22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
13.03.2021 13:28

Turgutreis'te bir "olağan şüpheli"

Bahçe için yorulmanın ödülü akşam da kendine güzel bir masa kurmaktır. Güzel masa güzel de meze ister… Size basit, ama “tehlikeli” bir öneri

İlk kez birkaç hafta önce Turgutreis Yi-Geç’te karşılaştık birbirimizle; ben ona bakıyorum, onun gözler tepede, nasıl avlandığına şaşırmış gibi bir hali var. “Bu yıl ilk kez düştü tezgaha. Aylardır görmüyordum” diyor balıkçı Hasan Bey.  Zamanı mıdır? En lezzetli zamanı. Mayıs’a kadar özellikle Güney Ege’de buldun mu alacaksın. Sonra yumurta dökmeye başlar. Nesi güzel olur acaba? Tavası, haşlaması çok lezzetlidir. Bunu bilen arar, deva niyetine alır. “Peki” diyorum, alıp deneyelim bakalım. Tam filetosu çıkarılırsa şöyle lokum gibi olacak bir hali var çünkü… Ama gitmeden son bir soru:  Zat-ı şahanelerinin adı nedir?  Trakonya  Şimdi lütfen Google’a Trakonya yazıp, sakin sakin gelen başlıkları okuyun: “Bu balık çok tehlikeli! Öldürebilir! Yüksek dozda drakotoksin zehiri içerir. Akdeniz sularında yaşayan en zehirli dip balık türüdür! Kalp krizine yol açabilir! Kaçmaz saldırır! Sırf bu balıktan korunmak için balıkçılar yanlarında amonyak bulundurur! Denizin engerek yılanı! Diğer adı Çarpan balığı! Öldükten sonra bile dikkatle tutulmalıdır! Tehlikesi nedeniyle hiçbir özel avcılığı yapılmaz!” Balığın yüzündeki şaşkın ifadeyi şimdi anlıyoruz değil mi; meğerse “Nasıl kaçırdım beni tutan o balıkçıyı” diyen son bakışmış o. Üzerindeki leopar desen de kumda iyi saklanabilmek içinmiş ve gözler de herhalde kuma gömülmesin diye yukarıda evrimleşmiş. Tesadüfen balıkçıdayken çektiğim fotoğrafı tam “Olağan Şüpheliler” filminin o efsane karesi gibi. Gerçi fotoğrafta tepesindeki siyah dikeni açıkken görünmüyor, ama dikkatle bakarsanız yerinde duruyor. Tevekkeli değil Hasan bey yardımcısına “Ben temizlerim, sen bırak” dedi. Bu kadar olumsuz laftan sonra tabii ki kızacak değiliz balığa, o da yazın üstüne basıldı mı veya trol ağlarına takıldı mı kendini korumaya çalışıyor. Korkup atacak da değiliz. Tam tersine bir yazıda, “Bu kadar belalı bir balık olmasına karşın eti en lezzetli balıklar arasındadır” diyordu. E olmasın mı? Trakonyazademiz karidesle besleniyorlarmış.  Biz de şimdi anlayacağız… Çok geniş olup, çok su istemeyecek ama boyutu da balığı üzmeyecek bir yayvan tencereye, kafası kemiğiyle birlikte koydum. İçine bir defne yaprağını buruşturup attım, iki tane karanfil, bir çay bardağına yakın da su. Ağzını kapatıp orta-kısık ateşte haşladım. Etler gevşemeden altını kapadım. Balığın suyu (biraz da eti) kedilere gitti, bayıldılar. Ama içinden bir çorba kaşığı aldım. Onu da yarım limon, tuz ve sızmayla karıştırdım. Akşama kadar dolapta marine oldu. Masaya çıkınca soframızdaki bütün mezelerin kralı gibiydi… İnşallah yazın bunun acısını çıkarmaz.