Birleşik Arap Emirlikleri bir süredir Sudan'da devam eden savaşta açık taraf durumunda. Uluslararası medyaya yansıyan haberlere göre BAE, RSF’ye verdiği desteğin Çad ve Libya üzerinden yürütüyor.
BAE'nin oluşturduğu ağ, paralı askerler, silah kaçakçılığı, altın madenciliği ve insan kaçakçılığı gibi faaliyetlerin Sudan’daki savaş ekonomisinin temelini oluşturduğu vurgulanıyor. Bu ağ, bölgedeki komşu ülkeleri de kapsıyor ve çok sayıda insan için gelir ve istihdam sağlıyor.
RSF'nin tedarik hatları
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan gelişmelerde BAE'nin paralı askerleri nasıl beslediği de ortaya çıktı. Başlangıçta Libya’nın doğusu - özellikle Kufra - tedarik hattının omurgası olarak planlanmıştı. Ancak operasyonel aksaklıklar sonrası ağırlık Çad’a kaydı ve Amdjarass merkezi haline geldi. Burada Emirlik desteği ve Çad devleti kolaylaştırıcı rol üstlendi.
Paralı askerler, lojistik konvoyları eskort ederek, erişimi yöneterek ve sınırlar arasında malzeme akışını kesintisiz sürdürerek sistemi destekliyor.
BAE kanadı ise elbette bu iddiaları uzun süredir reddediyor.
Yemen'de de başroldeler
Middle East Eye'ın haberine göre Aralık 2025’in başlarında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyi’ne (STC) bağlı güçler, Yemen’in güneyindeki Hadhramaut vilayetinde operasyon başlattı ve Seiyun kentini ele geçirdi. Operasyon, STC tarafından “Güçlü Gelecek” adıyla duyuruldu.
STC, resmi olarak BM tarafından tanınan Yemen hükümetinin bir parçası olsa da bağımsız Güney Yemen kurulmasını savunuyor. Son saldırılar, STC’nin bölgedeki kontrolünü pekiştirme ve petrol altyapısı gibi stratejik noktaları ele geçirme çabasının bir parçası olarak görülüyor.
Yemen, tarihsel olarak kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmış bir ülke. Güney, 19. yüzyılın ortalarında İngilizler tarafından Aden limanıyla birlikte kontrol edilmiş, 1967’de bağımsız Güney Yemen olarak ilan edilmişti. Marxist-Leninistlerin iktidarı ele geçirmesiyle 1969’da Güney, Arap dünyasının tek komünist devleti haline geldi.
UAE-backed 🇦🇪 Southern Transitional Council (STC) forces are currently moving to take full control of Yemen’s 🇾🇪 Hadramout region. https://t.co/jjMDIvqRef pic.twitter.com/Aa5vA5CGEi
— Rich Tedd 🛰 ✈️ (@AfriMEOSINT) December 3, 2025
Kuzey Yemen ise 1918’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmış, monarşi 1960’larda iç savaşla sarsılmış ve 1970’te Cumhuriyet ilan edilmişti. İki Yemen, 1990’da birleşse de güneydeki ayrılıkçılık hareketleri 1994’te bastırılmış, 2004’ten itibaren kuzeyde Husiler isyan başlatmıştı.
Bölgede son durum
2014’te başlayan iç savaşla Husiler başkent Sana’a’yı ele geçirdi ve Başkan Abd Rabbuh Mansour Hadi Suudi Arabistan’a kaçtı. Husiler ve hükümet destekli güçler arasında çatışmalar uzun süredir devam ederken, güneyde STC, farklı yerel ve uluslararası aktörlerle ittifaklar kuruyor.
Günümüzde yaklaşık 41 milyon nüfusun %70-80’i Husi kontrolündeki bölgelerde, geri kalan 10 milyon kişi güneyde yaşıyor. Açlık, hastalık ve sel felaketleri, uzun süredir süren savaşla birleşince bölge nüfusu ciddi bir insani krizle karşı karşıya.
