07 Eylül 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
26.07.2024 04:47

İtlaf-telef-ötanazi-katliam

Bugünlerde Türkiye’nin gündeminden düşmeyen köpek itlafı meselesi toplumun kodlarıyla yakından ilgili. Yılların ihmaliyle kangren olmuş bir meselenin kestirme kararlarla çözülemeyeceği çok açık. Bir hayvansever olarak benim önerim kısırlaştırma ve denetim yoluyla bu işin halledilmesi

Bir ülkede çıkarılan ya da güncelenen yasalar, toplumun gelenekleri, alışkanlıkları ve kolektif bilinçaltıyla uyumlu olmak zorunda. Aksi halde o yasa çıkamaz ya da uygulanamaz, kadük olur.

Ahlak değişik toplumlara, döneme ve coğrafyaya göre farklılıklar gösterdiği için bazı temel haklar dışında evrensel bir hukuktan söz etmemiz de çok zor.

Bugünlerde Türkiye’nin gündeminden düşmeyen köpek itlafı meselesi de toplumun kodlarıyla yakından ilgili. Bu meselenin çözümü çok zor. Parçalanan, kaçarken ezilen insanlarımızın, çocuklarımızın acılı aileleri de haklı, toplu bir köpek katliamına karşı çıkanlar da.

Yılların ihmaliyle kangren olmuş bir meselenin kestirme kararlarla çözülemeyeceği çok açık. Bir hayvansever olarak benim önerim kısırlaştırma ve denetim yoluyla bu işin halledilmesi.

Hayvanlar konusunda kültür kodlarımız

Batı ülkelerinde hayvan adları hakaret anlamında pek kullanılmaz. Tam tersine İskandinav dillerindeki Björn (ayı) gibi hayvandan gelen insan isimlerine çok sık rastlanır. Bizde de Aslan, Ceylan, Gazal, Şahin, Doğan gibi isimler var ama hayvanlar arasında ayrım yapıldığı için bazı hayvan adları hor görülerek hakaret anlamında kullanılıyor. Bunların başında da şu güzel köpekler geliyor. Dünyada sadakati, koruyuculuğu ve sevimliliğiyle tanınan bu güzel yaratıklar bizde çoğu zaman aşağılanıyor. İnsanlar birbirinin canını yakmak istediğinde “köpek” ve “it” kelimelerini kullanıyorlar.

Bu nefret ve aşağılama eski Türk kültüründe yoktur. Hatta köpek, şamanların yeraltına inerken bindiği kutsal bir hayvandır. Kırgız, Altay mitolojilerinde insanların köpekten türediği anlatılır.

İslam’da kedi ve köpek

Köpek nefretinin nereden geldiğini anlamak için İslam kaynaklarına bakmak gerekiyor. Bilindiği gibi İslam’da kedi sevilir, köpek ise pis bulunur, sevilmez. Hele kara köpek!

Hz. Muhammed, “Av, tarla, bahçe, sürü köpekleri müstesna olmak üzere köpek besleyen kimsenin sevabından her gün bir miktar eksilir” demiş. Ayrıca, köpek yaşayan eve meleklerin girmediği yönünde bir hadis de var.

Dört İslam mezhebi içinde köpeğe en iyi gözle bakan Maliki mezhebi. Durum Hanefilerde de pek fena değil ama Şafiiler köpeği çok pis bulurlar ve kendilerine bir köpek değerse abdestlerinin bozulduğuna, dokunan yeri yedi kere yıkamak gerektiğine inanırlar. Hanbelilerde de durum böyledir.

İslam’daki köpek sevmezliği bazı araştırmacılar eski Mısır’da felaketlerin kaynağı olan, kötülük tanrılarından Seth’e bağlıyorlar. Seth, genellikle kara köpek biçiminde tasvir ediliyor. Ama iş kediye gelince durum tamamen tersine dönüyor.

Hz. Muhammed kedileri çok seviyor. Hatta ünlü kedisi Müezza sedirde oturan peygamberin hırkasının üstünde uyurken, onu uyandırmaya kıyamadığı için hırkanın eteğini kestiği anlatılıyor.

Ona namaz kılarken saldıran bir yılanı alt eden kedinin sırtını okşadığı da anlatılanlar arasında. Bu yüzden kediler sırtüstü yere düşmezmiş.

Dört bin yıl önce evcilleştirilmeye başlanan kediler Mısır’da kutsal.

Siyam sarayını da onlar korurmuş. Ama yirmi beş bin yıl önce ehlileştirilmiş olan köpeğe göre insana daha uzaklar. Henüz evrim bitmemiş.

Zerdüşt’ün kitabını okuduğumda oradaki köpek sevgisi beni şaşkına çevirmişti. Neredeyse her sayfada, köpeklere kötü davrananlara verilen cezalar sıralanıyordu.

Yunan mitolojisinde de yeraltı tanrısı Hades’in kapısında bekleyen üç başlı korkunç bir köpek vardır, adı Kerberos.

Köpekten söz edenler

Edebiyatımızda içinde köpek geçen şiirler, genellikle hakaret amaçlı olarak yazılmıştır. Namık Kemal, “Köpektir zevk alan sayyad-ı bi insafa (insafsız avcıya) hizmetten” demiştir.

Bu alandaki en ünlü hiciv ise Nefi’ye ait. Tahir Paşa’nın kendisine “kelp” (köpek) dediğini duyan şair, “temiz” anlamına gelen “tahir” sözcüğünü kullanarak, kuşaktan kuşağa aktarılan şu harika dörtlüğü yazmış:

Bana Tahir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki benim mezhebim zira
İtikadımca kelp tahirdir.

(Tahir Efendi bana köpek demiş ama aslında iltifat ediyor. Çünkü benim mezhebim Maliki ve inancımıza göre köpek tahir- dir, yani temizdir.)

Dünya edebiyatında ise köpekler çok sevilen, özlenen, ölümlerinde acı çekilen dostlar olarak genellikle olumlu şekilde yer alır.

Anlatılarında köpeğe yer veren büyük yazarlar arasında Homeros (Odysseus’un köpeği Argos), Turgenyev, Proust, Bulgakov, Kafka, Çehov, Gertrude Stein, Rilke, Romain Gary anılabilir.

Son olarak, birkaç tanınmış şahsiyetin hayvanlarla ve köpeklerle ilgili sözlerine kulak verelim:
“Bir ulusun büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara nasıl davrandıklarına bakarak anlaşılabilir” demiş Mahatma Gandhi.

Amerikan başkanlarından Woodrow Wilson ise “Eğer bir köpek yüzünüze bakıp da yanınıza gelmiyorsa vicdanınızı kontrol edin” buyurmuş.

Bence en eğlencelisi eski ABD başkanlarından Truman’ın sözü: “Washington’da (yani politikanın merkezinde) gerçek bir dost istiyor musun? Bir köpek al!”