Dönüşüm kocaman bir fil gibi. Herkes ondan bahsediyor. Bildiğini, tanıdığını düşünüyor. Herkes bu fili tuttuğu yerinden tarif ediyor. Parçaların tamamını birleştirmek neredeyse imkansız, üstelik henüz tutulmamış, ortaya çıkmamış, görülemeyen parça da epey fazla. Nereye dönüşüleceğini kestirmek epey zor, rivayet muhtelif. Dikiz aynasına bakarak ileriyi görmek imkansız. Evet teknoloji değişiyor. Ama bu hayatları değiştiriyor. Etkilemiyor, değiştiriyor, dönüştürüyor. Sürekli. Pek çok alanda dönüşümü tetikliyor. Günlük hayat, insan ilişkileri, ilişki biçimleri tüketim örüntüleri... daha ötesi beklentileri, hayalleri, hedefleri, ütopyoları... Sosyal ve kültürel dönüşüm, her gün daha çok hissedilir oluyor. Yapay zeka, makine öğrenmesi, nesnelerin interneti hayatın içine yerleşti. Öte yandan henüz dönüşüme etkileri hissedilmiyor bile. Web 3.0’ın yaygınlaşması, 5G ve erişilen hızın her yere gerçek zamanlı ulaşmayı sağlaması, ekranların ortadan çekilmeye başlaması, “hız”ın her konuda en önemli parametre olması... daha tam hissedilmiyor. Az kaldı. Üç-beş yıl içinde yaygınlaşıp on yıla kalmadan hayatın her alanını ele geçirir. Bu defa insanlık tarihinin önemli kırılmalarından biri olarak günlük hayattan, eğlenceye, iş hayatından, regülasyon ve uluslararası ilişkilere her şey kökünden dönüşüyor. Üstelik her on-on beş yılda bir neredeyse her şeyi yeniden tanımak, tanımlamak, öğrenmek, sindirmek gerekiyor. On beş yıl insan hayatında bir döngüyü yaşamak için kısa sayılmaz mı? Bu kadar sürede bilinenin, öğrenilenin üzerine koyarak uyum sağlamanın imkansız olduğu, sürekli yenilenmenin zorunlu olmasına dayanılabilir mi? Bu sadece insanlar değil kurumlar, şirketler ve regülasyon için de fazlasıyla geçerli. İnsan bu dönüşüme nasıl uyum sağlayacak? Anlayacak? Yönetecek? Hükmedecek? Taksi kahve sohbetlerinin değişmez klişesi “eğitim şart” geçerli mi? Hangi eğitim? Neyin eğitimi? Üniversite eğitimi, eşyanın tabiatı gereği olmuş, bitmiş, yapılmış, başarılmış, ispatlanmış olan üzerinden üzerinden gider. Deneyen, araştıran, öngörmeye çalışan çabaların en doğrularının bile kabul görüp yaygınlaşması da zaman alır. Üniversitede anlatılan her şeyin en doğru olduğu kabul edilse bile yeni durumda geçerlilik süresi on beş yıl aşmakta zorlanmakta. Örneğin doksanlı yıllarda iş idaresi okuyanlar internet ve mobiliteden yoksundu, kitaplarda bunlar zaten hiç yoktu. İki binin ilk on yılında yaşayanlar sosyal medya, dijital ticaret, bulut tabanlı büyük veri akışına dayalı yayınlar... konusunu derinlemesine görmediler. Son on yıldakiler ise yapay zeka, makine öğrenmesi... gibi konuları ve bunun hayata getireceği yansımaları okullarda pek görmediler. On yıl içinde hayatın önemli bölümünün öte evrene taşınıp oyun, spor, eğlence, perakende hatta emlak ve benzeri konuların yakınsanacağını bilmemize rağmen, eğitimin herhangi kademesinde, hatta lisansüstü bölümlerinde cılız istisnalar dışında bahsi bile geçmez. Okulda öğrenilenler on-on beş yıl içinde hayata karşı antikorlarını hızla yitiriyor.
19.11.2021 04:29
Eğitişim
Neyse halin….
20 Aralık 2024
Yangından kurtulan mallar
13 Aralık 2024
Çürük
06 Aralık 2024
O “MUZ”
29 Kasım 2024
Tüketiyorum öyleyse tükeniyorum
Tüm Yazıları
22 Kasım 2024