Leyla Erbil’den bir gün aldığım telefon hâlâ hatırımdadır. Ömrünün son yıllarındaydı. Bunu ikimiz de bilmiyorduk. O hissediyor muydu? Cevabı ancak yaşamamız gerekenleri yaşarken verebilecektim. Bana Ladino dilinde söylenen bir şarkıyı soruyordu. Ladino... Atalarımın, benim içinse yakınlarımın, en yakınlarımın, tarihin derinliklerinde kalmış İspanyolcası... Bu dili konuşabildiğimi ve anlayabildiğimi biliyor muydu? Sesi bir heyecanı, ama aynı zamanda da bir çaresizliği örtemediğini hissettiriyordu. Sormasına soruyordu da aradığı hakkında nerdeyse hiçbir açıklaması yoktu. Bir kız hasretini dile getiriyordu, hepsi buydu. O şarkıyı bir daha mutlaka duymalıydı. Hatırlamaya çalışmış, hatırlayamamıştım. Bu kadar az bilgiyle nereye varabilir, onca şarkı arasında, beklediğini nasıl bulabilirdim? Bildiğim o kadar çok hasret şarkısı vardı ki... Bilmediklerimse çok daha fazlaydı çok büyük ihtimalle. Böyle bir cevap veremezdim ama. Etrafa soracağımı, bir araştırma yapacağımı söyleyebilmiştim sadece. Bekleyeceğini söyleyip telefonu kapamıştı. Unutacağını sanmıştım. Kim bilir o da neden artık, bir duyguya kapılmış olabileceğini, sonra da duygunun etkisinin gitmesiyle boş vereceğini... Unutmayacaktı. Üç dört gün sonra bir daha aramıştı. İlk heyecanıyla. Ne yaptığımı sormuştu. Ben de çaresizliğimi ifade etmekten daha fazlasını yapamamış, aradığını bulamadığımı elbette çekinerek söylemiştim. Üzülmüştü. Hatırlayabilmeyi nasıl da istemişti. Sesi bir çocuk duyarlığındaydı. Bunu duymak da beni üzmüştü. Ayrıca istediğini yapamamanın mahcubiyeti vardı.
20.08.2021 04:30
Leyla Erbil’in Şarkısı
Leyla Erbil’in telefonda sorduğu bir şarkının unutulmuş sözleri ile başlayan ve ünlü yazarın kitabı Kalan’daki ayrılık detaylarıyla devam eden bir hikaye...
Virginia’nın bakışı
19 Ocak 2024
Mişima’nın dalgaları
12 Ocak 2024
Müfide Kadri’nin fırça darbeleri
05 Ocak 2024
Gölgede kalmış bir roman
29 Aralık 2023
O sularda kalanlar
Tüm Yazıları
22 Aralık 2023