19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
22.01.2021 08:00

Bodrum’da 2+1 evin kirası bile asgari ücreti geçti

Bodrum’un kış nüfusu 450 bine dayandı

Bodrum’da yaşamıyor, eskisi gibi Ankara’da siyaset merkezli söyleşiler yapıyor olsaydım da gelip Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’la görüşürdüm. Hem pandemi sonrası Türkiye’den ve hatta dünyadan göç alan Bodrum’un bilinenden de farklı bir cazibe merkezi haline gelmesi nedeniyle… Hem de Aras’ın siyasete yatırım yapmaktan ziyade önce iyi bir yerel yönetici olmak için verdiği çabanın “enteresanlığı” sebebiyle… Aras’la söyleşimizin bu hafta yayınlanan ilk bölümünde, eviniz Bodrum’da olmasa bile son derece ilginizi çekeceğini düşündüğümüz bilgi ve yorumlar okuyacaksınız. Haftaya yine bu sayfada görüşmek üzere…

Bodrum için şöyle bir özet çıkardım, doğru mu bir bakalım: 1960-75 arası “sanatçı ve aydın göçü”?

Doğruuu.. Bodrum’un bohem havasını veren o harika insanlar yoğunluklu olarak o dönemde geldiler.

1974-84 arası “kooperatifçiler göçü”?

Yok, asıl 84.

74’te Bodrum’un meşhur, ilk kooperatif sitesi Aktur yapılmadı mı?

Evet, ama Aktur çok iyi örnek teşkil eden, tam bir “tatil villası” mantığıyla yapıldı.

Sonrakiler TOKİ mantığıyla?

Gerçekten öyle… TSK’daki görevim gereği bir dönem Ankara’da yaşıyordum, o zamanlar neredeyse her memurun hayali küçük paralarla Bodrum’da bir kooperatif evi almaktı. Maliyeciler, tankçılar, meteoroloji çalışanları, bankacılar, ne kadar memur, çalışan grubu varsa burada muazzam vadileri, koyları kaplayan dev siteler yaptılar. O da yılın en fazla bir ayı kullanmak için…

Peki nerelere yaptılar bu evleri?

Yolu, kanalizasyonu, içme suyu hattı olmayan, elektriği sıkıntılı yerlere… Ben belediye başkanı olduğumda bile 50 sitenin içme suyu yoktu, taşıma su kullanılıyordu, ki hala şebeke suyu veremediğimiz yerler var.

84’ten sonra başlıyor bu furya?

Tabii, Turgut Özal’ın Başbakan olmasından sonra… O dönem Antalya’da büyük otellere yer tahsisi yaptılar, bir tür “turizm açılımı” diyelim buna, ama o açılımın Bodrum’a yansıması “ikinci konut akımı” şeklinde oldu. Ve tabii hiç de iyi bir şey olmadı. Çünkü o akım Bodrum’u 365 gün canlı, dünya çapında bir turizm kenti olma yolundan çıkarıp plansız bir yazlıkçı cennetine çevirdi. Şu anda Gündoğan’da, Koyunbaba’da, Akyarlar’da, Bağla’da vs görmüş olduğumuz 500-1500 konutlu kooperatifleri bize getiren işte o akımdır. Hala çektiğimiz alt yapı sorunları da yine o akımla başlayan hormonlu büyümenin sonucudur.

Dolayısıyla 84’ten itibaren bir “inşaat sektörü göçü” de başlamış oldu?

Çok iyi tanımladınız burayı; evet, ikinci konutlar gelince ister istemez Bodrum’a çok ciddi bir inşaat çalışanı göçü başladı. Bunda tabii 2000’lerden sonra turizmin darbe almasının da etkisi büyük. Irak, Suriye İç Savaşı, Arap Baharı, Rusya’yla kriz gibi olaylar yüzünden Bodrum’dan önemli ölçüde yabancı turist çekildi. Onlara dönük yapılan tesisler, açılan yerler atıl kaldı. Peki turizmde oluşan bu boşluğu ne doldurdu; inşaat sektörü doldurdu. İstanbul’un 50’lerine 60’larına benzeyen bir dönüşüm yaşadı Bodrum. Hem bir yandan milyon dolarlık evleri, marinada yatları için gelen luxury bir göç, hem de onlara hizmet vermek için gelen toplumun daha alt katmanları. Doğulusu, Orta Anadolulusu, Egelisi, Türkiye’nin creme de la creme’i, hepsi burada buluştu.

