Sahne hafızamdan hiç silinmedi. Yılların getirdiği bir sis perdesinin ardında kalmış artık yaşananlar. Şişli’deki evimizin salonunda, lambalı radyoya bağlı kalın kollu bir pikaptan gelen sesler... Artık 45 ve 33 devirli plaklara geçilmiş ama dolabın raflarında 78 devirli taş plaklar hâlâ duruyor. Aynı pikaptan onları da dinlemek mümkün. Pek itibar görmüyorlar artık. Eskisi gibi diyemeyeceğim çünkü o günleri bilmiyorum. Duyduklarım var da, çocuk kalbimle ne kadarı, nasıl yer edebilir? İlgimi çekiyorlar yine de. Hafiften yırtılmış kâğıt zarflarının içinde bir küskünlüğü mü anlatıyorlardı? “Eski plaklar bunlar, dinlenmezler artık” diyor annem. Kırgınlıkla mı söylemişti bu lafları? Öyle idiyse eğer, neyin kırgınlığıydı bu? Bakıyor, görmeye çalışıyorum. Zarflarından çıkardığımda bazılarının kenarlarının kırık olduğunu görüyorum. Nasıl kırılmışlardı? Kazara mı? İhmalden ya da artık gereken özeni görmediklerinden mi? Kendiliklerinden, zaten yeterince kırık olduklarından mı? Sorular başka bir zamanı bekleyecekti. Anneme kırıldıklarını söyleyebiliyorum sadece. Başını sallıyor. Sonra da pencereden dışarı bakıp mırıldanarak “Plaklar kırılır” diyor. Umursamıyor mu, umursamazlığı mı oynuyor? Bu da bir sonranın sorusu elbet.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim