03 Mayıs 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 08.08.2023 09:03 | Son Güncelleme: 08.08.2023 09:43

The Guardian yazdı: Depremin izlerinin kaldırılması daha fazla ölüme neden olabilir mi?

Türkiye'yi büyük yıkıma uğratan depremlerin üzerinden altı ay sonra şehirlerde moloz yığınları yükselmeye devam ediyor. The Guardian'a konuşan depremzedeler moloz dağlarının içinde yer alan asbest ve ağır metaller nedeniyle sağlıklarından endişelendiklerini anlattı
The Guardian yazdı: Depremin izlerinin kaldırılması daha fazla ölüme neden olabilir mi?

6 Şubat'ta meydana gelen ve on bir ilin yıkımına neden olan depremlerin üzerinden altı ay geçti ancak henüz enkazlar tam olarak kaldırılamadı. Hatay'a giden The Guardian muhabirleri Akdeniz kıyı şeridinden dolaşırken ufukta moloz yığınlarının görülmeye başladığını yazdı. 

Betondan değerli metalleri sıyıran mekanik bir kepçenin arkasından ince bir toz bulutu havalanıyor. Bu zehirli bulut, yakındaki sahil restoranlarının yanı sıra ölümcül depremler nedeniyle evsiz kalan insanların barındığı bir kampın üzerine sürükleniyor. Bölgede bir çorbacının sahibi olan Yılmaz Can camları açamadıklarını belirterek, "Moloz yığını tehdit oluşturuyor. İçinde asbest var ve hâlâ ceset parçaları var" dedi. 

Makineler gelince dışarı çıkmıyorlar

Moloz yığınına sadece birkaç metre mesafedeki konteyner kampın sakinleri, akşamları enkazı elemek için ekstra makineler geldiğinde dışarı çıkmayı bıraktıklarını, tozun kampı sardığını ve beraberinde göz enfeksiyonları ve nefes alma zorlukları getirdiğini söylüyor. 

Samandağ, Şubat ayı başında Türkiye'nin güneydoğusunda ve Suriye'nin kuzeyinde 60 binden fazla insanın ölümüne yol açan iki şiddetli depremin ardından yetkililerin Hatay ilinde moloz yığdığı en az 18 noktadan biri. Yıkılan evlerin kalıntılarından çıkarılan değerli metallerle dolu kamyonlar il genelinde zikzaklar çizerken, binlerce hasarlı bina yıkılıyor ve tüm sokakları kaplayan toz bulutları oluşuyor.

Felaketin üzerinden altı ay geçtikten sonra, Hatay halkı şimdi felaketin sonuçlarıyla ve temizliğin uzun vadeli çevre ve halk sağlığı etkileriyle uğraşmak zorunda. Hâlâ insan kayıplarının yasını tutan halk, avukatların ve aktivistlerin desteğiyle, özel şirketlerin molozları nehirlere, yaban hayatı koruma alanlarına ve yerleşim bölgelerine dökmesine izin veren yerel yetkililerle amansız bir mücadeleye girişmiş durumda.

Sekiz numune analiz edildi

Can'ın kanserojen bir madde olan asbestle ilgili korkuları abartılı değil. İki ay önce, Türkiye Çevre Mühendisleri Odası'ndan (ÇMO) bir ekip, Samandağ'daki yığın da dahil olmak üzere Hatay'daki çöplüklerden alınan sekiz numuneyi analiz etti ve hepsinde asbeste dair kanıtlar buldu. Örneklerin dördünde, asbestin en yaygın formlarından biri olan ve 2010 yılında Türkiye'de yasaklanan ancak deprem bölgesi de dahil olmak üzere yasaktan önce inşa edilen evlerde ve çatı kaplamalarında yaygın olarak kullanılan krizotil tespit edilmiştir.

Maske takın uyarısı

Molozları kıran ve malzemeleri ayıran şirketlerin tozun yayılmasını engellemek için su püskürtmeleri gerekiyor. Ancak Hatay'da bu tür önlemler nadiren görülüyor. ÇMO, çöplüklerin yakınında yaşayan herkese maske takmalarını tavsiye ederek, "Atık yönetimindeki kötü uygulamalar nedeniyle bölge halkının önümüzdeki yıllarda çok ciddi halk sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya kalacağı ve aynı zamanda kirlilik ve ekolojik tahribatın meydana geleceği" uyarısında bulunuyor.

"Yollara yakın yerleri tercih ettiler"

Avukat Ecevit Alkan, "Şirketlerin işini kolaylaştırmak için yollara yakın yerleri seçtiler. Şurada bir okul var, şu anda kullanılıyor. Molozların içinde aklınıza gelebilecek her şey var: petrol, tıbbi atıklar, ceset parçaları, ölü hayvanlar. Bir evde olabilecek her şey yıkılmış ve buraya taşınmış" ifadelerini kullandı.

Alkan, yerel yetkililerin temizlikte güvenlik yerine hıza öncelik vermesini eleştirdi ve doğru bir afet yönetiminin çöplük alanlarının depremden önce seçilmesi anlamına da gelmesi gerektiğini vurguladı. Yetkililerin başlangıçta burasının geçici bir alan olduğunu söyleyen Alkan, "Bir süre sonra başka bir yere taşıyacaklarını söylediler. Ama görünüşe göre hiçbir yere götürmüyorlar. Sorun şu ki yalan söylemenin hiçbir sonucu yok" dedi.

