28 Kasım 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 06.07.2024 10:30 | Son Güncelleme: 06.07.2024 12:38

Politico analizi: İtalya ve Fransa'nın ateşli sağcıları birleşirse ne olur?

İtalya'da Giorgia Meloni göreve geldikten sonra tutumunu yumuşattı. Marine Le Pen de aynı şeyi yapacak mı? Politico Avrupa Birliği'nde Le Pen ve Meloni'nin ittifak kurması halinde neler yaşanabileceğini analiz etti
Politico analizi: İtalya ve Fransa'nın ateşli sağcıları birleşirse ne olur?

Marine Le Pen'in cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğu son iki seferde, Fransız seçmenler onun aşırı sağcı politikalarını o kadar kötü buldular ki, siyasi yelpazenin diğer tüm tarafları onu görevden uzak tutmak için bir araya geldi. Bu hafta ise Ulusal Birlik Partisi, tarihinde ilk kez bir ulusal seçimde birinci gelerek iktidar olma yolunda büyük bir adım attı. Seçimlerin ilk turunda parti yüzde 33'lük oy oranıyla Macron ve sol ittifakını mağlup etti. Sonuçlar Fransa'yı siyasi ve ekonomik bir kargaşaya sürükleyecek gibi görünüyor.

Ulusal Birlik (RN)'in güçlü performansı; NATO ve AB'den uzaklaşma ve Rusya ile daha iyi ilişkiler kurma vaadiyle kampanya yürüten Le Pen'in 2027'de cumhurbaşkanlığı için başarılı bir aday olabileceği ve Batı dünyasında bir şok dalgası yaratabileceği ihtimalini de ortaya çıkarıyor. Paris ve Brüksel'deki en kritik soru Le Pen'in söylediklerinde gerçekten ciddi olup olmadığı.

İtalya'da 2022'de başbakan olan sağcı Giorgia Meloni, Ukrayna'yı destekleyerek ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yakın çalışarak yapıcı bir muhafazakar lider olarak kendini yeniden şekillendirdi. Le Pen, dünyanın yedinci büyük ekonomisi ve nükleer bir güç olan Fransa'nın cumhurbaşkanı seçilirse, Fransız basınının 'mélonisation' olarak adlandırdığı benzer bir metamorfoz geçirmesi beklenebilir mi? Yoksa yeni elde ettiği gücü daha çok Avrupa siyasi düzeninin iki temel direğine mi yöneltir?

Meloni'nin neo-faşist kökleri

Başbakan olmadan önce Meloni hakkında ABD Başkanı Joe Biden tarafından takdir edileceğini ve Brüksel'deki en önemli isimlerden bazıları tarafından sevileceğine dair çok az öngörü vardı.
İtalyan lider siyasete 15 yaşında neo-faşist bir siyasi partinin gençlik kollarına katılarak başladı. Şimdi meşhur olan bir ses kaydında İtalyan diktatör Benito Mussolin'nin 'iyi bir politikacı' olduğunu söylediğinde genç bir aktivistti. 2006'da İtalya'nın en genç bakanı olarak görevlendirildi. Bu hükümetin 2011 yılında düşmesinin ardından Meloni, aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri partisini kurdu ve sembol olarak üç renkli alevi seçti. Sciences Po ve Luiss üniversitelerinde Fransız-İtalyan siyaseti uzmanı olan Marc Lazar, Meloni hakkında "Değişti ama üç renkli aleve sadık, neo-faşizme belli bir sadakati var" dedi. Bununla birlikte Meloni'nin NATO ve AB ile yakın çalıştığını da sözlerine ekledi.

Le Pen ise yıllarını imajını yumuşatmaya çalışarak geçirdi. Partisini, holokost inkârcısı babası Jean-Marie Le Pen'den devraldıktan sonra ideolojisinin sert kenarlarını zımparaladı. Buna 2015'te babasını partiden ihraç etmek, partiye yeni bir isim vermek ve Bardella'yı Ulusal Birlik'in saygın yüzü olarak işe almak da dahildi. Ancak Le Pen'in yapmadığı şey NATO ve AB'ye olan tepkisini azaltmak oldu. Daha önce AB'den ya da Euro Bölgesi'nden ayrılma çağrılarından geri adım atmış olsa da Brüksel'i küçümsediğini ve blokun yetkilerini kısıtlama arzusunu gizlemedi.


İktidara yaklaştıkça RN, radikal vaatlerini önemsiz göstermeye başladı. emeklilik yaşını 60'a düşürme vaadi de dahil olmak üzere, daha cömert harcama planlarından bazılarında geri adım atma sinyali verdi. Parti ayrıca Rusya ile diplomatik bağların derinleştirilmesini öneren manifestosundaki bölümleri kaldırdı. Bardella artık Rusya'yı "hem Fransa hem de Avrupa için çok boyutlu bir tehdit" olarak tanımlıyor.

Meloni'nin izinden mi gidiyor?

