24 Kasım 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 19.04.2024 04:30 | Son Güncelleme: 19.04.2024 04:32

Sinan Temo: Ana misyonumuz, Türkiye çağdaş sanat ortamındaki oyuncuları bir araya getirmek

20-28 Nisan tarihleri arasında Bilgili Holding ev sahipliğinde, UBS ana sponsorluğunda The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta gerçekleşecek olan Artweeks Istanbul’a dair Bilgili Holding CEO’su Sinan Temo ile konuştuk
Sinan Temo: Ana misyonumuz, Türkiye çağdaş sanat ortamındaki oyuncuları bir araya getirmek

Türkiye’nin önde gelen sanatçı ve galerilerini bir araya getiren Artweeks, 9. kez ziyaretçileriyle buluşuyor. Bu yılın en dikkat çekici yeniliği kuşkusuz Artweeks İstanbul adıyla, The Ritz-Carlton Residence’da gerçekleşecek olması. Dikkatli gözlerden kaçmayacak bir diğer değişiklik ise mekan değişimiyle birlikte etkinliğin Artweeks Akaretler olan adının Artweeks Istanbul olarak değişmiş olması. 20-28 Nisan tarihleri arasında Bilgili Holding ev sahipliğinde, UBS ana sponsorluğunda The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok'ta gerçekleşecek olan etkinliğe dair Bilgili Holding CEO’su Sinan Temo ile konuştuk. Temo bize aynı zamanda İstanbul’un mimari değerlerinden biri olan The Ritz-Carlton Residences binasının tarihçesi ve projenin bugününü anlatmanın yanı sıra Bilgili Holding’in yeni projelerinden ve kendi koleksiyonerlik kimliğinden de bahsetti.

Fotoğraf: Ferhat Zupçeviç

 

“Estetik bizim için çok önemli bir kavram”

Bilgili Holding bana biraz Medici ailesini anımsatıyor. Çok kapsamlı bir sanat etkinliğine sponsor olmanın ötesinde pek çok yönden hamiliğini üstleniyorsunuz aslında. Artweeks’te holding olarak tam olarak ne tür katkılarda bulunuyorsunuz?

Bilgili Grubu olarak kültür ve sanat alanının Türkiye'de daha ileriye gidebilmesi için etkinlikleri desteklemeye çalışıyoruz. Ve sırf bu alanda daha da faal olabilmek için yaklaşık 4 senedir de birlikte çalıştığımız, çok yetenekli bir ekip kurduk. Bilgili Grubu ticari gayrimenkul geliştirme faaliyetlerinin yanı sıra tarihin restore edilmesi ve ileri nesillere bir katma değerin büyüyerek devredilmesini de hep hedeflemiştir. Yapmayı seçtiğimiz gayrimenkul geliştirme projeleri, Akaretler Sıra Evler, Ahmet Rasim Paşa Yalısı, en son bitirdiğimiz Galata Port projesi, Galata Port’taki Tophane Saat Kulesi, Ritz-Carlton Residences, Soho House… Ülkemizin sahibi olduğu çok kıymetli tarihi ögeleri restore edip yeni bir kimlik kazandıran bir vizyonumuz var. Mesela Akaretler’de Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın yaşadığı evi restore edip, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne müze haline getirip verdik. Atatürk'ün Selanik'teki doğup büyüdüğü evi de restore ettik. Keza Topkapı Sarayı'ndaki Alay Köşkü’nü de... Estetik bizim için çok önemli bir kavram. Estetikle birlikte sanat da tabii ki... Bilgili Grubu’nun ana dertlerinden biri yaratıcılığın ülkemizde sürdürülebilir olarak gelişmesi, büyümesi ve yurt dışına açılması. Alanımızı son dört senede Bilgili Sanat’ın da oluşturulmasıyla daha da genişlettik ve çağdaş sanat alanına çok ciddi desteklerde bulunduk. Akaretler’de başlayan Artweeks serüveni, Artweeks'in dönüşüp büyümesiyle 9. edisyona geldi. Ama Bilgili Grubu'nun destek olduğu tek etkinlik Artweeks değil. Yine Akaretler’de One Akaretler diye başlattığımız, bağımsız sanatçılara destek olduğumuz bir platform var. Ada Show (Antik Dizayn ArtShow)’da, Türkiye'nin önde gelen tasarım, sanat ve mobilya galerilerinin birlikteliğine ilk defa geçen yılın sonunda imza attık ve devamlılığını getirmeyi planlıyoruz. Base İstanbul'un yaklaşık iki yıldır ana mekanı haline geldik. 212 Photography Festival'a da destek olmaya devam ediyoruz. İstanbul Artist Residency de uzun yıllar desteklediğimiz bir alan. Ve Doğuş Holding'le ana sponsor olduğumuz İstanbul Modern bu alandaki en büyük desteklerimizden biri. Medici Ailesi enteresan bir benzetme olmuş ama bizim zaten yöneticilerimiz de hep sanatla iç içe insanlar. O yüzden de biraz bu Bilgili Holding DNA'sında da olan bir durum.

