27 Nisan 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
29.01.2021 08:00

İyilik şirketlere de iyi geliyor

Pandemi döneminde ortaya çıkan trendlerden biri de kurumsal iyilik projeleri… Bir anda şirketler ‘iyilik’ yarışına girdiler. Zülfü Livaneli ile birlikte “iyiliği düşünmek” kitabını derleyen Ayla Göksel’le konuştuk

Pandemi döneminde ortaya çıkan trendlerden biri de “kurumsal iyilik projeleri…” Bir anda şirketler ‘iyilik’ yarışına girdi. Askıda İyilik, İyilik Bulaşıcıdır, İyilik İçin Varız, İyiliği Bulaştırıyoruz gibi… Peki iyilik; yardım ve bağış yapmak mıdır? Ayla Göksel ve Zülfü Livaneli “İyiliği Düşünmek” adıyla uzman, akademisyen ve yazarları bir araya getirerek bir kitap hazırladı. Kitapta iyilik kavramı ve ‘yeni dünya’nın iyilik samimiyeti de sorgulanıyor. AÇEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ayşen Özyeğin’in ilham verdiği İyiliği Düşünmek kitabını ve şirketlerin iyilik projelerini Ayla Göksel’le konuştuk.
Ayla Göksel, Bath Üniversitesi’nde Ekonomi ve Politika okudu, LSE’de kalkınma ekonomisi yüksek lisansı yaptı. Harvard Üniversitesi Hauser Merkezi’nde çalıştı. 2008’de Dünya Ekonomik Forumu tarafından Genç Küresel Liderler arasında gösterildi. AÇEV’in kuruluşunda yer aldı. Fiba Holding, Hüsnü Özyeğin Vakfı, TOHUM Vakfı ve Eğitim Reformu Girişimi’nin Yönetim Kurulu üyesi
Ayla Göksel, Bath Üniversitesi’nde Ekonomi ve Politika okudu, LSE’de kalkınma ekonomisi yüksek lisansı yaptı. Harvard Üniversitesi Hauser Merkezi’nde çalıştı. 2008’de Dünya Ekonomik Forumu tarafından Genç Küresel Liderler arasında gösterildi. AÇEV’in kuruluşunda yer aldı. Fiba Holding, Hüsnü Özyeğin Vakfı, TOHUM Vakfı ve Eğitim Reformu Girişimi’nin Yönetim Kurulu üyesi
İyilik projeleri enflasyonu yaşadığımızı düşünüyor musunuz? İyilik konusunda geç bile kaldık. Dünyanın birçok tehditle karşı karşıya olduğunu yıllardır konuşuyoruz, ‘sistematik kötülük’ten bahsediyoruz. Ama aynı zamanda hiç olmadığı kadar da iyilik sloganları, iyilik hareketlerine şahit oluyoruz. Son yıllarda ‘iyilik’ veya tam karşılığı olmasa da ‘kindness’ veya ‘goodness’ bilimsel çalışmalarda, toplumsal hareketlerde ve politik söylemlerde öne çıkıyor. Politik söylemlerinin temeline iyiliği koyan figürlerin en güzel örneklerinden biri de son yılların yükselen yıldızı Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern. Türkiye’de iyilik sanki yardım yapmak gibi algılanmıyor mu? İyilik kavramının ‘yardım’ eylemine hapsolması, bu kavramın içinin boşalması, ‘sistematik iyiliğin’ tanımı olmayışı benim de dikkatimi çekti. Tek başıma bu işin içinden çıkamayınca sevgili Zülfü Livaneli’nin kapısını çaldım! Çok değerli yazarların katkılarıyla İyiliği Düşünmek kitabını derledik. Zülfü Bey’in çok güzel ifade ettiği gibi “Merhamet zulmün merhemi olamaz.” Bana göre iyiliğin yelpazesini düşünmemiz gerekiyor.  Türkiye’deki şirketler  iyiliğin temeline inebiliyorlar mı? Türkiye’de bugün gerçekten bildiğimiz tüm markalarda “iyilik” projeleri furyası var. Sepette İyilik, İyilik Peşinde Koş, Bi Çanta İyilik, İyiliği Bulaştırıyoruz...Saymakla bitmiyor. Belli ki ‘iyi’ kelimesi herkese iyi geliyor. İyilik deyince herkes anlıyor. Projelere baktığımız zaman hepsi yardım veya bağış odaklı. Ki bu hiç kötü bir şey değil, takdir edilecek eylemler. Ancak yeterli değil.  Yeterli olması için ne yapılmalı?  İyilik kurumsal kültürün bir parçası olmalı. Şirket olarak çeşitli yardım projeleri yapıp, çocuklara kitap yollamak, sokak hayvanlarını beslemek gibi… Ama belki pandemide evde çocuğu veya hastasıyla zorlanan  çalışanına yöneticisi kötü davranıyorsa veya işortamında güvensiz bir ortam varsa bu şirkette iyilikten bahsedilemez..   Bu alanda dünyada en güncel örnekler neler? Dünyada artık şirketlerde ‘Kurumsal İyilik’ veya ‘Corporate Kindness’ programları öne çıkıyor. Projeler aracılığıyla, bir taraftan diğer tarafa akan yardımlarla iyiliğin yeterli olmayacağı düşünülüyor. Geçen yıl Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’un pandemi dönemi mesajında şöyle bir cümlesinin tesadüfi olmadığına inanıyorum: “Bugünlerin sonrasında ümit ederim ki daha iyi insanlar, daha iyi kurumlar olacağız.” Artık şirketler ‘kurumsal sosyal sorumluluk’ anlayışından ‘ortak değer yaratma’ anlayışına doğru gitmeye çalışıyor. ” 