Haliyle Bodrum’un da dağı taşı altın oldu…

Hem de nasıl… Bölgeye göre değişir, ama şu anda Ortakent’te yeni projelerin metrekaresi ortalama 40 bin lira. Bu 100 metrekare bir evin 4 milyon lira olduğu anlamına gelir, ki bunun altı yok artık Bodrum’da. Eski sitelerde bile en az 1 milyon lira. Kiralar daha da orantısız… Öyle, biz artık burada çalıştıracak memur bulmaya zorlanıyoruz. İnsanlar bütçelerine göre ev bulamıyor Bodrum’da. Yani bir asgari ücret, şu anda Bodrum’un en düşük 2+1 ev kirası. Durum oraya geldi.

Peki, bence iki göç grubu daha var Bodrum’a… Birincisi “İkinci bahar göçü”…

Evet, 2000’lerden sonra yeni emekli olup ya da hayatını değiştirip ikinci baharını burada yaşamaya karar verenler çok oldu.

İkincisi de “beyin göçü.” Yani merkezin baskılarından bunalmış,  artık uzaktan da çalışabilecek vaziyete gelmiş, yaratıcı insanlar…  Beyaz yakalılar…

Doğru, artık onlar yerleşmeye geliyor Bodrum’a…Eskiden Bodrum bir emeklilik projesi iken şimdi artık gençleri de çekiyor. ”Biz buradan işimizi hallediyoruz, niye büyük şehrin kaosunda yaşayalım” diyorlar. Hatta bana “Sen burada start-up merkezleri, kuluçka merkezleri aç, gelelim biz hep burada çalışalım” diyenler var. Türkiye’nin çok önemli işadamlarından “Fikir geliştiren ekibimizi getirelim, onlara mandalina bahçeleri içinde rahat ortamlar yaratalım, bilgisayarlarının başında burada çalışsınlar” diye düşünceler geliyor bize… En son bizim Muğla Büyükşehir bile “70 dönüm bir yer var, orayı Silikon Vadisi gibi yapalım” dedi. Ki gerçekten de olur Bodrum’a… Modern sanat; çok yakışır. Herodot’un doğduğu topraklar burası. Turizm tamam ama biz buraya ne zaman, içinde sanatın da olduğu bir felsefe kazandırabilirsek Bodrum’un kimliği o zaman oturur.

Günde 450 ton evsel atık çıkıyor

Bodrum’un göç çizelgesine bu kış bir de “pandemi göçü” eklendi. Nüfusumuz Ocak 2020’de 175 bindi, bugün tahmini kaç kişiyizdir?

430 bin. İki buçuk katı kadar artış var.

Jandarma noktasından giren çıkan araç sayısına mı bakıyorsunuz?

Hayır, bizim kendimize göre bir hesaplamamız var: Biliyorsunuz, biz belediye olarak evsel katı atık topluyoruz. Bodrum’da günde topladığımız atık miktarı kişi başına 1 kilodur bizim. Yani biz geçen yıl günde ortalama 180-190 ton evsel atık topluyorduk. Bu rakam şu an günde 450 ton.

Of! Çok çarpıcıymış… Peki mesela satılan ekmek sayısını karşılaştırsak…

Hımm, hemen soralım… (Bilgi geliyor) 2020’de beyaz somun ekmek üretimi yüzde 50 artarak günlük 250 bine ulaşmış. Ki bu rakama diğer cins unlardan üretilen ekmekler dahil değil. Yani gerçekte 400-450 bin ortası bir nüfusa sahip olduğumuz tespiti çok net. Aslında Bodrum’un yüzölçümüne göre çok büyük bir yoğunluk da değil bu rakam.

