Giderek artan sayıda psikolog, sinirbilimci ve filozof, ChatGPT ve benzeri üretken yapay zeka araçlarının bilgi hatırlama becerimizi aşındıracağından ve net düşünme kapasitemizi körelteceğinden endişeli.
Çalışmalar, eğitimli profesyonellerin bile bu araçları kullanırken eleştirel düşünme becerilerini devre dışı bırakabildiğini; öğrenme sürecinde yapay zekaya aşırı güvenmenin beyin bağlantılarını zayıflattığını ve bilgiyi daha az akılda kalıcı hale getirdiğini ortaya koyuyor.
NewScientist'ın haberine göre; birçok araştırmacı, anlatıyı tersine çevirip üretken yapay zekayı bilişsel performansımızı artıran bir araca dönüştürebileceğimizi düşünüyor. New York’taki Stony Brook Üniversitesi’nden Lauren Richmond, “Yapay zeka bizi aptallaştırmıyor; biz onunla aptalca etkileşim kuruyor olabiliriz” dedi. Peki üretken yapay zeka araçlarını kullanırken nerede hata yapıyoruz? Teknolojiyi daha verimli kullanmak için hangi alışkanlıkları değiştirmeliyiz?
Üretken yapay zeka çağı
Son yıllarda üretken yapay zeka hayatımıza derinden yerleşti. Terapistler notlarındaki örüntüleri bulmak için kullanıyor, öğrenciler ödevlerini yaparken çoğunlukla ona güveniyor.
Bir anlamda tüm bu kullanıcılar binlerce yıllık bir geleneği sürdürüyor; “bilişsel dışa vurum” yani zihinsel yükü azaltmak için bir araçtan veya fiziksel bir eylemden yararlanmak. Alışveriş listesini ezberlemek yerine yazdığımız her seferde bu stratejiyi kullanıyoruz.
Richmond’a göre bu yöntem doğruluğu ve verimliliği artırırken, problem çözme gibi karmaşık bilişsel süreçlere odaklanmak için zihinsel alan açmamıza da yardımcı oluyor. Ancak Richmond ve meslektaşı Ryan Taylor’ın bu yıl yayımladığı derleme, bu davranışın bilişsel açıdan olumsuz etkiler de yaratabildiğini gösteriyor.
Richmond “Bir şeyi dışa vurduğunuzda, zihinsel olarak onu neredeyse silersiniz. Alışveriş listesini yapıyor ama yanınıza almayı unutuyorsanız, liste yapmadan hafızanızla ilerlemeye çalıştığınız duruma göre daha kötü durumda kalabilirsiniz" ifadelerini kullandı.
Bulgular da bunu destekliyor. 2018’de yayımlanan bir çalışma, müzede sergilenen nesnelerin fotoğraflarını çektiğimizde, sergilenenleri sonradan hatırlamakta daha kötü olduğumuzu gösterdi. Çünkü telefonu, gördüklerimizi hafızaya alma görevini üstlenmiş gibi görüyoruz.
Bu durum bir döngü yaratabilir: Ne kadar çok dışa vurursak, beynimizi o kadar az kullanırız ve bu da daha fazlasını dışa vurmamıza neden olur. Sussex Üniversitesi’nden filozof Andy Clark, “Dışa vurum daha fazla dışa vurumu doğurur" dedi.
Clark ve meslektaşı David Chalmers, 1998’de ‘genişletilmiş zihin’ tezini ortaya koymuştu. Bu teze göre zihin, alışveriş listeleri ve fotoğraf albümleri gibi nesneler aracılığıyla fiziksel dünyaya uzanıyor. Clark bunun doğası gereği iyi ya da kötü olmadığını savunuyor ancak siber uzaya uzandıkça, elektrik kesintileri veya siber saldırılar gibi durumlarda daha kırılgan hale gelebileceğimizi düşünüyor.
Bilişsel dışa vurum hafızayı manipülasyona da açık hale getirebilir. Örneğin 2019’da Kanada’daki Waterloo Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada gönüllülere ezberlemeleri için kelime listesi verildi ve kelimeleri yazmalarına izin verildi. Araştırmacılar, yazılan listeye gizlice fazladan bir kelime eklediğinde, gönüllülerin büyük kısmı bu kelimenin gerçekten listede olduğundan emin olduklarını söyledi.
Bu yıl çevrimiçi yayımlanan bir çalışmada, Pennsylvania Üniversitesi’nden Shiri Melumad ve Jin Ho Yun, 1100 gönüllüden sebze bahçesi ekimi konusunda araştırma yaparak tavsiye niteliğinde kısa bir makale yazmalarını istedi. Katılımcılar standart web araması veya ChatGPT kullanma seçeneklerine sahipti. ChatGPT kullananların metinlerinin daha kısa ve daha az bilgi içeren bir yapıda olduğu görüldü. Araştırmacılar bunun, yapay zekanın öğrenme sürecini daha pasif hale getirdiğini ve anlayışı yüzeyselleştirdiğini gösterdiğini belirtti.
