Mahremiyet, bir çekince hatta bir sorun haline geliyor. Yılın ilk haftasında bu ülkede milyonlarca insan kendisine ikinci bir kısa mesaj uygulamasını yükledi. Neden korkmak gerektiğini bilmeseler de, korkulması gereken bir şeyler olduğu konusunda herkes hemfikir. ‘Sosyal İkilem’ ( Social Dilemma) ve benzeri yapımlar kafa karıştırıyor, insanın kaygılanması, olabilecekler karşısında kendini minicik ve yapayalnız hissetmesi sonunda iç karartıcı ve çözümsüz bir durum yaratıyor. Bir yandan Çin’in pandemiyi özellikle de merkez gösterilen bölgede bile bir yıldan kısa bir sürede teknolojiyi en üst seviyede kullanarak yenmesi; bir yandan da bunu yaparken sosyal medya, mobil operatör, ödeme sistemleri gibi tüm kaynaklardan veriyi birlikte kullanarak, kişisel mahremiyete züccaciyeci dükkanına dalan fil misali müdahale etmesi… Totaliter rejim olanaklarıyla neredeyse bitirilen pandemi, dünyanın en ileri olduğu ülkelerde yüzbinlerce can almayı sürdürüyor. Kapıya gelen kurye “teecee” isterken pişkin pişkin, pek çok kurum kişisel verilere saygı peşinde koşuyor. Ama dünyanın bütün büyük şehirlerinde mobeselerden en fazla dört dakika uzak kalınabiliyor. Mahremiyet tartışmaları sürerken, teknoloji de her gün yepyeni bir kısaltma ile kavramlar üretiyor. Özellikle son on-on beş yıldır her gün daha fazla duyduğumuz kavram “Nesnelerin İnterneti” ya da yerleşen İngilizce’den kısaltması ile IoT (Internet of Things). Bilgisayarlar, telefonlar, televizyonlar evdeki tüm ‘akıllı’ alet ve aksam... hepsi birbiriyle konuşmak üzere senkronize edilmiş durumda. Bu uyumdan da hakkımızda her türlü veri üretiliyor. Büyük veri, yapay zeka derken neyimiz var neyimiz yok bir yerlerde kaydediliyor. Bu veri genelde kişisel bilgileri, nerede kiminle olduğumuzu, ne zaman neyi internette aradığımızı ya da aldığımızı…. tanımlıyor. Ama on yıl önce ortaya çıkan ama özellikle pandemi ile hayata yayılan bir kavram daha var: IoB ( Internet of Behaviours) ya da “Davranışların İnterneti” Yani artık gayet ‘iyi bildiğimiz’ kişilerin hangi durumlarda nasıl davranacaklarını öngörmek mümkün hale geldi. Yani hangi durumlarda, ne tür kişiler nasıl davranacak olduğunun bilinmesi mümkün. Yirmi yıl öncenin bilim kurgu filmlerinden bile ileri seviyede. Veri Madenciliği son yirmi yılın önemli bir işi, şimdi de ‘davranış madenciliği’ önem kazanıyor. Nesnelerin İnterneti ile, yüz, ses tanıma, coğrafi konum belirleme vb. ile ilgili davranışların eşleştirilmesi, bu verilerin bir kısmı ile hangi durumlar, koşullarda nasıl davranılacağını da bilmeyi mümkün kılıyor. İstatiksel bilgi, yöntem ve uygulamalarının pek kısa kalacağı, kişinin hayatının içeriğinin anlamlı olarak tanımlanacağı disiplinlerarası yapıların gelişmekte olması doğal. İnsanlara doğru şartlar ve zamanda doğru önermeler yapıldığında onları etkilemek kolay hale geliyor. Örneğin insanların fizik aktiviteleri, kalp çarpıntısı hatta yedikleri konusunda NI tarafından üretilen bilgi sigorta şirketleri için risk hesabını kolaylaştırır. Marketten alınan sağlıksız ürünler risk primini arttırabilir. Pandemi dönemi yasak saatinde dışarıya çıkma davranışı bile öngörülebilir. Öğrencilerin daha iyi öğrenmesi, trafik vb. için olumlu pek çok örnek yaratılabilir. Peki davranışları öngörmek ve hatta (nasıl ne zaman yapılacağını da bilerek) etkilemenin mümkün olması ne anlama gelecek? Çin’in ‘Sosyal Kredi Sistemi’ benzeri vatandaş sınıfları oluşması ne kadar arzu edilir? Veri değerlendirmesinin hangi bağlamda hangi anlam için yapıldığının tanımlanması vazgeçilmez hale geliyor. İnsanlara daha iyi deneyimler sunacak hizmet ve ürünler geliştirmek, düzenlemeler yapmak mümkün olacağı gibi, davranış bilgisi ile öngörülebilen davranışlara müdahale de edilebilecek. Önümüzdeki yıl dünyanın yüzde kırkı, bir sonraki yıl ellisi yani 4 milyar insan en az bir DI (Davranışların İnterneti - IoB) programına dahil olacak. Kararlar daha doğruya yakın alınacak. Ama hangi doğruya? Hukuki ya da etik çerçevenin bu konuda kısa kalmaktan öte yetişmekte de zorlanacağı kesin. “Turnayı gözünden vurmak”, büyük adam olacak çocuğu (turna) devşiren Turnacıbaşı için söylenirdi. Şimdi Turna’nın yani nereye, neye devşirildiğini öngöremeyen insanın, ne yapması gerektiği öngörülüyor. Acaba ne yapacağımıza biz ne kadar karar verebileceğiz? Ya da kim karar verecek?
12.03.2021 06:00
IoB
On yıl önce ortaya çıkan ama özellikle pandemi ile hayata yayılan bir kavram var: IoB (Internet of Behaviours) ya da “Davranışların İnterneti”… Artık kişilerin hangi durumlarda nasıl davranacaklarını öngörmek mümkün. Yani hangi durumlarda, ne tür kişiler nasıl davranacak?