22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
29.01.2021 14:06

Bodrum'un yüksek yerlerine 17 yıl sonra ilk karı Ayandon getirdi

Henüz ezan okunmamıştı, kalktım perdeyi açtım “Allah Allah” dedim, “Dün ne biçim bir fırtına kopuyordu, şimdi şu sakinliğe bak.” Terasa çıktım, kedi aşiretine mamalarını verdim, içeri girdim, daha mutfağa geçmemiştim ki, “huvvvvvvv” diye sesini duydum. Böyle denizden doğru gelip neredeyse evi de alıp götürecek bir rüzgar. Nasıl sert, nasıl tekinsiz; kapıyı açıp bakmaya korktum. Zaten hava aydınlanmamış, ortalıkta kimseler yok, üzerine de şirret bir rüzgar, kapıyı açsam kesin Karagoncoloz’la burun buruna geliriz. En iyisi dedim, içeri geç kahvaltını yap.  Yulaftı, kahveydi, biraz bilgisayar biraz cep telefonuydu derken havayı unutmuşum. Saat 9 gibi odanın renginden fark ettim. Parlak gri bej bir ışıkla kaplandı her yer. Noluyoruz diye kafamı camdan uzattım, Bodrum maviliğinden eser yok. Bir şey geliyorum diyor ama ne? “Hayrolsun” dememe kalmadan bir gök gürledi evin bütün camları sallandı. Bizim tüylü bela Kaliko odada kapalı kalmış, korkusundan ulur gibi miyavlıyor. Hemen aldım kucağıma sakinleştireyim derken bu kez gökyüzünden beyaz yuvarlak buzlar yağmaya başladı. Nasıl bir gürültüyle çarpıyorlar yere, Kaliko ondan da korktu, kucaktan atlayıp koltuk altına girdi. Ev buz gibi oldu bir anda.
Kaliko önce gök gürültüsünden sonra doludan korkup koltuğun altına saklandı.
Kaliko önce gök gürültüsünden sonra doludan korkup koltuğun altına saklandı.
E ne yapayım, hiç uğraşasım yoktu ama bari sobayı yakayım dedim. Hem biraz ev ısınır hem de Kaliko sobayı çok sever, sakinleşir. Altta çıralar, üzerine tahtalar, sonra bir iki ince odun, en üste bir tane kalın, araya tutuşturucu tabletler, hamsi balığını tavaya dizer gibi dizdim sobamı. Çok zahmetli ama çok da zevkli bu soba işi. Evde kaç radyatör de olsa bu sobanın ısıttığı gibi ısıtmıyorlar. (Bodrumumuzda doğalgaz yok, istemiyoruz da) Neyse, sobamı dizdim tam yaktım, alevler parladı, evin içi bir anda 26 dereceye yükseldi, derken ne oldu dersiniz? Hani Bodrum’da ne olmuş olabilir sizce? Tabii ki güneş açtı… Hem de öyle candan öyle içten bir güneş ki evde bir yandan gürül gürül soba yanıyor bir yandan da Güneş Hanım “Az önceki karışıklık için özür dileriz, ben şimdi sizi ısıtırım” demekte. Artık Kaliko serinlemeye kendini taşın üstüne attı, öyle bir sıcak oldu. “Hayrolsun” demiştim değil mi?
Yukarı Mazı Mahallesi ve Yayla mevkii, Bodrum çevresinde kar yağışı düşen yerler oldu.
Yukarı Mazı Mahallesi ve Yayla mevkii, Bodrum çevresinde kar yağışı düşen yerler oldu.
