Selfie

Selfie” bütün dünya dillerine yeni katılmış bir kelime, yaygınlaşan teknoloji ve sosyal medyanın bir yan ürünü. Özellikle cep telefonundan fotoğraf çekebilmek üzere yerleştirilen kameralara, ön kamera da eklenmesiyle kolayca gerçekleştirilen bir işlem. Kelime 2002’de Avustralya’da ortalara çıkmış olsa dahi sosyal medyanın fotoğraf ağırlıklı hatta odaklı hale gelmesiyle yaygın kullanıma erişti. O kadar hızlı yayıldı ki Oxford sözlüğü, 2013 yılının kelimesi olarak seçti. İki ay sonraki Oscar törenlerinde ünlü televizyoncu Ellen DeGeneres’ın sponsoru için pek çok ünlü oyuncu ile birlikte çektiği selfie bugüne kadar dünyada en yaygın en çok görülen selfie olarak kabul ediliyor. Sonra da selfie paylaşımlarında patlama yaşandı. Konser sonunda sanatçılar, büyük küçük toplantılarda liderler hep selfie kullandı. Sosyal medyada selfie bir çılgınlık haline geldi. Asansör aynası ya da “alaturka tuvalete çöker gibi çökerken tek ayağı da öne uzatan” kişisel görüntüler patlama yaptı. “Selfie” bir basit moda değil. Zaten gelip geçici olmamasından da belli, on seneden fazladır sürekli artıyor, yaygınlaşıyor. Selfie “Elalem ne der?”den “Ben ne diyorum?”a doğru bir dönüşüm. Benim kendi hakkımdaki düşüncem elaleminkinden önce gelir. Herkes istediği gibi beni göremez, algılayamaz. Beni ancak “benim beni beğendiğim” şekilde beğenmelisiniz. Önce ben, sonra başkalarının fikri gelir. Selfie kavramını fotoğraf makinesinin içindeki pelikülü çekmekten kalma “fotoğraf çekmekten” mülhem özçekim diye adlandırmak anlam dışına düşer, olsa olsa çekicilikten kaynaklanan çekim söz konusu olabilir.