Uluslararası kurumların araştırma ve raporlarına konu olan üç stratejik alan özellikle 2000’lerin başından bu yana hepimizin hafızalarına kazınmıştır: Gıda, su ve enerji. Farkındaysanız son dönemde bu üç kritik alanla ilgili olarak “kıtlık”, “su savaşları” ve “enerji yoksulluğu” gibi senaryolar daha sık telaffuz edilir hale geldi. Bir tarafta salgın süreciyle birlikte yükselen gıda milliyetçiliği, diğer tarafta küresel iklim değişikliği sonucu yaşanan kuraklığın su kaynakları üzerinde yarattığı ciddi baskı, öte yanda ise arzda yaşanan sıkıntılar sonucu sınırlanan ve pahalanan enerjiye erişim meselesi... Deyim yerindeyse, insanoğlu üç bilinmeyenli bir denklemin tam ortasında zor bir sınavdan geçiyor. Ve bu denklemdeki 3 faktör de gıda arz güvenliği açısından birbiriyle doğrudan ya da dolaylı bir etkileşime sahip. İşte bu etkileşim gölgesinde The Economist Intelligence Unit tarafından derlenen Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nin 2021 verilerine bir göz atmakta fayda var. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 113 ülkeyi kapsayan Endeks, ‘satın alınabilirlik’, ‘bulunabilirlik’, ‘kalite ve güvenilirlik’ ile ‘doğal kaynaklar ve dayanıklılık’ parametrelerinden oluşan dört ana kategori üzerinden ülkelerin gıda güvenliğini analiz ediyor. Bir başka deyişle, bizlere hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gıda güvenliğinin itici güçlerini ölçen 58 farklı göstergeden oluşan önemli bir nicel ve nitel kıyaslama modeli sunuyor. 100 puan üzerinden yapılan değerlendirmede, kişi başına gelir ve satın alma gücü, doğal riskler ve afetler, tarım ve gıda ticaretindeki gümrük vergileri, gıda kayıp ve israfı, tarımsal altyapı ve Ar-Ge harcamaları, gıdaların makro ve mikro besin içerikleri ile tedarik zincirinde üreticinin etkinliği gibi çok sayıda faktör bir algoritma içerisinde ölçümleniyor. Aslına bakarsanız endeks ilk başlarda 3 alt kategoriden oluşuyordu. “Doğal kaynaklar ve dayanıklılık” başlığı 2017 yılında eklendi ve bu yıl ilk kez dördüncü kategori olarak endekste yerini aldı. Bu kategori, ülkelerin iklim değişikliğine maruz kalmasını değerlendirirken, doğal kaynak risklerine duyarlılığını ve söz konusu risklere nasıl uyum sağlayıp sağlamadığını gıda güvencesi çerçevesinde ölçümlüyor. Peki gıda güvenliğini etkileyen yapısal faktörlerdeki değişimi yıllık bazda modelleyen bu endeks, 2021 itibarıyla bize neler söylüyor? 2021 Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde öne çıkan temel bulgulara baktığımızda, pandeminin doğrudan ve dolaylı etkilerini görmek mümkün. Endekse göre, 7 yıllık aralıksız yükselişin ardından Küresel Gıda Güvenliği, art arda iki yıldır düşüş eğiliminde… Burada en büyük etken olarak Covid-19 salgını gösteriliyor. Ama tek faktör bu değil tabii… Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, gıda arz, talep ve fiyatlarındaki oynaklık, ülkelerin tarım ve gıda politikalarındaki yetersizliği ile doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması diğer ana etkenler arasında yer alıyor. Endeksteki iki yıllık gerileme trendi, farklı gelir katmanlarını kapsayacak şekilde neredeyse tüm ülkelerin göstergelerine yansımış durumda. Bununla birlikte, Avrupa’daki yüksek gelirli gelişmiş ülkeler, on yıl önce olduğu gibi endekste hâlâ liderliğini koruyarak ilk on sıranın yedisinde yer alıyor.
22.10.2021 04:30
Küresel gıda güvenliği kırmızı alarm veriyor
Küresel boyutta gıda, su ve enerji kaosu ile karşı karşıyayız. Düne kadar uç senaryo olarak addedilen kıtlık, su savaşları ve enerji yoksulluğu artık olasılığı artan riskler arasında yerini aldı. Küresel gıda güvenliği endeksi iki yıldır art arda geriliyor
Küresel gıda fiyatlarında Trumpflasyon mu geliyor?
22 Kasım 2024
Müsilaj döndü çünkü ödevimizi yapmadık
15 Kasım 2024
Gıdada sert bir kış bizi bekliyor
08 Kasım 2024
Vegan ürüne talep çığ gibi büyüyor
01 Kasım 2024
Zeytinyağında taktik savaşları
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024