Güneş epey bir süre ısrar etti tepede kalmaya. Sabah çektiğim dolu videosunu attığım Ankara’daki annem öğleden sonra “Kızım nasıl oldu havanız, seni çok merak ediyorum” diye sorduğunda ben neden bahsediyor bir anda çözemedim bile, “Haa fırtına mı? Evet kötüydü ama çoktan güneş açtı. Bitti yani, bir şey olmaz artık herhalde.” Akşam oldu. Bu kez İstanbul’da eşimden mesaj geldi. Açıp baktım karanlıkta çekilmiş kar fotoları var. Kışın kar fotoğrafı atmak ne kadar da enteresan, Tayfun yapmazdı böyle şeyler diyerek devamını okudum ki “Burası Mumcular’mış” yazıyor. Mumcular? Bizim Bodrum yani? Bir daha açtım baktım fotoğraflara, lapa lapa kar yağıyor resmen. Mesaj, Oksijen’in isim babası Bülent Korman’dan iletilmiş. “Milas Yatağan arasındaki yüksek köylere bazen yağar ama 17 yıldır böylesini görmemiştik” diyor Bülent Korman.  Çocuklar ilk kez kar gördü Hemen internete girdim, baktım ne göreyim kar haberini alan kimi Bodrumlular hemen sokağa fırlamış, koşa koşa karın yağdığı yerlere gitmişler bile. Bu da çok normal tabii, aralarında kar yağışını hayatında ilk kez görmüş Bodrumlu çocuklar, gençler var.  Ama asıl bu sabahı merak ettim, açıp Mumcular muhtarıyla Mazı muhtarına sordum, ikisi de “Aşağılarda bir şey yok, yağan sırtlara yağıyor. Şu an burası günlük güneşlik” dedi. Yukarı Mazı’dan birini bulayım o zaman dedim, Çağlar Pekpak’la konuştum. O da Bülent Abi gibi “En son 2005’te gördük böyle yağışı” diye belirtti. Tepelere yağış çarşamba başlamış. Halen var mı diye sordum, yanıtı “Bir tek bizim Yukarı Mazı’nın en yukarısındaki Yayla mevkiinde var. Orada yol hala kapalı. Ama başka hiçbir yerde kar kalmadı. Şu anda güneş var.”  Yarın Ayandon bitecek, Balık Fırtınası başlayacak Şaşırdık mı, hayır. Burası Bodrum. Üstelik tam Ayandon fırtınasının ortasındayız. Havanın en sık döndüğü, anı anına uymadığı günler bugünler. Hele de denizde. Düşünün, 28, 29, 30 Ocak’ta Güney’den esen fırtına o kadar kuvvetli olurmuş ki, Emeviler’in de Bizansın da çok gemisi batmış Ayandon’da. Osmanlı zamanında kadılar bugünlerde denize açılmayı yasaklamış. Hatta önüne geçemeyince olsa gerek, “Bu fırtınada denize açılmak mekruh, ölen denizci de mundardır” diye buyurmuşlar. Ama yarın bitecek Ayandon. Yerini 31 Ocak günü Balık fırtınasına bırakacak. Adı neden balık bilmiyorum, bir yerde “Ayandon’da Boğaz’daki balık sürüler halinde kaçar, Marmara’ya iner” diye okumuştum, herhalde onunla alakalıdır. 1 Şubat'taki fırtına için de kimi fırtına takvimlerinde "Hamsi Fırtınası" deniyor kimilerinde de Arapça 50 demek olan Hamsin Fırtınası. Malum 1 Şubat'tan 21 Mart'a kadar 50 günlük Hamsin dönemine giriyoruz. Peki Ayandon’un adı nereden geliyor derseniz; Ayandon Sinop’un Türkeli ilçesine bağlı bir köy. Rum halkının yaşadığı dönemde burada Aya Andonis adıyla kilise ve evler varmış. Öyle fırtınalı bir limanmış ki burası, gemiler ancak yazın yanaşabilirmiş. Fırtınanın adı da buradan geliyormuş. Bir başka söylenceye göre Ayandon’un Kirkoz mahallesindeki bir genç kendi düğün alışverişi için yelkenlisiyle başka bir ilçeye gitmiş, ama dönüşte fırtınaya tutulup denizde kaybolmuş. Duydun mu Kaliko, Aziz Antonios’un gadrine uğramışız kızım, sayılı fırtına zaten yarın geçecekmiş. O arada kar gören Bodrum kedisi olmuşsun haberimiz yokmuş. Sen tabii asıl haberi aldın; üç gün sonra hamsi akını başlıyormuş diye ama hiç yalanma uşağum, 7 Şubat’a kadar hamsi yasağı var Karadeniz’de.