23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
17.09.2021 04:30

Eksik Türkiye’yi nasıl yöneteceksiniz?

İktidarın pembe söylemleri artık umut değil öfke üretiyor. İktidar seçimi kazansa bile, yurttaşlarının yarısını düşman gördüğü bir ülkeyi nasıl yönetecek? Ya da eksik bir Türkiye hayal etmeyeceğine göre ülkeyi yeniden nasıl bütünleyecek?

Artık son etaba girdik sayılabilir. Resmi tarihi Haziran 2023 olsa da 2022 sonbaharında yapılma olasılığı yüksek 21’inci genel seçimlere kadar 12 ila 18 ay kaldı önümüzde.  İktidarı oluşturan zihni koalisyonun her bir aktörünün ortak plan ve hedeften ayrı başka planları olsa da henüz bunları açık biçimde anlayamıyoruz. Ama iktidar blokunun ana oyun planı belli sayılır. Ekonomik gidişatın olumsuzluğu ve olası büyük krizin yaklaşmakta oluşuna dair her gün birçok görüş ve uyarı okuyoruz, dinliyoruz. Kaldı ki sayısal olarak tüm makyajlama çabalarına karşın enflasyon ve işsizlik gibi her bir haneye değen gerçek derdin boyutu ve harareti her gün yükselmeye devam ediyor.  Ülkenin yarısı borçlu ve her 10 kişiden 8’i borcunu ödemekte zorlanıyor. Pandemi can almaya devam ediyor ve neredeyse her gün ortalama 250 can gidiyor. Eğitim sistemi yalnızca güncel dertleri nedeniyle değil ülkenin geleceği için de hiçbir katkı üretemeyecek kadar çökmüş durumda. Tüm bunlara karşın iktidar pandemi yokmuş gibi, ekonomik mucize gerçekleşiyormuş gibi davranıyor ve konuşuyor. Son üç aydaki ekonomik büyüme ve ihracat rakamlarındaki görece iyileşme sayıları müthiş bir başarı hikayesi olarak anlatılıyor. İktidar şu ayrımı görmüyor: 10 yıl, 15 yıl önce ekonomik başarı anlatısının umut yaratıcı bir yanı ve etkisi vardı. O gün insanlar ekonomik kalkınmanın kendilerine değeceği güne dair bir beklenti içine giriyorlardı. Bu beklentiyi besleyen eğitim, sağlık, sosyal politikalar gibi alanlarda gündelik hayatta da yaşanan öncesine göre düzelme politikaları ve sonuçlarıydı.   Bugün toplumsal bellekte biriken bilgi ve deneyim tersini söylüyor. Gezi’den beri gözlenen ve giderek her yıl daha da ağırlaşan ekonomik ve siyasi krizlere karşı iktidar yeni bir başarı üretemiyor. Başkanlık sistemi üzerinden bir umutlanma iklimi yaratılmış olsa da başkanlık sisteminin aşırı vaatlere dayanan ve adeta bir sihir ima eden dili bugün deneyimlenenler nedeniyle artık çalışmıyor. Her beş kişiden üçü eski sisteme bile razı.   Toplum kendi hanesindeki enflasyon ve işsizlik derdinin ne olduğunu, eğitim ve sağlık sistemindeki çöküşün nasıl olduğunu bizatihi kendi hanesinde yaşıyor. İktidarın bugünkü her şey iyiye gidiyor söylemi toplumda iktidarın gerçeklikle ilişkisinin bozulduğu algısını güçlendiriyor. Hele orman yangını ve sel mağdurlarına çay dağıtmak, daha yangın sürerken traktörü yanmış birisine traktör verdik gibi günün duygularını hafife alan görüntüler kendi seçmenince bile yadırganıyor.