Tam da bunu soracaktım; Bodrum 650 kilometre kare…

687! 687; Üsküdar’ın 20 katı kadar, ama 430 bin nüfus bu kış Bodrum’u bir boğdu, fazla geldi sanki… Herkes birbirinin gözüne batıyor… Ee çünkü alışmamışız, Bodrum Bodrum olalı ilk kez bu kadar kalabalık bir kış geçiriyor. Düşünün klima, ısıtıcı kalmadı Bodrum’da. Ama daha önemlisi alt yapımız ona göre değil, ulaşımımız, hizmet imkanlarımız ona göre değil. Yani aslında Bodrum 430 bini kaldırır, ama ona göre de planlanması, yatırım yapılması lazım.

Yüzölçümüne göre yapılaşma oranımız nasıl?

Bodrum’un yüzde 10’u imara açık. Bunun da yarısı yapılaşmış durumda. Yani bir bu kadar daha imara açık bölge var Bodrum’da, ki biz bu haline bile “Çok yapılaşma var” diyoruz. Doğru da diyoruz. Çünkü hep kıyıya ve yamaçlarına baskı var. Yeter ki deniz görsün diye, yüzde 40 eğimli yerlere ev yapıp, bizden de hizmet bekliyor insanlar. Ben onlara kızmıyorum, o yamaç imara açıldıysa o da yapacak tabii.

Yeni gözde yer Kızılağaç

İstanbul en çok Sivas ve Ordu’dan alır göçü, Bodrum nereden alıyor?

İstanbul, Ankara ve Van. Bodrum’da ciddi bir Vanlı nüfusu var. Çok iyi taş ustası çıkıyor Van’dan, evlerimizin çoğunu onlar yapıyor. Uzun yıllardır buradalar ve artık onlar da Bodrumlu oldular.

Çökertme Türküsü’ndeki Halil bile aslen Van-Erciş’liymiş ya zaten?

Öylemiymiş, onu bilmiyordum valla, şok geçirdim şimdi… (Kısa bir kahkaha molasının ardından devam…)

Bodrum’un en çok göç alan semti Konacık’ta, Zabıta Müdürlüğü’nün arka tarafı olan Çırkan Mahallesi; doğru mu?

Doğru, orası 2000’lerden sonra özellikle hizmet sektöründe çalışmaya gelen vatandaşlarımızın en çok tercih ettiği yer oldu. Sonra İslamhaneleri’ni, Akçaalan’ı tercih etmeye başladılar.  Şimdi Çırkan’da 10 milyon liraya evler yapılıyor. Yani Çırkan da artık öyle “göç alan yer” olmaktan başka bir şeye dönüştü.

Okumuş yazmış dediğimiz kesimin yeni keşfi var mı?

Kızılağaç, Yalıçiftlik. Ama oralarda da imar kısıtlı. Tarımsal toprak, zeytinlikler var ve biz de kaçağa izin vermiyoruz.

Gelenler olduğu gibi gidenler de oldu; özellikle yabancı nüfus terk etti Bodrum’u, neden gittiler?

Maalesef siyasi iklimden hoşlanmadılar. Suriye meselesi ve AB’yle kopuş da çok ciddi etkiledi. İngilizler çok ev almışlardı, hepsini satıp gittiler. Hatta haraç mezat evini satıp gidenler bile oldu. Çok üzücü. Oysa bir İngiliz’in dünyaya verdiği sinyal bizim kendimizi anlatmamızdan çok daha değerliydi.

Kalanlar kaç kişidir?

Almanı, İngilizi, Rusu, Ukraynalısı 5 bin civarında diyebilirim. Pandemi sonrası bu rakam arttı tabii, biz de önümüzdeki günlerde TÜİK açıklayınca öğreneceğiz.

Satılmayı bekleyen ev yok

Genel kış nüfusu 430 bin dediniz. Peki, yılbaşında 900 bini geçtik mi?

Yok, 900 bini yazın en göbeğinde otellerin de dolu olduğu zaman buluyoruz. Yılbaşında en fazla 500-600 bin olmuşuzdur.