Amerikan rüyası

Ekonomi politikalarında iyiliğin yeri var mı? Mevcut düzende iyi insan nasıl yetişir? Olmaz olur mu? Hatta kitapta bu başlıkta Ahmet İnsel hocamızın bir makalesi var. Maalesef liberal ekonomi, serbest piyasa, kapitalizm, hangi tanımı tercih edersek edelim sonuçta insanı değil,   piyasaları, şirketleri merkeze koyan, onların iyi olması halinde toplumun ve insanların iyi olacağı varsayımını içeren modellerin başarısızlığı ortada. Buna rağmen köklü bir şekilde davranışlarımızı değiştirmedik. Ancak giderek artan gelir uçurumu, iklim krizi ve zayıflayan orta sınıf, piyasa ekonomisinin sembolü olan “Amerikan Rüyası”nı bile zayıflattı.  Düzen değişiyor! İnsanı, çevreyi merkeze alan şirketler, siyasetçiler yükseliyor mu? Döngüsel ekonomi, yeşil ekonomi, paylaşım ekonomisi gibi modellerin içinde kooperatifler, kar amacı gütmeyen girişimler, “sabırlı sermaye” gibi yaklaşımlar var. Nobel Ödüllü Ekonomist Joseph Stiglitz’in dediği gibi, “Kapitalizmi kendinden kurtarmamız, daha merhametli ve iyi bir ekonomi yaratmamız gerekiyor.”  

Türklere göre iyi insan, erdemli, inançlı ve dindar

Konda’nın iyilik araştırmasının sonuçları:  • Türkiye’de insanların yüzde 57’si ‘iyi insan’ kavramını ‘erdemli’, yüzde 43 ise ‘inançlı, dindar biri’ olarak tanımlıyor. • Toplumun yarısına göre iyi insan ‘dürüst’, üçte birine göre ‘ahlaklı’ ve ‘namuslu’ demek. • İnsanların bir kısmının doğuştan kötü olduğuna inanılıyor. En kötü davranış  ‘iftira atmak’. • Kişilerin yüzde 36’sı ‘açgözlülük’, yüzde 27’si de ‘kibir’i en kötü huylar olarak görüyor.  • Toplumun yüzde 82’si karşılık beklemeden tanıdığı birine, yüzde 73’ü de tanımadığı birine yardım etmiş. Yüzde 51’i dilencilere para veriyor, gönüllü olarak çalışan yüzde 26.