Mart ayında Namib Çölü'nün ortasında konumlanan HyIron tesisinde, yaklaşık 40 futbol sahası büyüklüğündeki güneş paneli dizileri dikkat çekiyor. Bu tesis, oksitlenmiş demir cevherini hidrojenle işleyerek saf demire dönüştürmeyi amaçlayan bir teknolojiye ev sahipliği yapıyor. Tesis bünyesinde bulunan 12 megavatlık elektrolizör, suyu hidrojen ve oksijene ayırırken, fırınlarda bu hidrojenin demir cevheriyle karıştırılmasıyla çeliğin ana maddesi olan saf demir üretiliyor.
Karbondioksit emisyonunun yüzde 8'inden çelik endüstrisi sorumlu
Çelik endüstrisi, üç asırdır demir cevherini işlemek için fosil yakıtları kullanıyor ve bu durum iklim üzerinde ağır bir yük oluşturuyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, çelik sektörü bugün küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 8'inden sorumlu. HyIron CEO'su Johannes Michels, demir cevherini saflaştırma sürecinde demir ve oksijen arasındaki bağın koparılması için "muazzam miktarda enerji" gerektiğini belirtiyor.
Ancak, daha az karbon yoğunluklu bir alternatif bulunuyor. Bu da, demiri elde etmek için hidrojen kullanmak. Michels'in açıklamasına göre, kömür veya doğal gazın aksine, bu süreç yan ürün olarak karbondioksit değil, su salıyor. Üretilen hidrojenin "yeşil" olması, yani doğal gaz ve buharla geleneksel üretim yerine yenilenebilir enerjiyle elektroliz yoluyla elde edilmesi durumunda, tüm sürecin iklim üzerindeki etkisi minimal düzeyde kalacak.
Almanya'da tasarlandı, Namibya'da kullanılacak
HyIron, Namibya'daki tesisiyle, 1.8 trilyon dolarlık çelik endüstrisinin çevresel ayak izini temizlemesine yardımcı olabileceğine inanan birkaç küresel şirketten biri olarak öne çıkıyor. Şirket, fırınını Almanya'da tasarlasa da, üretim sahasını güneye, Namibya'ya taşıdı.
Namibya'nın 'yeşil hidrojen' potansiyeli ve ekonomik dönüşüm hayali 1915-1990 yılları arasında Güney Afrika yönetimi altında kalmış olan Namibya, kendi başına büyük bir sanayiye sahip olmamasına rağmen, rüzgar ve güneş enerjisi açısından muazzam bir potansiyel barındırıyor. Atlantik kıyısından 50 mil uzaklıktaki HyIron tesisi, yılda ortalama sadece 30 saat kapalı gökyüzü süresiyle dikkat çekiyor. Michels, buradaki enerji potansiyelinin "inanılmaz" olduğunu ifade ediyor.
Ekonomist kökenli olan ve pandemi sırasında aile işletmesi safari locasının durgunlaşması üzerine HyIron'ı yan proje olarak başlatan Michels, hidrojen konusunda büyük planları olan tek Namibyalı değil. Hükümetin 2021'de gazı potansiyel olarak "dönüştürücü stratejik bir endüstri" olarak tanımlamasından bu yana, hidrojen ülkede adeta ulusal bir odak noktası haline geldi. Namibya'nın güneyinde yer alan ve dünyanın en büyük yeşil hidrojen yatırımları arasında gösterilen bir proje de dahil olmak üzere, en az dokuz yeni projenin planlama veya inşa aşamasında olduğu belirtiliyor.
80 bin yeni iş yaratabilir
Namibya hükümetinin 2022'de yayımladığı Yeşil Hidrojen ve Türev Ürünler Stratejisi, güney, orta ve kuzey kıyılarında üç "hidrojen vadisi" oluşturulmasını ve 2050 yılına kadar yıllık 10 milyon ila 12 milyon metrik tonüretim hedefini öngörüyor. Bu miktar, bugün yıllık olarak üretilen tüm hidrojenin yüzde 10'undan fazlasına denk geliyor. Strateji belgesine göre, 2030 gibi erken bir tarihte, bu endüstri vergi gelirleri, telif ücretleri ve yatırımların zincirleme etkisiyle 80 bin yeni iş yaratabilir ve GSYİH'yi yüzde 30 oranında artırabilir.
10 milyar dolarlık yatırım gerektiriyor
Bu üretimin küçük bir kısmının bile gerçekleşmesi durumunda, Namibya ekonomisine önemli bir ivme kazandıracağı öngörülüyor. Ancak bu durum beraberinde bazı riskleri de getiriyor. Yeşil hidrojen teknolojisi hala geliştirilme aşamasında ve ürünlerine yönelik uzun vadeli talep belirsizliğini koruyor. Bazı eleştirmenler, ticari olarak henüz oturmamış bir teknolojiye yatırım yapmanın hükümet kaynaklarını zorlayabileceği ve ülkenin açlık gibi daha acil önceliklerinden dikkatleri dağıtabileceği endişesini taşıyor.
Özellikle ülkenin güney kıyısında geliştirilmekte olan en büyük proje, başlangıç için bugünkü Namibya GSYİH'sine yakın, en az 10 milyar dolarlık bir yatırım gerektiriyor. Bu girişim, çevresel nedenlerle de tartışmalı bir konu: Mevcut planlara göre, altyapısının büyük bir kısmı, Namibya'nın önde gelen çevre gözlemcisinin "güney Afrika'nın en hassas ekosistemi" olarak tanımladığı bir ulusal parkın içinde inşa edilecek.
Hidrojen, enerji politikalarında belirleyici
Çoğu gelişmiş ülke bu değişimi teşvik eden politikalar benimsedi. Örneğin, birçok sektörde fosil yakıt emisyonlarına üst sınır koyan Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar kullanılan hidrojenin yüzde 42'sinin yenilenebilir kaynaklardanelde edilmesini zorunlu kılıyor. Birçok Afrika ülkesi için bu durum bir fırsat sunuyor. IEA'ya göre, kıta yıl boyunca güneş ışığı seviyeleri ve güneş enerjisi çiftlikleri için uygun arazi miktarı sayesinde, dünyanın en iyi güneş enerjisi potansiyeline sahip alanlarının yüzde 60'ına ev sahipliği yapıyor. 2022'de kurulan 10 ülkeli bir yapı olan Afrika Yeşil Hidrojen İttifakı, Afrika'nın 2050 yılına kadar küresel olarak ticareti yapılan hidrojen ve hidrojen türevlerinin yaklaşık dörtte birini üretebileceğine inanıyor.
Mısır, Fas ve Moritanya dahil birkaç Kuzey Afrika ülkesi, hidrojenin boru hatları aracılığıyla Avrupa'ya gönderilmesi için geçici planlar yapıyor. Namibya'nın Avrupa'ya olan uzaklığı, boru hattı taşımacılığını ekonomik olarak imkansız kılıyor. Bu nedenle Namibya'nın planı, ürettiği hidrojeni, denizyoluyla taşınabilecek kadar yoğun olan demir, amonyak ve diğer ürünleri oluşturmak için kullanmak.