25 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
31.03.2023 04:43

Kul yurttaş devlet üzerine

Bugünlerde Paris yanıyor, emekçiler sokakta, hükümet tedirgin. Sarı yeleklilerden sonra emeklilik yaşına itiraz edenler 18’inci yüzyılda elde ettikleri ‘Yurttaşlık Hakkı’nı kullanarak yönetimi protesto ediyorlar.
İsrail’de de milyonlarca ‘yurttaş’ sokakta. Yargıyı denetim altına almak için yasa hazırlayan Netanyahu’yu geri bastıran insanlar bunlar.

Almanya’da genel grev hayatı durdurmak üzere. Britanya’da halk hayat pahalılığını protesto ediyor.
Çünkü bu insanların hepsi ‘yurttaş’. Kul değil yurttaş.

Devleti tepelerinde taşınması gereken ilahi bir güç olarak görmüyorlar.

Emeklilik yasası geçti ama Fransa’da eylemler bitmiyor. (Fotoğraf: Charly Triballeau / AFP / Getty Images)


Hükümet, sivil-askeri bürokrasi ve kamu görevlileri bu ‘yurttaş’lara hizmet etmekle yükümlü. Yüzbinlerce kişilik kamu kesiminin tek patronu yurttaşlar. Çünkü cumhurbaşkanından temizlik görevlisine kadar hepsinin maaşını yurttaşlar, emekçiler, çalışanlar ödüyor.

Fransız Devrimi’yle gelen ‘İnsanlar ve Yurttaşlar Bildirisi’ ile Fransız halkının kazandığı ‘yurttaşlık’ hakkıdır bu.


Halk seçtiği insanları denetleyebilmelidir. Krallıklarda sanıldığı gibi, yönetim halkın üzerine gökten indirilmiş ilahi bir güç değildir.

Devlete tapılmaz, devlet denetlenir. Çünkü devlet denilen örgütlenme, yurttaşın maaşını ödediği görevlilerden ibarettir.

Başbakanlar, bakanlar, yargıçlar, polis müdürleri, kısacası her yönetici yurttaşa hesap vermek durumundadır.

***

Bunları okurken Batı demokrasileri ile bizi karşılaştırmaya başladığınızı biliyorum. Bizde durum farklı diyorsunuzdur. Evet fiiliyatta farklı ama prensipte olması gereken, ‘yurttaş hakları’nı hayata geçirebilmek.
Bunun da ilk şartı sultana ya da devlete tapan ‘kul’dan, yurttaş anlayışına geçebilmek.

Devlete tapılmaz, devlet denetlenir. Çünkü devlet denen örgütlenme, yurttaşın maaşını ödediği görevlilerden ibarettir. Ve hepsi yuttaşa hesap vermek durumundadır

Procope lokantasında buluşan insanlar

Paris’te Odeon civarında Procope adlı eski mi eski, hoş bir lokanta vardır. Bazen café bazen lokanta olarak hizmet vermiş 330 yıllık bir yerdir burası. Paris’in en eski mekanlarından birisidir.

1789 yılının Ağustos ayında bu mekanda buluşan ihtilalciler ateşli tartışmalardan sonra ‘İnsan ve Yurttaş Hakları’ başlığını taşıyan bir bildiri kaleme aldılar.

Bildiri; “İnsanların özgür doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini, insanların zulme karşı direnme hakkına sahip olduğunu, her türlü egemenliğin esasının millete dayalı olduğunu ve mutlak egemenliğin bir kişi ya da grubun elinde bulunamayacağını, devleti idare edenlerin esas olarak millete karşı sorumlu olduğunu, hiç kimsenin dini ve sosyal inançları yüzünden kınanamayacağını’’ ortaya koyuyordu.

Montesquieu’nün ‘’Kanunların Ruhu’’ kitabı da ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesini talep etmişti.

Bu ortamı Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi ve Voltaire, Condorcet, Diderot gibi aydınlanmacıların muazzam fikirleri hazırlamıştı.

Fransız halkının monarşiye isyanıyla başlayan hareket önce bu bildiriyi, sonra bu esaslara dayanan Fransız Anayasası’nı yarattı ve sonunda Birleşmiş Milletler’ce kabul edilen ‘Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’sine yol açtı.

Böylece filozofların düşünceleri, büyük bir toplumsal dönüşümün dinamiğini oluşturarak Fransız Devrimi’nin dünyayı değiştirmesine yol açtı.

Bizim Cumhuriyet kurucularımızın fikri altyapısını oluşturan en büyük etken de bu devrimin ilkeleridir.
Daha önce Abdülhamit’i deviren Jön Türklerin göndere çektiği slogan, Fransız Devrimi’nin ‘’Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik’’ kelimelerinden oluşuyordu.

Yeni bir dünyaya doğru

Fransa’daki eylemleri ciddiye alıp üzerinde düşünmek gerekiyor çünkü tarihte birçok önemli toplumsal olay Fransa’da başladı ve oradan dalga dalga dünyaya yayıldı.

1789 Fransız Devrimi, 1871’deki Paris Komünü’nü, 1968 gençlik başkaldırısı gibi dünyayı sarsan olaylar hep Paris’te başladı.

‘’Henüz vakit varken gülüm Paris yanıp yıkılmadan’’ diye yazmıştı büyük şairimiz Nazım Hikmet. Paris yangınları belki de yeni bir dünyayı haber veren çoban ateşleridir.

Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli