Roger Cohen / The New York Times
Başkan Emmanuel Macron, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını engelleme, etkisiz hale getirme veya durdurma çabalarını kısıtlamakla suçlanamaz. Son dört ayda Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 17 telefon görüşmesi ve Moskova'da bir yüz yüze görüşme gerçekleştirdi. Kendi yardımcılarıyla bu konuyu o kadar çok konuştu ki iki haftadan kısa bir sürede gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimi için çok az zamanı kaldı. Aynı dönemde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile telefonda 25 kez görüşüp Ukraynalı başkanla Kiev ve Brüksel'de bir araya geldi. 25 Şubat'ta Zelenskiy’le, 11 Şubat'ta ise Putin'le bir günde iki kez konuştu.
Çabaları şu ana kadar verimli olmadı
Diplomasi azim ile ölçülürse Macron üstün bir diplomat. Eğer gerçekçilik ile ölçülürse, durum bu o kadar olumlu değil. Şimdiye kadar, 42 telefon konuşması ve üç görüşmesiyle pek az şey başardı. Savaş, açıklanmayan ölü sayısıyla ikinci ayına girdi. 3,7 milyondan fazla Ukraynalı mülteci batıya kaçtı. The Economist'te yakın zamanda yapılan bir röportaja bakılırsa, Zelenskiy bunalmış gözüküyor. Macron'un geçen haftaki bir NATO toplantısında Ukrayna'ya tank teslimatının aşılmaması gereken bir kırmızı çizgi olduğuna dair açıklaması sorulduğunda, Zelenskiy Fransa'nın bu pozisyonu “Rusya'dan korktukları için” aldığını söyledi.
Rusya ile ilişkilerde Fransız başkanın korkusundan ziyade, ülkeye ve kültürüne karşı bir tür romantik hayranlığı ve Rusya’nın yeni bir güvenlik modeline entegre olmadan Avrupa'nın istikrara erişemeyeceğine ilişkin entelektüel inancı görülüyor.
Macron: Artık Soğuk Savaş’ta değiliz
Macron, pazar günü France 3 TV'ye verdiği bir röportajda Avrupa güvenliğini yeniden tasavvur etti. “ABD ve Rusya, Soğuk Savaş sırasında dünyayı yapılandırdı. Artık Soğuk Savaş'ta değiliz” diyen başkan, Rusya'nın yanında yaşayanların Amerikalılar değil Avrupalılar olduğunu vurguladı. Avrupa'nın bu nedenle bir savunma politikasına ihtiyaç duyduğunu ve kendilerine bir güvenlik mimarisi tanımlayarak görevi devretmeleri gerektiğini söyledi.
Almanya strateji değiştiriyor
Ukrayna'daki savaş Macron'un uzun süredir devam eden fikirlerinin bazılarını doğruladı. Almanya son birkaç hafta içinde savaş sonrası pasifist bir güçten, silahlı kuvvetlerini yenilemek için savunmaya yoğun şekilde harcama yapmaya hazır bir ülkeye evrildi. Bu da Macron'un "Avrupa gücü" ifadesinin artık boş bir rüya olmadığı anlamına geliyor. Almanya askeri omurgasını gerçekten de sağlamlaştırırsa Avrupa farklı görünecektir.
Macron’un rolü Avrupa’da büyüyor
Macron'un seçim kampanyasına çok az zaman ayırmasına ve diğer adaylarla müzakereye girmeyi reddetmesine rağmen Fransız halkı başkanlarının diplomatik çabası hakkında çok az şüphe duyuyor gibi. Fransız toplumu Macron’u dünya sahnesinde sorumluluklarını üstlenen bir lider olarak görüyor. Fransa şu anda 27 üyeli Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını elinde bulunduruyor. Bu, Macron'a Avrupa'nın diplomatik çabalarına liderlik etmesi için çifte neden veriyor. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkışı ve Almanya'nın liderlik geçişi göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı'nın röportajda tasvir ettiği bu rol doğal olarak kendisine düşüyor.