Azalan bilişsel kapasite
Son sinirbilim bulguları da bu kaygıları güçlendiriyor. MIT’den Nataliya Kos’myna ve ekibi, 54 gönüllünün EEG cihazlarıyla beyin aktivitelerini ölçerek “Gerçek sadakat koşulsuz destek ister mi?” gibi konularda makale yazmalarını istedi. Bir grup sadece kendi bilgisine güvenerek, bir grup Google kullanarak ve bir grup ChatGPT kullanarak yazdı.
ChatGPT kullananların beyin bağlantılarının daha düşük olduğu, yalnızca kendi bilgisine dayanan grubun ise en yüksek düzeyde bağlantı gösterdiği görüldü.
Kos’myna, “Her şeyi yapabilen bu aracın rahatlığına kapılmanın tehlikesi var. Bunun bilişsel bir maliyeti olabilir" dedi.
Eleştirmenler, düşük beyin aktivitesinin mutlaka bilişsel katılım eksikliğine işaret etmediğini savunabilir. Ancak davranışsal veriler de bu endişeyi destekliyor: Katılımcılarla yapılan testlerde, ChatGPT kullananların kendi yazdıkları makaleleri aktarmada daha zorlandığı görüldü. Yani yazma sürecine daha az yatırım yapmış olabilirler.
Aşırı yapay zeka kullanımının eleştirel düşünme becerilerini zayıflattığına dair erken bulgular da var. Örneğin İsviçre’deki SBS Swiss Business School’dan Michael Gerlich’in bu yıl yayımladığı bir çalışma, 17-25 yaş grubu katılımcıların eleştirel düşünme puanlarının 46 yaş üzeri katılımcılara göre yaklaşık %45 daha düşük olduğunu gösterdi. Aynı genç grup, yapay zeka araçlarına daha fazla bağımlı olduğunu da ifade etti.
Diğer araştırmacılar bu sonuçlara temkinli yaklaştı. Georgia’daki Kennesaw State University’den Aaron French, şu aşamada neden-sonuç ilişkisi kurmak için erken olduğunu söyledi.
Microsoft ve Carnegie Mellon University’nin araştırması ise benzer bir eğilim gösteriyor: 319 bilgi çalışanı üzerinde yapılan çalışmada, yapay zekaya daha çok güvenen kişilerin, kullanırken daha az eleştirel düşündüklerini kabul ettikleri görüldü.
Yapay zekayı akıllıca kullanmak
Tüm bu sorunlardan kaçınmanın bir yolu, üretken yapay zeka ile olan ilişkimizi yeniden düzenlemek. Bu da göründüğü kadar kolay değil. Gerlich’in yeni araştırması, eleştirel düşünmeye önem verdiğini düşünen kişilerin bile, yapay zekayı rehbersiz kullandıklarında hızlıca bilişsel tembelliğe kayabildiğini ortaya koyuyor.
Ancak rehberlik olduğunda tablo değişiyor. Kos’myna’nın ek çalışması, önce kendi bilgisiyle yazı yazıp sonra yapay zeka ile ikinci bir versiyon hazırlayan kişilerin beyin bağlantılarını koruduğunu gösteriyor.
Clark, bunun kritik bir nokta olduğunu belirterek “Bir konuda önce kendi başınıza düşündüğünüzde, yapay zekayla sonradan ürettiğiniz metinler çok daha ilgi çekici ve yaratıcı oluyor" dedi.
French "Yapay zeka, bir konudaki mevcut anlayışımızı güçlendirmek için kullanılmalı; onun yerine geçecek bir kestirme yol olarak değil" ifadelerini kullanarak benzer görüşte olduğunu belirtti.
Doğru kullanımın sırları neler?
Clark’ın önerileri:
- Yapay zekaya gereğinden fazla güvenmeyin: “Bazen harika fikirler veren, bazen tamamen yoldan çıkan bir meslektaş gibi düşünün”
- Yapay zekayı kullanmadan önce kendiniz düşünün: Bu, “hibrit bilişi” güçlendirir.
- Bilinen, halka açık verileri derlemek için AI kullanılabilir, ancak sonuçları mutlaka kontrol edin.
Gerlich ise “çapa etkisi”ne dikkat çekti: Bir konudaki ilk bilgi, tüm düşünme sürecimizi şekillendirebilir. Bu nedenle yapay zekadan doğrudan yorum istemek yerine daha geniş bilgiler talep edip yorumu kendiniz oluşturmak daha sağlıklı olabilir.
Örneğin Fransız Devrimi’nin olumsuz etkilerinden söz edecekseniz, yapay zekaya direkt olarak olumsuzlukları sormak yerine devrimle ilgili genel gerçekleri isteyin. Sonrasında kendi değerlendirmenizi yapın ve en son aşamada boşlukları veya karşı argümanları sormak için AI’dan destek alın.
İki yönlü bir risk
Tüm bu öneriler, sadece kullanıcılar için değil, yapay zeka araçlarının kendisi için de önemli. Clark’ın uyarısına göre, yapay zekadan her şeyi hazır sunmasını beklersek, insanlar daha az özgün içerik üretmeye başlar. Bu durum, modellerin kendi ürettiği verilerle eğitilmesine yol açar ve “model çökmesi” denen kalite düşüşü riskini doğurur.
Yani üretken yapay zekanın yanlış kullanımında hem bize hem de yapay zekanın kendisine karşı zararlar ortaya çıkabilir.
Kaynak: Gazete Oksijen