Bu yılın en dikkat çekici yeniliği kuşkusuz etkinliğin, Artweeks İstanbul adıyla, The Ritz-Carlton Residences’da gerçekleşecek olması. Kısa bir süre önce de yine burada ArtShow: Galeriler Buluşması gerçekleşmişti keza. Öncelikle ArtShow’un akislerini konuşmak isterim sizinle…

ArtShow, 24 galericinin bir araya geldiği bir etkinlik oldu. Galericiler bize böyle bir fikirleri olduğunu söylediklerinde onlara “Ritz Carlton Residences B Blok diye bir binamız ve bu binayı bir sanat alanına dönüştürme niyetimiz var. Gelin, siz burada bu işi yapın, denemiş olun,” dedim ve bedelsiz bir şekilde onlara tahsis ettim. ArtShow bence sektörün bir araya gelmesi anlamında önemliydi. 24 galeri imece usulü diyeceğim bir sergi gerçekleştirdiler. Tabii imece usulü olduğu için eksiklikler oluyor. Ama o samimiyet güzel ve Türkiye sanat ekosisteminde bunun gibi ne kadar fazla etkinlik, fuar ve sanat organizasyonu olur ise o kadar ileriye gideriz diye düşünüyorum. Ülkemizde çok ciddi bir sanat üretimi ve tüketimi var. O yüzden bence bu alanların daha da artarak desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda öncü olabildiğimiz için mutluyuz.

Peki, Akaretler’de görmeye alıştığımız Artweeks’in buraya taşınması fikri nasıl gelişti?

Artweeks organik olarak çok büyüdü ve ister istemez Akaretler biraz ufak kaldı. Artweeks'i daha büyük, daha modern ve daha organize bir yere taşıma niyetimiz olduğu için -2021'de sanıyorum- Artweeks İstanbul adını almıştık. En son yaptığımız Artweeks'te yaklaşık 2500-3000 metrekarelik bir alana yayılmıştık. Ama katılmak isteyen galeri çok daha fazlaydı. Ritz-Carlton Residences B Blok da yeni bitirdiğimiz bir bina olduğu için bu binanın içine entegre etmeye karar vermiştik. Daha öncesinde de ArtShow’un burada yapılmasına izin vererek binanın problemlerini görmüş olduk ve ona göre geliştirerek Artweeks'i buraya 9. edisyonda taşıdık.

“Fuar olmak gibi bir ticari kaygımız yok”

ArtShow’da katılımcı galerilerin yerleri kura usulüyle belirlenmişti, alan eşitliği vardı, katılım bedeli alınmamıştı ve keza ziyaretçiler için de bedelsizdi. Artweeks’te nasıl bir uygulama olacak?

Bedelsizlik konusu altı yıldır Artweeks'te olan bir konu. Hiçbir zaman giriş için bedel almadık, çünkü biz bir fuar değiliz. Ve bir fuar olmak gibi bir ticari kaygımız da yok. Buradaki ana misyonumuz, Türkiye çağdaş sanat ortamındaki oyuncuları bir araya getirmek, onlara alan açmak. Galeriler, sanatçılar, küratörler, koleksiyonerler, kurumlar, müzeler, özel koleksiyonlar, devlet kurumları, inisiyatifler gibi çok oyunculu bir ekosistemden oluşuyor Artweeks. Buradaki ana amacımız bu ekosistemin parçası olan oyuncuların sürdürülebilir bir şekilde bu ekosistemden ekmek yemeleri, devam etmeleri, büyümeleri, kendilerini daha iyi tanıtmaları, daha geniş bir kitleye ulaşabilmeleri. Yani sektör bazında etkileşimi hedefleyen bir yapı ve baktığımızda burada çok eksik var. Contemporary İstanbul çok önemli bir fuar ama onun yanında, onlar gibi organize, farklı farklı destekçileri olan, liderliği olan kurumlara ihtiyaç var. Artweeks de tahmin ediyorum bu yüzden çok sahiplenildi. Organik bir şekilde doğmasına ve daha amatör bir ruhla başlamasına rağmen gittikçe profesyonelleşti ve organize olarak büyüdü. Katılımcılar için bir bedel oluyor tabii ama bu bedel katiyen bir fuar mantığında değil. Bu etkinlikten ayrılırken kâr edebilecek bir şekilde uygulanan bir bedel ve zaten biz burada galeri katılımcılarımızı daha ekonomik fayda sağlayabilmek için önemli iş birliklerine sokuyoruz. Çok iyi satış yapan galeriler ve yeni piyasaya giren galerilerle ortak bir network geliştirip birliktelikçi bir yaklaşımda tutuyoruz.

Geniş ve tek bir mekanda gerçekleşiyor olmasının kuşkusuz pek çok artısı olacaktır. Bunları da dinleyebilir miyiz sizden? Ve de ArtShow deneyiminin ardından mekan tasarımında iyileştirmeler olacak mı?

Mekanımız 6600 metrekare, altı kat üzerinde tek bir bina olduğu için aslında bir nevi bir müze tecrübesine yakın. Çok büyük asansörlere sahip olduğumuz için büyük eserleri üst katlara taşımanın yanı sıra büyük kitlede insanları hareket ettirmek kolay oluyor. Girişimiz çıkışımız, Fulya Caddesi’nden direkt otoparka girilebildiği için gayet kolay oluyor. Akaretler’in aksine daha dağınık bir yapı ve bir yığın kapıdan çok, tek kapıdan giriş, tek kapıdan çıkışa dönüyoruz Artweeks'te. ArtShow'dan tabii ki iyileştirmeler olacak.

“Biz bir sanat fuarı değiliz”

10. edisyona varmaya bir adım kala artık iyice oturmuş bir kuruma dönüşen Artweeks’i ulaştığı bu son haliyle siz nasıl tanımlarsınız? Örneğin alışılageldik sanat fuarlarından ne tip farklarınız var?

Biz alışılageldik bir sanat fuarı değiliz. Bir kere non-profit (kar amacı gütmeyen) bir yapıyız. Galerilerden tahsil ettiğimiz cüzi bedelleri de organizasyon ve operasyonumuz için harcıyoruz. Tanıtım anlamında çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Bir sanat fuarının ise ana hedefi ticari kar elde etmektir. Bizde tam tersine ekosisteme bir faydada bulunabilmek, galerileri duyurabilmek, galerileri yeni koleksiyonerlerle tanıştırabilmek, yeni galerileri sisteme tanıtabilmek, inisiyatifleri, solo sanatçıları tanıtabilmek, yurt dışında yaşayan, çalışan ve bilinen çok kıymetli sanatçılarımızın seslerini duyurmasını sağlayabilmek, yapılaşmış değerlerimizi sahiplenmek, çok önemli sanatçıların koleksiyoner sergilerini gerçekleştirebilmek, önemli koleksiyonerlere yer vermek, o koleksiyon sergilerini halka açmak önemli. Artweeks hiçbir zaman sadece galeriler ile ortaya çıkmadı. O yüzden farklı oyuncuların bir araya getirildiği bu yapının Türkiye sanat ortamı için önemli olduğunu düşünüyoruz.