210 milyon ton moloz meydana geldi

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan ilk tahminler depremlerin 210 milyon ton moloz meydana getirdiğini öne sürerken, Türk yetkililer en az 200 bin binanın yıkıldığını söyledi. Nur dağları ile Akdeniz arasında zeytinlikler ve portakal bahçeleriyle dolu bereketli bir il olan Hatay, şubat ortasında meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki üçüncü depremden de kötü etkilendi. 

İl halkı uzun zamandır Ankara hükümeti tarafından ihmal edildiklerini düşünüyor ve depremlerden sonra Hatay'a gelen yardımlar diğer illere göre daha geç ulaşıyor. Şimdi yetkililerin temizlik çalışmalarıyla insanları riske atmasından korkuluyor. Samandağ'da yerinden edilmiş insanlar için kurulan geçici kampın yeri, moloz alanının büyümeye başlamasından iki ay sonra, nisanda seçildi.

"Henüz yarısı bile temizlenmedi"

Henüz molozların yarısının bile temizlenmediğini belirten Can, "Korkumuz yığının daha da büyümesi, tüm molozları nereye dökecekler, nereye sığacak?" ifadelerini kullandı. Can ayrıca, yığınlara karşı protesto düzenleyen insanlara güvenlik güçlerinin biber gazı da dahil olmak üzere sert müdahalede bulunduğunu anlattı. Can, "Bunun hukuka aykırılığı çok büyük, kimse kimsenin hakkını tanımıyor" dedi.

Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş, depremlerden hemen sonraki günlerde seçildiğini söylediği molos alanlarının yerleri için AFAD'ı neden gösterdi. Savaş, zehirli molozların taşınması sırasında gerekli özenin gösterilmemesinin ve ortaya çıkan tozun, hızlı çalışıp para kazanmaya çalışan işçilerin bir sonucu olduğunu öne sürdü. Ayrıca Savaş zararlı mikropartiküllerin ve asbestin farkında olduğunu ve endişe duyduğunu söyledi. 

Bunun karmaşık bir durum olduğunu belirten Savaş, "Bir yandan insanlar işlerine geri dönmek istiyor ve yıkılan binalardan hızla kurtulmamız gerekiyor. Öte yandan, molozları dökmek için ideal bir yer yok. Ancak molozların daha dikkatli, çevreye ve canlılara daha az zarar verecek şekilde kaldırılması gerekiyor" diye konuştu.

Yerel yönetime dava açıldı

Alkan, Hatay barosundan diğer avukatlar, çevre mühendisleri ve Türk Tabipler Birliği ile birlikte yerel yönetime karşı dava açarak, yerleşim alanlarına, sulak alanlara, zeytinliklere ve depremzedelerin kaldığı kampların yakınlarına moloz dökülmesinin derhal durdurulmasını talep etti. Davada, Samandağ'daki döküm sahasının asbest, ağır metaller, kanalizasyon ve tıbbi atık içerdiği ve sahanın yetkililer tarafından kabul edilen sınırların çok ötesine genişlediği belirtiliyor.

"Bu dava tarihe düşülmüş bir nottur" diyen Alkan, "İnsanlara asbestle ilgili hastalık teşhisi konulduğunda, mahkemeye sunduğumuz dosyayı görecekler. Yetkililerin doğru olanı yapmasını istiyoruz. Yapmazlarsa, seçimlerinin sonuçları olacağını anlamalarını istiyoruz" ifadelerini kullandı. 

Hayvanları da tehdit ediyor

Kamyonlar geldikçe enkaz yığını her geçen saat büyüyor. İnsanlar başka bir nedenden dolayı da yer seçimine kızgın. Seçilen yer deniz kaplumbağalarının üreme alanı olarak bilinen bir halk plajının yanında.  Samandağ'da veterinerlik yapan Panos Arda Çapar, molozların göçmen kuşların rotasını değiştirdiğini ve çöplüğün yanındaki kampta yaşayanların şikayetlerine benzer şekilde, kirliliğin neden olduğu göz ve solunum yolu enfeksiyonları için hayvanları tedavi ettiğini söylüyor.

Çapar, "Atıklar hava, toprak ve su yoluyla deniz suyuna karışacak. Sudaki yosunları öldürürse kıyıdaki yaşam sona erecek. Deniz kaplumbağaları yosunla beslendikleri için geri dönmeyecek, balıklar derin sulara taşınacak. Tarımda kullanılan suyu kirletirse ciddi riskler oluşturacak" dedi. 

"Depremden daha büyük bir tehlike bizi bekliyor"

Bir tarafı Akdeniz'e, diğer tarafı moloz yığınlarına bakan pencereleri olan bir balık restoranının sahibi olan Fehmiye Miçoğulları,  çalışanları ve müşterileriyle birlikte düzenli olarak restoranı terk etmek zorunda kaldığını anlattı. Miçoğulları, "İnsanlar alerjik reaksiyonlar gösteriyor, gözleri kızarıyor ve kaşınıyor. Bu tür sağlık sorunları daha da kötüleşecek ve insanlar tehlikenin farkında değil. Depremden daha büyük bir tehlike bizi bekliyor" dedi.