19 Nisan 2024, Cuma
30.12.2022 04:30

2023’ün ilk hayali: Bozukkale!

Denizlerimizde yeni yıla ve cumhuriyetin 100’üncü yılına adım atıyoruz. Peki, 2023’te öne çıkan konular neler diye sorarsanız, hemen sıralamaya başlarım: Deniz kirliliği, denizlerde izdiham, yeni denizcilik kültürümüzü sarıveren görgüsüzlük… Gelin bu konuların tartışmasını yılın ilerleyen günlerine bırakalım ve bir an düşünelim: Mavi kıyılarda en çok nereyi, hangi koyu özlediniz?

3 bin yıllık Phoenix Antik Kenti’nde arkeolojik kazılar yeni başladı.

Herkesin gözde mekânı farklıdır. Mesela… Göbün, Tersane, Sarsala, Karacasöğüt, Akbük, Karacaören, Knidos, Bencik, Kocabahçe, Dirsek, Adaboğazı, Oğlanboğuldu, Serçe, Arap Adası, Tuzla, Kargı, Longöz, Gökliman, Çiftlik, Ekincik, Kekova Kaleköy, Karaloz, Üçağız ve diğerleri…

Bunların tümü denizcilerin çok iyi bildiği yerler, ama kış aylarının gri bulutlu, nemli, soğuk günlerinde bu çok bildik koyları öyle bir özledik ki! 2023’ün ilk yazısında kendi favorimi yazıyorum: Marmaris ve Hisarönü körfezlerini birbirinden ayıran Karaburun’un en uç noktası Bozukkale.

İşte benim favorim: Bozukkale Ali Baba’nın yeri…

Bozukkale ve Knidos, yani mavi yolculuk kıyılarımızın en ünlü 3 körfezinin; Gökova, Hisarönü ve Marmaris’in uç noktalarındaki tarih kokan koylardır. Mavi yolculuk denizlerimizin, derin körfezlerimizin uç beyleri, diyorum ben onlara.

Marmaris’ten Hisarönü’ne geçişin vazgeçilmez durağı Bozukkale, hâlâ Rodos Boğazı’nın vahşi tabiatına sadık... Bozukkale’de benim favori restoranım, antik kalenin hemen dibindeki
Ali Baba...

Gerçekten de bu tarih kokan koylarımızın ikisi de mavi kıyılarımızın muhteşem durak noktalarıdır. Knidos’u çok severim ama biraz turistik bulurum. Son yıllarda Bodrum-Hisarönü geçişi yapan teknelerle tıka basa dolu, işlek bir liman haline geldi.

Oysa Marmaris’ten Hisarönü’ne geçişin vazgeçilmez durağı Bozukkale, hâlâ Rodos Boğazı’nın vahşi tabiatına sadık... Hafta sonları hariç hayli sakin. Hala elektrik yok ve ay olmayan geceler gökyüzünde muhteşem bir yıldız geçidi yaşanıyor.

Bozukkale’de Loryma adlı bir Helen Antik Kenti varmış . Koydaki bir diğer tesis de adını bu kentten alıyor.

Kara yolu bulunmayan Bozukkale’de 3 tesis var. Herkesin favorisi farklıdır. Benimki girişte, hemen kalenin dibindeki Ali Baba Restaurant. Ali Baba’nın 35 yıl önce temellerini attığı restoranı bugün kızı Ayşegül, eşi Can ve çocukları Kaan ile Kudret işletiyorlar. Restoranın iskelesi akşamüstü 18.00 gibi dolar, sabah 11.00 sularında herkes yoluna gider. Bomboş, size kalır. O sakin iskelede;

∙ Gün batımının sıcak ve huzurlu renklerini hiçbir şeye değişmem…
∙ Yapayalnız bir öğle saatinde soğuk ve tertemiz denizindeki meditasyon benzersizdir…
∙ Öğleden sonra kaleye ya da Rodos Boğazı’na uzanan patikalarda inatçı keçilerle itişe kakışa yapılan bir yürüyüş, ömür boyu hatırlanacak kadar keyiflidir…
∙ Gittiğiniz gün Ali Baba Restaurant’ın mutfağında bölgenin en iyi şeflerinden Nedim Usta yoksa yemekler biraz daha mütevazı olabilir. Ama ne lezzet ne de fiyat asabınızı bozmaz.

Bu noktada detaylara giriyoruz…

Mesela… ‘Bölgenin en iyi şefi!’

Bakın bu çok hassas bir konu. Söğüt ve Taşlıcalılar arasında yüzyıllardır süregelen çok önemli bir tartışma konusudur. Her iki köy de asıl usta aşçıların kendi köylerinden, kendi soylarından çıktığını iddia eder.
Üzerinde anlaşılan tek husus, balık avcılarının köyün kadınları, mutfak şeflerinin ise köyün erkekleri olduğudur.