Artweeks kapsamında yeme-içme bölümleri, kitapçı gibi bölümler hakkında da bilgi verebilir misiniz? Ziyaretçi geldiğinde nelerle karşılaşacak?

Akaretler’de ticari kiracılarımız restoranlar, kafeler hali hazırda vardı. Ama burada bu işe de biraz kafa patlattık. Ziyaretçiyi en az bir gün veya yarım gün Artweeks İstanbul'da ağırlamak istediğimiz için giriş katta Soho İstanbul'un Allis mekanı olacak. Allis, Art Weeks'e pop-up olarak geliyor. Bir üst katta 49 Çukurcuma, meşhur pizza ve özel şarap kavıyla, onun dışında Minoa hem kitap hem farklı sunularıyla bizde olacak. Bir de Petra var.

“UBS ile olan iş birliğimiz büyüyerek devam ediyor”

Art Basel’in en büyük destekçisi olan, İsviçreli yatırım kurumu UBS ile olan iş birliğiniz devam ediyor mu? UBS denilince akla yurt dışı bağlantıları geliyor doğal olarak. Bu kapsamda kurulan ilişkiler ya da varsa yeni planlarınıza dair söylemek istediğiniz şeyler var mı?

UBS ile olan iş birliğimiz büyüyerek devam ediyor. UBS'in Türk sanatçı ve yabancı sanatçılarından oluşan çok derin bir koleksiyonu var. Ondan bir seçkiyi önümüzdeki edisyonlarda Türkiye'de sergileme gibi hedeflerimiz var. UBS koleksiyonuna da Artweeks'lerde çok ciddi eser kazanımları yapıldı daha önce de. Bu durumun devamlılığını sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Bu 6 edisyondur süren uzun vadeli bir birliktelik, onların Türkiye'ye ve Türk sanat ekosistemine olan inancının da bence altını çizen bir durum ve 7. edisyonu da birlikte yapacağımızı yakında duyuracağız. Ve açıkçası UBS ilişkisinin Art Basel'i getirdiği yere baktıkça Artweeks İstanbul için çok heyecanlanıyoruz. UBS ile çalışmalarına başladığımız ve bu yıl sene sonuna doğru gerçekleştireceğimiz Artweeks Istanbul’un 10. edisyonunda da yedinci kez birlikte olmayı sürdüreceğiz.

CI Bloom ile neredeyse paralel bir dönemde gerçekleşiyorsunuz. Bu sinerji hakkında neler söylemek istersiniz?

Artweeks'in daha önce CI ve İstanbul Bienali ile eş zamanlı olduğu dönemler olmuştur. Bu sinerji önemli. Çünkü dünyada da bir sanat haftasında tek bir etkinlik olmaz. Zaten bu şekilde şehirler sanat alanında bir marka oluyor. Bizde de aynı durum mevcut. CI, Türkiye'nin çağdaş sanat alanındaki ana fuarı. Bloom, 3. edisyon olacak. Hem Serdar Bilgili, hem ben, hem kuzenim Bora Ercantürk, CI’ın danışma kurullarında da yer alıyoruz. Biz Bora ile genç danışma kurulundayız. Serdar Bey ana danışma kurulunda. Tabii çok farklı yapılarız. CI ticari amaçlı, profesyonel bir fuar. Eş zamanlı olmamız tabii ki Türkiye'deki çağdaş sanat ortamının hareketliliği, derinliği için çok kıymetli.