STC tam olarak nasıl bir oluşum?
STC, 2017’de Aden valisinin görevden alınmasının ardından ortaya çıkan Güney Hareketi’nden (al-Hirak) türedi. BAE tarafından finansal ve lojistik destek alan STC, Güney Yemen’in bağımsızlığı için mücadele ediyor.
STC, 2019’da Aden’i ele geçirdi ve hükümetle yapılan Suudi Arabistan arabuluculuğundaki barış görüşmelerinin ardından 2022’de BM tarafından tanınan hükümete katıldı. STC, sekiz kişilik başkanlık komitesinde üç üyeye sahip ve Zubaidi başkan yardımcısı olarak atanmış durumda.
Güneyin kontrolü
Hadhramaut, Yemen’in doğu sınırından Aden Körfezi’ne kadar uzanan geniş ve düşük nüfuslu bir vilayet. Ülke petrol rezervlerinin %80’ine sahip olan bölge, geçmişte hükümet ve STC’ye bağlı gruplar tarafından El-Kaide’ye karşı iş birliği için kullanıldı.
3 Aralık 2025’te STC, Seiyun’u ele geçirdi ve Hadhramaut’un çoğunu kontrol altına aldı. Bölgedeki petrol altyapısı ve diğer stratejik noktalar, STC’ye geçmiş oldu. HTA (Hadhramaut Tribal Alliance) ise çekilme sürecinin Suudi Arabistan aracılığıyla düzenlendiğini duyurdu.
STC operasyonu, “terör örgütleri El-Kaide ve Müslüman Kardeşler’e karşı” ve “Güney Arabistan’ı kurtarmak ve modern federal devlet inşa etmek” amacıyla yürütüldü.
Suudi Arabistan ve BAE’nin rolü
Suudi Arabistan, 1.300 km’lik sınırı nedeniyle Yemen’de doğrudan müdahaleye girmiş, 2015’ten itibaren Husi karşıtı bir koalisyon kurmuştu. Riyad, STC’nin güneydeki istikrarı sağladığı sürece bu durumu destekleyebilir.
BAE ise STC üzerinden siyasi ve askeri etkinliğini artırıyor. STC ile iş birliği, BAE’ye deniz yolları, limanlar ve enerji güvenliği üzerinde avantaj sağlıyor. Ayrıca BAE, Yemen’deki kıyı ve ada üslerini kullanarak bölgesel etkisini genişletiyor.
STC ve Husiler arasındaki ilişki ne?
Husiler, kuzeybatıda İran destekli isyancılar olarak savaşın temel unsuru olmuştu. 2025’te İsrail hava saldırılarında Husi liderliğinin çoğu öldürüldü. Uzmanlar, STC’nin güneydeki hamlelerinin Husilerle doğrudan çatışmayı hedeflemediğini belirtiyor.
Krieg’e göre, STC öncelikle güneyde kendi kontrolünü pekiştiriyor ve Husilerle gelecekteki pazarlıklar için elini güçlendiriyor. Büyük ölçekli bir Husi karşıtı operasyon, STC’yi çok cepheli bir çatışmaya sokabilir.
Gelecekte ne olabilir?
STC güçleri, Al Mahra vilayetinin başkenti Al-Ghaydah’a kadar ilerledi. STC, güneydoğu Yemen üzerinde tam kontrol sağlama ihtimalini artırıyor ve uluslararası alanda tanınma çabalarını sürdürüyor.
Uzmanlar, Suudi Arabistan ve BAE’nin doğrudan çatışmaya girmeyeceğini, bunun yerine diplomatik kanallar ve sınırlı destekle STC’nin hareketlerini yönlendireceğini belirtiyor. STC’nin amacı, güneyi eski Güney Yemen sınırlarında bağımsız bir devlet gibi yönetmek ve sembolik olarak gücünü göstermek.
Kaynak: Gazete Oksijen




