29 Mart 2024, Cuma
04.06.2021 06:00

Nâzım’a hasret

Nâzım Hikmet’in alabildiğine duyarlı ve alabildiğine örselenmiş şair kalbi 3 Haziran 1963’te aniden duruverdi.  Köpük köpük çağıldayan o gür, o sağlıklı, o insani ses sustu. Oysa siz de ben de biliyoruz ki; Nâzım içimizde, yanıbaşımızda, durmadan kulağımıza bir şeyler fısıldıyor. Bir zeytin ağacı gördüğümüzde onun dizelerini hatırlıyoruz. Zıplayan bir sincap gördüğümüzde de öyle.  El ele tutuşmuş yürüyen iki sevgili size Nâzım esintileri getiriyor.  O dönemden beri vatanı sata sata bitiremeyenleri gördükçe içinizden “Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ!” dizesini haykırmak geliyor.  En güzel denize, henüz gidilmediğini biliyorsunuz. En güzel çocuğun henüz büyümediğini de.  Sevgiliniz aklınıza düştüğünde “O şimdi ne yapıyor, şimdi şimdi” diye kıvranıyorsunuz. Yeni doğan her bebeği “Hoşgeldin Bebek” diye karşılıyoruz. Kayın ağacı bize sürgünü hatırlatıyor; zeytin ağacı inatçı ihtiyarı.  Bir de deniz kıyısında durmuş düşünen adam var, bulut mu olsam, yosun mu, gemi mi, balık mı diye sorup duran. Ona hep bir ağızdan “Deniz olunmalı oğlum!” diye haykırıyoruz. Gideni ve gelmekte olanı anladığımız zaman “o müthiş bahtiyarlık”la kabarıyor göğsümüz.  Şile bezinden mintan giyiyoruz, ayakkabılarımız Anadolu yollarını taşıyor. Bazen “Akrep gibisin kardeşim!” diye kızıyoruz, insanlara, söyleniyoruz. Arkasından, bulutlu bir gökyüzünden sıyrılan güneşi görmüş gibi bir umuda kapılıyoruz. “O, topraktan öğrenip kitapsız bilendir” diyoruz. Sevgililerini bekleyen gençler “Saat 4 yoksun” diye sitem ediyorlar. Ölümü bekleyen hastaların önünde “laciverdi bir bahçe” uzanıyor. “Elveda dünya ve merhaba kâinat” diyorlar. Nâzım hâlâ büyük insanlığın türküsünü söylüyor: Sekizinde işe gidip, yirmisinde evlenip, kırkında ölen ama “Umutsuz yaşanmıyor!” diyenlerin türküsünü.

Nâzım Hikmet ve Vera Tulyakova
Nâzım Hikmet ve Vera Tulyakova
*** Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

Nâzım’ın kaynakları

    
Nâzım’a “Saman Sarısı” şiirini yazdıran Vera ile şairin mezarı başında.
Nâzım’a “Saman Sarısı” şiirini yazdıran Vera ile şairin mezarı başında.
  Nâzım Hikmet, Nâzım Hikmet Şah damarı şiirimizin Sen gideli beri Güneşin etrafında elli dört kere döndü dünya Ama bizim gönlümüzde Hala aynı insanlık rüyası Aynı kavga, Aynı hülyaNâzım Hikmet, Nâzım Hikmet, Şah damarı şiirimizin Merak edersin elbet Bunca yıldan sonra Nasıldır diye memleket Yani bu cehennem, yani bu cennet Sen gideli beri daha da semirdi kanımızı emenler Günümüzü geceye çevirenler Sömürgenler, sürüngenler, kemirgenler Ama umut tükenmedi Sönmedi yaktığın meşale Milyonlarca evladın sana hasret Ve şiirlerinle çınlıyor artık memleketNâzım Hikmet, Nâzım Hikmet Şah damarı şiirimizin Sen gideli beri aynı insanlık kavgası, Aynı karanlık, aynı aydınlık, Aynı zindan, aynı hasret, aynı ayrılık Değişen sadece şekil Otomobil, televizyon, eşya, giysi, kap kacak Ama senin o gür sesin, Senin o namuslu sesin Hiç susmadı, SusmayacakNâzım Hikmet, Nâzım Hikmet Sen memlekete vurgun, Memleket sana hasret.