Macron anketlerde önde görünüyor
En son anketlerde Macron’un beklenen oyları yüzde 30'dan yüzde 28,5'a düşse de savaş öncesi ortalamasına göre hala 4 puan yukarıda. Ana rakibi olan aşırı sağ parti Ulusal Cephe’den Marine Le Pen ise, diğer sağ aday Eric Zemmour’un oy potansiyelinden faydalanarak yüzde 20'ye yükseldi. Seçim kampanyası ilginç bir şekilde sessiz ilerledi. Macron müzakerelere katılmadı, önemli bir politika teması yoktu ve görevdeki kişinin zaferi güvence altına aldığına dair yaygın bir algı vardı. Öte yandan süreç o kadar belirsiz ki bir yazar ve uzun süredir Fransız siyasetinin gözlemcisi olan Philippe Labro kısa bir konuşmada “Hâlâ bir sürpriz yaşanabilir” diyor.
Kötü polis Biden, iyi polis Macron
Macron tüm diplomatik çabalarında Başkan Joe Biden ile yakın istişarelerde bulundu. Fransız cumhurbaşkanı, Putin'le ilişkilerde Biden'ın kötü polisine iyi polis rolü yapıyor gibi görünüyor. Ancak Biden'ın bu hafta sonu Polonya'da yaptığı bir konuşmanın sonunda Putin hakkındaki doğaçlama "Tanrı aşkına, bu adam iktidarda kalamaz" yorumu bazı anlaşmazlıklara yol açtı. Macron, pazar günkü röportajında "Bu tür kelimeleri kullanmazdım" dedi. Fransız lider, hala bir ateşkes anlaşmasını ve Rus birliklerinin geri çekilmesini sağlamayı umduğunu vurguladı: “Bunu yapmak istiyorsak, ne sözlerle ne de eylemlerle durumu tırmandırmamalıyız.”
Macron Putin’e zaman zaman sert davrandı. Putin’in 3 Mart'ta Zelenskiy hükümetini Naziler olarak tanımlamasının ardından Macron bunun yalan olduğunu belirtirken, “Ya kendi kendinize hikayeler anlatıyorsunuz ya da bahane arıyorsunuz. Söyledikleriniz gerçekle uyuşmuyor" diye konuştu.
Putin verdiği güvenceleri yerine getirmedi
Diğer zamanlardaysa Macron’un kendisi gerçeklikle yüzleşmekte güçlük çekiyor gibiydi. Eski bir KGB subayı olan Putin baştan çıkarma sanatında eğitildi. Muhataplarını kendilerini daha iyi ifşa etmelerini sağlamak için onları sevdiğine ikna etme yeteneğine sahip. Macron da çekiciliğiyle insanları kazanacağını düşünmeyi seven bir adam. Örneğin, asla elde edilemeyecek tavizleri güvence altına almak için Başkan Donald Trump'a yaklaşmaya çalışmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı geçen ay Moskova'dan dönerken, Putin'den Rus birliklerinin planlı askeri tatbikat sonrası Belarus'tan çekileceğine, nükleer silahların asla orada konuşlandırılmayacağına ve Rusya'nın Minsk barış sürecini izleyeceğine dair sözler aldığını söyledi.
Minsk barış süreci, doğu Ukrayna'daki iki ayrılıkçı bölge üzerindeki anlaşmazlığı çözmeyi amaçlıyordu. Putin iki hafta sonra, Ukrayna’daki ayrılıkçıların gönderdiği bir davet üzerine onların bağımsızlıklarını tanıdı ve Ukrayna işgalini "Özel bir askeri operasyon" olarak başlattı. Rus birlikleri Belarus'tan çekilmedi. Macron, işgalin başladığı 24 Şubat'ta "Evet, ikiyüzlülük vardı" dedi. Yine de, o ve Putin o zamandan beri yedi kez konuştu.
© 2022 The New York Times Company