6 Şubat'taki felaket sadece Türkiye'de yaklaşık 45 bin kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin evsiz kalmasına ve neredeyse Almanya büyüklüğünde bir alanda binaların yerle bir olmasına yol açtı. Takip eden günler ve haftalarda, hükümetin yardımları yavaş ulaştırmasına ve inşaat yönetmeliklerinin gerektiği gibi uygulanmamasına duyulan öfke deprem bölgesinin çok ötesine yayıldı ve hükümete odaklandı.
Geçtiğimiz hafta sonu, aralarında Cumhurbaşkanı'nın tuttuğu takımın da bulunduğu ülkenin iki büyük futbol kulübünün taraftarları İstanbul'daki maçlarda "Hükümet istifa!" sloganları attı. Beşiktaş maçında da depremzedeler için sahaya yüzlerce oyuncak atıldı. O zamandan beri iki takımında taraftarsız maçlara çıkmaları gibi tartışmalar gündeme geldi.
Mayıs ayında yapılacak seçimler öncesinde Erdoğan'ın endişeli olduğu açık. Erdoğan, bu hafta Adıyaman'da depremden etkilenen bölgeleri ziyaret etti. Burada yaptığı açıklamada yerel halktan helallik isteyerek alışılmadık bir şekilde suç itirafında bulundu. Türkiye'yi cumhurbaşkanı ve başbakan olarak yönettiği 20 yıl boyunca Erdoğan, uluslararası toplumun ne düşündüğüne bakmaksızın ülkeyi düzeltmek için geniş bir yetkiye sahip bir lider imajı yarattı. Ancak depremde yaşanan başarısızlık, Erdoğan'ın Türkiye üzerindeki hakimiyetine karşı şimdiye kadarki en ciddi meydan okumayla karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, "Erdoğan bu felaketten sorumlu çünkü bu ülkedeki her şeyden sorumlu olmak istedi" dedi. Kadıgil 20 günü aşkın bir süredir felaketten en çok etkilenen Hatay bölgesinde kalıyor ve yıkımı ilk elden görerek gönüllü çalışmaları koordine ediyor. Kadıgil, Antakya'dan telefonla yaptığı açıklamada, hükümetin tepkisinin kaotik olduğunu söyledi ve tek seçeneğin Erdoğan'ın istifa etmesi ya da sandıkta yenilmesi olduğunu belirtti. Kadıgil, "Bu sistemi değiştirmek zorundayız. Şu anda bizim için en acil görev bu" diye konuştu. Bu hafta Türkiye İşçi Partisi, aralarında Cumhurbaşkanı'nın da bulunduğu 24 üst düzey yetkili hakkında cinayet dahil 14 farklı suçtan dava açılması talebiyle Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu.
Brookings Enstitüsü'nde misafir araştırmacı olarak görev yapan Aslı Aydıntaşbaş, The Telegraph'a verdiği demeçte, "Türk halkı yıkılmış durumda ve şokta çünkü sistemin çöktüğüne dair bir his var ama yerine başka bir şeyin gelebileceğine dair bir garanti de yok" dedi.
Ortak aday üzerinde anlaşamadılar
Depremden önce bile çeşitli siyasi gruplar, 14 Mayıs'ta yapılacak olan ve Erdoğan için bir kırılma anı olarak görülen cumhurbaşkanlığı seçimleri karşısında birleşerek nadir görülen bir kampanya yürüttüler. Altılı Masa olarak adlandırılan oluşum, altı muhalefet partisinin liderlerini bir araya getiriyor. Ancak seçimlerde Erdoğan'a meydan okuyacak ortak bir aday üzerinde anlaşamadılar.
Önde giden isim Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Yaşlı ve eski bir parti görevlisi olan Kılıçdaroğlu, ülkeyi arkasında toplamak için gereken karizmaya sahip olmadığı yönündeki eleştirilere rağmen güvenli bir seçim olarak görülüyor. Ancak Cuma günü, diğer adaylardan biri olan eski İçişleri Bakanı Meral Akşener beklenmedik bir şekilde onu desteklemeyi reddetti ve Ankara'nın belediye başkanı Mansur Yavaş gibi popüler bir bölgesel liderin daha iyi bir seçim olacağını söyledi.
"Muhalefettin her zaman benzer sorunları vardı"
Ülke çapında güçlü bir takipçi kitlesine sahip olan İstanbul'un karizmatik belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, Aralık ayında bir Türk mahkemesinin kendisini kamu görevlilerine hakaretten mahkum etmesinin ardından adaylıktan men edildi. Brookings'ten Aydıntaşbaş, "Muhalefetin karşılaştığı sönük adaylar ve Altılı Masa'yı ideolojik olarak bir araya getirmenin zorluğu gibi sorunlar her zaman vardı" dedi.
Cumartesi günü Erdoğan muhalefetin oluşturduğu tehdidi reddetti. Erdoğan, "Biz hedefimizi çoktan belirledik. Onlar ne yaparsa yapsın, biz planımız ve yol haritamız üzerinde çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu. Ülkenin büyük bir bölümü hala harabe halindeyken, bazıları seçimleri ertelemenin akıllıca olacağını öne sürdü ancak Sayın Erdoğan bunu yapmayacağına söyledi. Muhalefetin umudu Kılıçdaroğlu da bu hafta aynı fikirdeydi ve Türkiye'nin Erdoğan ve partisi iktidardayken daha fazla zaman kaybedemeyeceğini aktardı. Kılıçdaroğlu, "Size verecek bir yılımız yok, bir günümüz bile yok" dedi.