık kasetler çektiğimiz öğrencilik yıllarımıza, kah Black Tower’daki türlü iblislerin ocağına götürüyor.
The Gryphon Erol Yeşilkaya’nın da büyüdüğü Krefeld’de geçiyor. Birlikte onun ergenlik yıllarına, 1994’e gidiyoruz. Üç arkadaş var: Mark (Jeremias Meyer), Memo (Zoran Pingel) ve Becky (Lea Drinda). Black Tower adında yeni, tehlikelerle dolu bir başka dünya keşfediyorlar. Burada tüm canlılara hükmeden bir canavar var. O canavarı alt edecek tek kişi var aslında, o da bir işçi ailesinin çocuğu olan Mark. Ancak kahraman olmak, tüm dünyası abisi Thomas (Theo Trebs) ile birlikte müzik dükkanında vakit geçirmek olan Mark’ın en son düşündüğü şey. Ama kaderden kaçmak mümkün değil, abi Thomas ortadan kaybolunca üç arkadaş ister istemez onu ararken kendilerini başka bir boyutta bulacaklar.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim