Haydi, hikâyemizin bir parça daha başlarına dönelim. Kubalişta’da varlıklı ve yeniliğe açık, tütün tüccarı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Kemal Bey iyi bir eğitim alması için 1916 yılında İzmir’deki Mekteb-i Sultani’ye gönderilir. 1919 yılında Yunan işgali ile birlikte okul kapanır ama gergin siyasi ortama rağmen Kemal Bey Kubalişta’ya dönmez. İş hayatına atılır. Ailenin tütün işinin bir parçası olur. 1924 mübadelesi ile ailesi de İzmir’e gelir. Kubaliştalıların çoğu İzmir Buca’ya yerleşir. Gelenler içinde uzaktan akrabası olan Ayşe ve ailesi de vardır. Buca’da büyük bir köşke yerleştirilirler. Ayşe’nin ağabeyi Gospodin Mehmet ile Kemal iyi arkadaştır. Bu sebeple de evlerine sık sık ziyarete gider. Yarım kalmış olsa da iyi eğitimi ve mükemmel Fransızcası sayesinde çevirmenlik yapmakta ve ders vermektedir. Ders verdiği öğrencilerden biri de Ayşe’dir ve kısa zaman sonra birbirlerine âşık olurlar. Ayşe 18, Kemal 27 yaşındayken evlenirler. Fakat Kemal eşinin gerçek bir Cumhuriyet kadını olmasını çok istemektedir. Ayşe mutlaka çok iyi Fransızca konuşmalıdır. Yeni evliler bir plân yaparlar. Atlayıp İstanbul’a giderler. Kemal, Dame de Sion Kız Mektebi yönetimine kendini öksüz ve yetim yeğeni Ayşe’nin dayısı olarak tanıtır ve karısını okula yatılı olarak kaydettirir. Ayşe ve Kemal bu eğitim uğruna üç yıl ayrı kalmayı, birbirleriyle şifreli mektuplaşmayı, hasret çekmeyi göze alır. Genç kadın üç yılın sonunda sözde dayısına resti çeker. 29 Mart 1929 tarihli mektubunda, “Beni artık buralarda bırakma. Beni bu kadar düşündürme” yazar. Ayşe’nin okul hayatı biter ve karı koca ilk küçük evlerine taşınırlar. Kemal azimlidir. Sınavları verip liseyi dışarıdan bitirir ve tıp fakültesine kaydını yaptırır. 40 yaşında doktor olur. İzmir’e dönerler. Kemal artık İzmir’in en önemli kadın doğum hekimlerinden biri olmuştur. Dört çocukları olur: İnci, Tomris, Doğan ve Gönül... Tomris ailenin çok gurur duyduğu, başarılı bir piyano öğrencisidir. Yeteneği sayesinde Almanya’ya gönderilir. Oradaki sanat etkinliklerinden birinde başarılı bir başka Türk öğrenci, Ünal Öziş ile tanışır. Ünal da tıpkı Tomris gibi kalabalık ve köklü bir ailenin çocuğudur. 

Zeynep ve Ayşe...
İzmir’de büyüyen, Amerikan Koleji’ne giden bu iki kız çocuğu iş dünyasındaki başarılarının ardından Alaçatı’da yaşamayı tercih eder. O iki kardeşten biri, köyün çehresinin olumlu anlamda değişmesine, bugün sevdiğimiz o güzel parçaların, renklerin, tatların oluşmasına neden olan, Alaçatı’yı korumak adına örgütlenmenin başını çeken, çocukların ve gençlerin kültürel faaliyetleri için ön ayak olan ve bugün size bu güzel hikâyeyi anlatmama sebep olan kişi Zeynep Öziş, Alaçatı sevenlerin çok iyi bildiği Taş Otel’in sahibi. Diğeri ise yalnızca keten kumaş kullanarak yarattığı ev tekstili, kadın-çocuk giyim markası Ayşe’nin Dolabı’nın kurucusu Ayşe Öziş. Zeynep hanım büyük bir heves ve emekle restore ettiği 150 yıllık o güzelim binayı, 2001 yılında işletmeye açıp, uzun yıllar aynı sevinç ve özenle işlettiği, Alaçatı turizmini etkilemiş olan Taş Oteli 2020 Mart ayında kapatmış. Pandemi nedeniyle zorunlu olarak evde vakit geçirdiği o günlerde birkaç yıl önce bulduğu ama bir türlü açamadığı o eski bavulu anımsamış. Bavulun hikâyesine gelince...
Çok sıcak bir öğleden sonra Özbek Köyü’nde anne babasının 1970’te yaptığı tek katlı, küçük sahil evine ziyaretine gittim. Evin küçük terasında üzerinde beyaz bir elbise ile el sallayarak karşıladı beni. Arabadan indiğimde yüzüme vuran tuzlu nem, yosun ve kum kokusunu içime çektim. Bir neslin bütün çocuk kahkahaları cıvıldadı sanki. O çocuk sesleri içinde yazımın başındaki mektuplara sızan Cumhuriyet sevdasını, kuşaklar boyu süren öğrenme ve ilerleme sevincini, büyük zariflikle dokunmuş aile bağlarının gücünü hissettim bir kez daha. “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” cümlesi bu çocuk cıvıltısına, ilerleme sevdalılarına değil de kime bırakılmış olabilir ki? Zeynep Öziş bugün, yani gazetenin dağıtıma çıktığı bu Cuma sabahı yelkenlisi Su ile denize açılıyor olmalı. Rüzgarı hürriyet olan bu kadının ailesinin kitabının adı: Sıra Dışı Bir Aile Öyküsü