Bazıları Le Pen'in yeniden konumlanmasını, Fransız aşırı sağcı liderin Meloni'nin izinden giderek AB ve NATO'ya karşı olmak yerine onlarla birlikte çalışmayı planladığının bir göstergesi olarak yorumladı. Sciences Po Paris'te ekonomi profesörü olan Francesco Saraceno, "Meloni hükümetiyle bir paralellik kurabilirsiniz. Ekonomi ve Avrupa ile ilişkiler Meloni'nin en az iz bıraktığı dosyalar çünkü aslında aşılması zor kısıtlamalar var" dedi. Brüksel merkezli bir diplomat ise Le Pen'in Meloni'yi örnek almak ya da Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın yaptığı gibi daha düşmanca bir rol oynamak arasında seçim yapması gerektiğini belirterek "2027 seçimlerinde ciddi bir şans istiyorsa, bunu başarabilecek bir siyasetçi olduğunu göstermesi gerekiyor.Başarılı bir siyasetçi olmak istiyorsanız, AB'ye karşı çıkamazsınız" dedi.

Peki, Meloni örneği Batı'nın rahat bir nefes alması anlamına mı geliyor? Muhtemelen hayır. Uluslararası sahnedeki duruşları ne olursa olsun, her iki lider de kendi ülkelerindeki tutumlarını yumuşatmış değil. Le Pen, suçtan hüküm giymiş küçüklerin ebeveynlerinin sosyal yardımlardan mahrum bırakılmasını savunmaya devam ediyor ve birden fazla vatandaşlığa sahip kişilerin kamu yönetiminde üst düzey görevlerde bulunmasının yasaklanması çağrısında bulundu. Meloni ise en muhafazakar pozisyonlarından bazılarına sadık kalarak kürtaj karşıtı aktivistlerin bu prosedürü sağlayan kliniklerde yer almasına izin verecek bir yasa tasarısı sundu. Partisinin gençlik kanadı liderleri antisemitik yorumlar yaparken ve faşist, Nazi ve ırkçı olmakla övünürken filme alındı.

Le Pen'in daha fazla hareket şansı var

Dış politika ve Avrupa meselelerinde Le Pen, bir koalisyon hükümetinin lideri olarak ortaklarıyla koordinasyon içinde olmak zorunda olan Meloni'ye kıyasla daha fazla manevra alanına sahip olacaktır. İlk tur oylamaları öncesinde Le Pen partisinin parlamentoda çoğunluğu elde etmesi halinde Macron'a meydan okuma sözü verdi. Macron'un Ukrayna'ya yardım için askeri eğitmenler göndermesinin engelleneceğini söyledi.

Hem İtalya hem de Fransa ağır borçlu ülkeler olsa da, Fransa'nın büyüklüğü ve tüm AB dosyalarındaki önemli rolü Le Pen'e Brüksel karşısında daha fazla koz verecektir. Ekonomist Saraceno, "Fransa İtalya'dan daha güçlü bir ülke ve Avrupa'ya daha az bağımlı, dolayısıyla birkaç sarsıntı daha olabilir" diye ekledi. Le Pen'in kayınbiraderi ve yakın danışmanı Philippe Olivier ise Roma'nın Brüksel'le kavga etmek için AB fonlarına fazla bağımlı olduğunu, Paris'in ise çok daha az kısıtlamayla karşı karşıya kalacağını savundu. Haziran ayında Avrupa Parlamentosu'na yeniden seçilen Olivier, "İtalya, Fransa ile aynı ekonomik durumda değil. Brüksel'i kırmak için daha fazla hareket alanımız var. Fransa gibi olduğumuz için daha özgürüz, köleleştirilmedik" diye ekledi.

Söyleminin gücü göz önüne alındığında Le Pen, radikal vaatlerinden bazılarını yerine getirmesi için destekçilerinden de baskı görecektir. Fransa-İtalya siyaseti uzmanı Lazar, "Bu daha karmaşık bir dönüş. Pozisyonundan vazgeçmek ona uzlaşmaya mal olacak ve Euroskeptik seçmenlerinin bir kısmını hayal kırıklığına uğratacaktır" dedi.

Aşırı sağcılar bir araya geldi

Öte yandan Le Pen'in pozisyonunda yalnız olmayacağı gerçeği var: Meloni. İtalyan siyasetçi şu ana kadar Le Pen'e mesafeli durmayı tercih etti. Fransa'da 2022'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kendisine Le Pen'i Macron'a tercih edip etmediği sorulan Meloni, her ikisine karşı da bir hissi olmadığını söyledi. Ayrıca Le Pen'in geçen ayki Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde yaptığı ortak çalışma teklifini de reddetti.

Masada Le Pen olursa sonuç değişebilir

Meloni, Le Pen'i seçimin ilk turundaki zaferinden dolayı kutladı ve önümüzdeki ikinci tur oylama için partisini destekledi. Fransa'nın son derece kutuplaşmış bir ülke olduğunu belirten Meloni, "Açıkçası ben sağı tercih ediyorum" dedi. Geçtiğimiz ay yapılan Avrupa Konseyi toplantısında İtalyan liderin, bir sonraki AB liderleri tartışmasının dışında bırakıldığı için öfkelendiği ve karara karşı çıkan Macaristan lideri Orbán'a katıldığı bildirildi. Meloni ve Orbán'ın tek başlarına başarabilecekleri çok az şey vardı. Masada Le Pen olsaydı sonuç farklı olabilirdi.

Radikal ve çatışmacı olabilir

Le Pen ve Meloni söz konusu olduğunda esas sorulması gereken soru; her ikisinin de iktidarda olması halinde birinin diğeri gibi davranıp davranmayacağı. Siyaset bilimci Thierry Chopin, "Ulusal Birlik 2027'de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanır ve Ulusal Meclis'te mutlak çoğunluğu elde ederse başka bir hikaye olacak. Bu durumda çok daha radikal ve çatışmacı bir tutum benimseme riski var" dedi.