“Ritz-Carlton Residences binasının tarihi çok kıymetli”

“Ritz-Carlton Residences binasının tarihi çok kıymetli. 1970'lerin başında Yapı Kredi Emekli Sandığı Vakfı’nın arazisi olan alan için bir yarışma açılıyor. Bu yarışmanın galipleri olan Doğan Tekeli ve Sami Sisa'nın projesi hayata geçiriliyor. 2014 yılına kadar vakfa önemli akar getiren bir proje olarak vakfın bünyesinde değerlendiriliyor. Ta ki o yıl biz alana kadar. Bu projeyi devraldığımızda, Türkiye'nin çağdaş mimarlık tarihi için çok önemli iki isim olan Doğan Tekeli ve Sami Sisa'nın bu eserine hak ettiği değeri vererek onu yıkmadan tamamen güncelleyerek ve o zaman olmayan modern teknolojilerle restore ederek ömrünü uzatma kararı aldık. Ritz Carlton Residences projesi modern mimariyi restore ettiğimiz ilk örnek. Ekonomik olarak yıkıp yeniden yapmak çok daha kolay bir süreç olacakken biz yine zoru seçtik ve bu önemli değeri korumak üzere kolları sıvadık. Tasarımcı Tanju Özelgin’i projeye dahil ettik ve bir güncelleme projesi ortaya çıktı. Dört bloktan oluşan, yaklaşık 40 bin metrekare üzeri bir yerleşkedeki yapı tamamıyla yenilenip teknolojik anlamda güçlendirilerek hayata geçirildi. İç mimari projede de Mahmut Anlar'ın mimari firması Geo Stüdyo ile çalıştık ve Ritz-Carlton Residences daireleri konseptini onlara uyarlattık. Yaklaşık iki buçuk yıllık bir sürede projeyi tasarladık. İnşai olarak da 2023 yılında Ritz Carlton Residences olarak tamamladık. Bina eski halinde 80 daireye sahipti. Biz güncel ihtiyaçları ve Nişantaşı Valikonağı Caddesi gibi bir lokasyonda çok sayıda insanın yaşamak istediğini de düşünerek, daire miksini biraz daha ufaltarak, güncel yaşam ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirdik ve 121 daireye ulaştık. Nişantaşı'nın ortasında 8 tane bahçe dubleksi yarattık. 6 tane, tripleks penthouse yaratıldı. Her biri kendi havuzu ve bağımsız asansörleriyle, bağımsız kat girişlerine sahip penthouse'lar ve bahçeli dubleksler bu projenin en özel daireleri. Onun dışında 1+1’lerden 4+1’lere, farklı plan ve proje plan tipleri mümkün kılındı. Binanın eksi birinci katında, yaklaşık 1500 metrekarelik bir sosyal donatı katı var. Müsait olmayan daire sahipleri, misafirleri için Ritz-Carlton standardında otel odasını istedikleri zaman tutabiliyorlar, bu da başka bir projede olmayan bir özellik. Onun dışında ev sahiplerine özel bir lounge ve lobby alanı var. Valesi, concierge’i, teknik özel hizmetleri, housekeeping vs. gibi servisler mevcut. Ritz-Carlton’ın binadaki rolü işletmeci ve yönetici olarak servislerini sunmak. Ayrıca bir daire sahibi oldukları zaman Marriott'un global anlamdaki sistemlerine de dahil olup özel avantajlarından faydalanabiliyor alıcılarımız. Nişantaşı'nın ortasında yaklaşık 5000 metrekarelik bir alana oturduğu için nefes alınabilecek açık alanları da mevcut.”