Kaç konut var Bodrum’da?

Lokal konut sayısı 77 bin, ikinci konut sayısı 67 bin, yani toplam 144 bin. Dükkan, kamu binası, turizm tesisi gibi yapılarla birlikte 187 bin bağımsız bölümümüz var. Demek ki bütün evler bütün yazlıklar dolsa ve hane başı 4’le çarpsak bile Bodrum’da en fazla 600 bin kişi oluruz. Oteller kapalıyken tabii.

Daha satılmayı bekleyen kaç konut var, bir rakam biliyor musunuz?  

Yok ki… Öyle boş satılmayı bekleyen konut stoğu yok Bodrum’da. Projeler daha ben ruhsat vermeden evrak üzerinden satılıyor. Bodrum şu anda Türkiye’nin hatta belki de Avrupa’nın en cazip coğrafyası. Düşünün, Bodrum’da nüfus 400 küsur bin olabilir, ama alım gücü açısından değerlendirildiğinde Türkiye’nin 4 milyonuna da tekabül edebilir.

Demografik yapı nasıl?

Kayıtlı nüfusun yüzde 52’ye yakını kadın. 65 yaş üstü nüfusumuz yaklaşık 25-30 bin. 30 bin civarında 18 yaş altımız var. Demek ki 18-65 yaş arası nüfusumuz da 110 bin kadar.

Sonbaharın başında ana caddelerdeki panolardan “Burada yaşıyorsanız nüfusa kaydolun” çağrısında bulunmuştunuz, kaç yeni kayıt açıldı?

Çok fazla olmadı. TÜİK 10 gün içinde açıklayacak bu rakamları, ama benim duyumlarıma göre 2-3 bini geçmemişiz.

Sizce bu kış kalanlar pandemi bitince giderler mi?

Nereye gidecekler artık pandemi olmasa… Bodrum’a alıştılar, bundan sonra yaz kış buradalar. İnsanlar çocuklarını zorla bir okula sokmaya çalışıyor burada; hiçbiri gitmez.

Hamam gibi evler yapıyorlar

M.Ö. 4. yüzyıldan kalma Bodrum Antik Tiyatrosu'ndayız. Arkamızda
M.Ö. 4. yüzyıldan kalma Bodrum Antik Tiyatrosu'ndayız. Arkamızda "cavea" denen oturma sıraları ve Kerkides'leri (tiyatroyu dikine kesen basamaklı yol) manzaramız, Kale, yelkenliler ve bolca Bodrum mavisi...

Bodrum evi demek sakız, sundurma ya da kule tipi ev demek. Yeni yapılacak projeler için böyle bir Bodrum evi standardı getirilemez mi?

O geçti artık maalesef.

Peki en azından taş ev mecbur kılınamaz mı; yeni yapılan bütün evlerin dış cephesi banyo gibi seramik kaplama?

Onun için bir standart getirmeye çalışıyoruz, ama bu işler hemen olmuyor. İmar planlarını değiştirmek gerekiyor. Ne diyor imar planlarında “doğal malzeme” kullanın; e traverten doğal malzeme, mermer doğal malzeme. O da kaplıyor, hamam gibi yapıyor. Ahşap kaplıyor; Bodrum’un yapısı bu değil yapamazsın diyoruz, “Planda müsaade var, yaparım” diyor. Artık mimarları topluyoruz, onlara projelerinize mutlaka bir Bodrum detayı koyacaksınız diyoruz. Ama tabii Bodrum’da yeni yeni söylenmeye başlandı bunlar, geç kalındı.

Mesela bizim ev büyük cam; ilk gördüğümüzde bayıldık. Ama yaşamaya başlayınca 100 yaşındaki Bodrum evlerinin neden küçük pencereli olduğunu tabii hemen anladık… 

Herkesin başına gelen şey bu işte Bodrum’da… Oysa Bodrum mimarisi denen bir şey var: Yaşam alanı 6 metreye 9 metre, üstü düz tavan, pencereler 80’e 120 santim, kapılar 80’e 190 santim. Bu altın orandır! Bodrum evlerinin gözümüze estetik görünmesinin sebebi budur! İnsanlar nasıl olduysa yüzyıllar önce bulmuşlar bu oranı. Ama artık çok zor, Yalıkavak’ta dev proje yapacak adama biz illa böyle ev yap diyemiyoruz.

Teşvik edilse; mesela İngiltere’de var, karbon izi az ve yerel mimariyle ev yaparsan sana daha uygun kredi, daha az vergi vs gibi imkanlar dense?

Çalışıyoruz bunların üzerinde; mesela Bodrum’un gri taşını kullanırsan o 40 santimlik taş mesafesini metrekareye dahil etmeyeceğiz diyoruz. Yeni planlara koyduk bunu.

Bir de keşke şu bermuda çimi, üzerine de limon servi, kartopu hastalığımızdan kurtulsak?

Bravo! Hele de palmiye. Palmiye akıllara zarar. Bari ölmez ağaç zeytin dik. Bodrum benjamini dik. Limon dik, nar dik. Ama n’olur Bodrum’un florasına ait olmayan şeyi dikme.

Oyunu değiştiren biz olmalıyız

Belediye Başkanı olarak Bodrum’da sizi en kızdıran şey ne? 

Atalet! Bürokrasi! İnsanların kabullenişleri! Değişime açık olmayışları! Bodrum öyle bir cazibe merkezi haline geldi ki, şu anda korkunç bir değişim geçiriyor. Resmen Bodrum’un kaderi değişiyor. Bunun farkında olmayan insanlara çok kızıyorum. Bodrum’un vatandaşından meslek odalarına kadar eğer inisiyatifi şimdi biz almazsak yakında bizi de çizerler burada, bize de yer kalmaz. O yüzden game changer biz olmalıyız. Madem Bodrum’u bu kadar iyi tanıyoruz, tarihini, doğasını, kültürünü, dinamiklerini biz biliyoruz, o zaman bu değişimi de biz yönetmeliyiz. Bodrum’u seven herkesin şu an bu sıkıntıyı hissetmesi lazım. Herkesin dertlenmesi lazım. Ama adam vermiş kiraya dükkanını, bacak bacak üstüne atmış, sabaha kadar içki içiyor. Derdi bile değil. Biz böyle adamlar istemiyoruz. Bu şekilde yönetemeyiz Bodrum’u, imkansız. Akşam Gemibaşı’nda rakı içeyim diye yönetilmez. Bodrum için dertleneceksin, düşüneceksin ve etrafında bir mentor grubun olacak. Öyle sadece Bodrumlu kafası da yetmez artık Bodrum’a.

 

 

 

AHMET ARAS'I TANIYALIM...

Ahmet Aras’ın, Genelkurmay’ın ATASE ve Savunma Bakanlığı’nın Osmanlı arşivlerinden bizzat yaptığı tespitlere göre büyük büyük dedeleri Bodrum’u kuran ilk Osmanlı paşaları. Aslında Aras’ın 6-7 kuşak öncesinden bugüne bakıldığında soyağacında karşımıza çıkan isimler Bodrum’un gelişim sürecinin de bir özeti gibi:

Kızılhisarlı Mustafa Paşa: Denizci. 1710’larda Eğriboz’dan (Evia)  Bodrum’a geliyor. Evliya Çelebi’nin 1671’de “Hiçbir şey yok” dediği Bodrum’a tersane, medrese, cami, hamam vs yaptıran ilk Osmanlı Paşası. Cafer Paşa: Akdeniz ve Ege’yi avucunun içi gibi bilen bir denizci. Bodrum tersanesinde ilk kez Osmanlı için gemiler yaptırmaya başlayan Kaptan-ı Derya.

Bekir Aras: Çiftçi. Ürettiği inciri tuzlu suda haşlayıp daha uzun ömürlü ürün elde etmeyi başardı. Bodrum incirini İstanbul ve Karadeniz’e gönderdi.

Kemal Aras: Süngerci. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin yapılmasına vesile olanlardan.