Bilgili Holding’in yeni gayrimenkul projeleri

“Biz başkalarının daha önce gitmediği yerleri seçerek yeni alanlara öncü oluyoruz. Şile'de çok ciddi yatırımlarımız var. İstanbul merkezinden yaklaşık 45-50 dakikada arabayla plaja inilebilecek inanılmaz bir doğa olan Şile'ye Bilgili dokunuşunu götürüyoruz. Onun dışında Çanakkale sahillerine ve Kuzey Ege'ye çok ciddi yatırımlar planlıyoruz ve yapıyoruz. Bodrum da zaten öncüsü olduğumuz bir pazardı. Şimdi Türkbükü'nde çok keyifli bir mimari çalışma yapacağız. Onun dışında Datça'da çok heyecanlandığımız bir projemiz var. Dikili Çandarlı tarafında çok özel bir proje üzerinde çalışmalarımıza başladık. O bölgelerin hem kalkınmasına fayda sağlayabilmek hem de ülkemizdeki var olan doğal güzelliklere ve şehirlere ilgi çekebilmek bizi motive eden bir durum. New York'ta, Miami'de ve İtalya'da şu an aktif geliştirdiğimiz ve inşaatını tamamlamaya yaklaştığımız projelerimiz var. The Greenwich, 88 katlı, New York'ta Downtown diye adlandırdığımız finansal bölgede, tam eski İkiz Kuleleri'nin şu anki World Trade Center'ın komşusu olan bölgede, Rafael Vinoly'nin özel tasarımıyla yaklaşık 273 daire gerçekleştiriyoruz. Miami'de, The Fifth Miami Beach adıyla, özel bir ofis binasının inşaatına başladık. İtalya'da Bordighera bölgesinde önemli bir yatırımımız olacak. Toskana'da da aynı şekilde…”

“Koleksiyonerlik insanlığın duygu hali gibi çok geçişken olabiliyor”

“Koleksiyonerliğe aslında çocuk yaşta, aile büyüklerimin önayak olmasıyla başladım. Önce spora çok ilgim vardı. Küçükken basketbolcu olacağımı düşünüyordum. O yüzden NBA ile çok alakalıydım. Amerika'dan gelen insanlardan hep istediğim şey basketbol kartıydı. Dedemin bir pul koleksiyonu bana kalmıştı. Ailede bu alanda faal insanlar olduğu için onlardan hep feyz aldım. Onun dışında saat çok severek takip ettiğim ve yaptığım bir koleksiyon. Mobilya ve tasarım parçaları üzerine de bir koleksiyonum var. Modern ve Mid Century döneminde üretilmiş, önemli mimarların mobilya şirketleriyle iş birliği içinde yaptıkları parçalar... Çağdaş sanat alanında sahip olduğum ilk iş ise annemin bir hediyesi olan Olcay Kuş'un The President’ıydı. Koleksiyonerlik bence insanlığın duygu hali gibi çok geçişken olabiliyor. Tuval işleri de çok beğeniyorum, güzel heykeller de ilgimi çekiyor. Türkiye coğrafyasında doğup, varoluşumuzu buraya borçlu olduğumuz için buranın tarihi ve sanatçıları da, buranın politik durumlarına değinen bir şey söylemek isteyen işler de; Amerika'da uzun yıllar yaşadığım için Amerikalı çağdaş sanat işleri de ilgimi çekiyor. Daha çok, çağdaş sanatçıların eserlerine sahibim. Türk sanatçılara önem veriyor, yurt dışında daha fazla bilinirliği olabilecek işlerini koleksiyonuma dahil etmek istiyorum. Koleksiyonum için danışmanlık almıyorum, kendim geziyorum. Takip ettiğim, daha önce fuarlarda karşılaştığım yerli ve yabancı sanatçıları sosyal medyada takip edip, kariyerlerinin nasıl ilerlediklerini izleyip, ona göre alım yapabiliyorum. Koleksiyonumu evlerimde sergiliyorum. Bir de ofiste bazen parçalar olabiliyor. Yakın çalıştığım galerici dostlarım var. Onlardan alım yapıyorum. Beni heyecanlandıran sanatçılara gelince… Samuel Jablon bana çok hitap eden, kelimeleri tuval ile iyi birleştirip kullandığını düşündüğüm Amerikalı genç bir sanatçı. Jason Stopa da tuval ve renklerle güzel çalışan bir sanatçı. Bosco Sodi de bayıldığım bir sanatçı. Tekniği, tuval işleri ve heykelleri beni çok heyecanlandırıyor. Yerli diye isimlendirebileceğimiz Antonio Cosentino'nun işlerini çok pozitif buluyorum. Onun dışında yeni bir Evren Sungur sergisi gezdik ve onun tuval işlerine bayıldım. Hayal Pozant da bence çok çok iyi bir Türk ama yurt dışında çalışan sanatçı. Ben kariyerinin çok açık olduğunu görüyorum.”