Ömer Aras: Çiftçi. Bodrum’da mandalinanın dedesi. Ayrıca 20 yıl Bodrum’un İtalya Fahri konsolosluğunu yaptı.

Erman Aras: Deniz ve topraktan marka çıkardı. The Bodrum Cup’ın fikir babası. “Bodrum Yadigarı” ve “Mandalin Gazoz”un tasarımcısı.

Ahmet Aras: Asker, turizmci ve siyasetçi. 

Bu uyarıları okumadan Bodrum'a taşınmayın

1) Belediyemiz, buraya taşınmak isteyenlerin yardımcısı. Gelsinler her şeyi bize sorsunlar. Ev almak istiyor, gelsin bize sorsun, evimde iskan var mı, bir kaçak var mı, proje doğru proje mi? Lütfen gelsin bir sorsun. Çünkü insanların yaşadığı en büyük travma bu oluyor. Biz onlara doğru bilgiyi veririz.

2) Bodrum’da trafik vardır; 15 dakika geç gidersiniz. Biraz rahat olsunlar, market sıralarında falan agresif davranmasınlar. Bodrum rahat bir kenttir, o huzuru yaşasınlar. Zaman zaten çok Bodrum’da. 15 dakika geç gidin, ama sinirlerinizi bozmayın.

3) Bodrum’un bitki örtüsü makidir, ama maki demek çalı çırpı demek değildir. Büyük bir kısmı ya yenir ya da ilaçtır. Sen gelip de olduğu gibi o bitki örtüsünü sıyırırsan orası artık Bodrum olmaz. Bunu gelen bütün projelere anlatıyorum, ama belki de ilk ben anlatmış oldum şimdiye kadar. İnsanlar geliyor ve her yeri dümdüz yapıyor. Ne bir milyon yıllık kaya kalıyor ne hayvanlara yaşam alanı…

4) Buranın tarihini öğren. 2 bin 500 yıllık tarih var burada. Bastığın toprağa saygı duy.

5) Baktın denize, ben şuraya bir iskele yapayım güneşleneyim, bir dolgu yapayım genişleyeyim dedin. Orada Akdeniz foku var. Orada Poseidon çayırı var. Orada ahtapot yaşıyor. Eğer bunları yok edersen senin Bodrum’a gelme sebebin de kaybolacak, bunu bil.

6) Gereksiz büyük ev yapma, çünkü Bodrum’da evde sadece yatarsın. Daha çok bahçede, terasta yaşarsın. Senin köpeğin olacak, kedin olacak, bitkilerin olacak… Kendine büyük alanı evde değil, dışarıda yarat.

7) Bodrum’un binlerce yıllık kültürü çok güçlüdür. Sen de bu kültüre asimile ol. Geleyim de hala İstanbul’daki gibi hayatımı sürdüreyim deme. Burada mahallendeki düğüne de gideceksin, Deve Güreşi’ne de… Gidersen zaten o güreşin sadece güreş olmadığını anlayacaksın. Balığa çıkacaksın, parmağında o titreşimi hissedeceksin. Veya gelip de sokakta nargile içeyim demeyeceksin. Bodrum’da rakı içilir, yanına da bir çilingir sofrası yeterlidir. Büyük duvarların arkasına girme, büyük kulüplere kapanıp halktan kopma. Sokağa çık ve insanlarla tanış. Üstelik çok az kaldı o insanlar, onları kaçırma. Süngercisiyle, sandaletçisiyle, Karaova’daki köylüsüyle sohbet et. Zamanla göreceksin ki hayata bakışın, hatta kılık kıyafetin bile değişmiş. Bak o zaman nasıl Bodrum gibi huzurlu bir insan oluyorsun, nasıl güzel bir auran oluyor, göreceksin.

Bir sonraki yazı

  • Türkbükü Bodrum'a ne yaptı?
  • Aras ne için tehdit edildi?
  • En beğendiği belediye hangisi?
  • "Bodrum Cumhuriyeti" var mı?
  • Neden mahcup oluyor, neyle gurur duyuyor?