Alternatifler…

Bu konunun kanıtlanmasını Söğüt, Taşlıca, Bayır, Bozburun, Selimiye, Çiftlik köylerindeki genç ve iddialı delikanlılara ve hanımefendilere bırakıyorum. Bozukkale’de benim favorim Ali Baba dışında, Loryma Beach ve Sailors’ House isimli iki hoş restoran ve iskele daha vardır.

Loryma Beach Restaurant iskelesinde geçireceğiniz bir akşamda, şaşırtıcı ölçüde sakin bir canlı müzik ve Taşlıca eşeklerinin masanızdaki sürpriz eşliği kesinlikle ilginç bir deneyimdir.
Mustafa’nın Sailors’ House restoranı da bölgede buğulamayı en iyi yapan mekan ve izleri artık pek görünmeyen tarihi mirasa en yakın yer olabilir…

Ama tabiat bir iltimas yapmış. Kale Bükü’ndeki Ali Baba’nın iskelesindeki deniz, değil Bozukkale’de Türkiye denizlerinde bulabileceğiniz en güzel, berrak ve temiz denizlerden biridir.
İkincisi… Bu iskeleden sahile adım atar ve 20 dakikada 2 bin yıllık bir kaleye çıkarsınız. Böyle bir lüks, bıraktım Türkiye’yi, dünyada kaç iskelede vardır?

Sanırım en çok bu nedenlerle Bozukkale’de en çok Ali Baba’nın Yeri ve iskelesini seviyorum. Kış aylarında da bu iskelede bahar ve yaz aylarında geçirdiğim sakin dakikaları, huzur ve mutluluğu çok özlüyorum.

Bozukkale koyu…

Dor Hexapolisi’nin bölgede hüküm sürdüğü yıllarda, yani 2 bin 500 yıl kadar önce, bugünkü ismini koyun girişindeki görkemli kale yıkıntılarından alan Bozukkale’de Loryma isimli bir Helen Antik Kenti varmış. Bu kent Rodos’taki Dor uygarlığının Anadolu’daki en önemli bağlantı noktasıymış. Anadolu’daki çiftliklerin ürünleri Rodos’a bu koydan gidermiş. Rodos’a doğu yönünden yaklaşan saldırganlara karşı donanma gücünün bir bölümü Loryma’da konuşlanıyormuş.

Ne yazık ki bugün Loryma Antik Kenti’nden geri kalan pek az iz var. Tapınaklar, limanlar, tersane yok olmuş. Geçmişten kalan en önemli iz, sonraları Bizans ve Osmanlı döneminde de yaşatılan, güçlendirilen 9 burçlu kale.

Bozukkale’nin 6 kilometre kadar batısında, Karaburun’un en ucunda, dağların yamacında Karamaka köyü kalıntıları var. Bir yel değirmeni, bir ufak kilise ve köy izleri. Bu Rum köyü sakinlerinin, 1900’lerin başındaki mübadele döneminde Türkiye’den ayrılan son Rumlar olduğu rivayet olunur. 3 deniz mili uzaklıktaki Simi’ye yerleşmişler. Gialos’taki süpermarketi işleten aile Karamaka göçmenidir. Marketin sahibesi Maria, büyükannesinden öğrendiği Türkçe ile rahatlıkla sizinle anlaşabilir.

Söğüt köyü muhtarı yakın zamana kadar Karamaka’dan bir Fethiye-Kayaköy öyküsü çıkar diye epey bir çaba sarf etti. Sonra vazgeçti. Oysa Simi’de yaşayan Karamakalılar yakın zamana kadar her ilkbaharda kayıklarına binip Türkiye’deki köylerine döner ve yıkık dökük ata yadigârı kiliselerinde bahara merhaba törenleri düzenlerdi.

Loryma’dan başlayarak Marmaris’e kadar uzanan bu devasa yarımadanın tam ortasında Phoenix isimli bir diğer büyük antik kent var. 3 bin yıllık bu görkemli antik kentin akropolü çevresinde bir tur atmak iki saate yakın bir çaba istiyor. Ama bu hayli büyük antik kenti belirlemek ve ayağa kaldırmak için çalışmalar daha yeni yeni başlıyor.

Taşlıca köyü…

Phoenix’in yanı başında Türkiye güneybatı topraklarının medeniyete en uzak ve belki de en bakir kırsal topluluğu Taşlıca köyü var. Buradaki organik-geleneksel tarım yeni tanınmaya başladı. Taşlıca’nın eşek sütü sabunu, karakılçık buğdayı, ekmeği, peksimeti, eriştesi, tarhanası, bademi, gerçekten mükemmel kuru inciri bu tanınma ve şöhretle birlikte hızla tükenir mi diye endişeliyim.

Taşlıca’ya elektrik 20 yıl önce geldi ama su hala gelmedi. Taşlıca köyündeki evlerde su sadece sarnıçlardan sağlanıyor. Köyde kuyu bile yok. Tek su kaynağı bazısı 2000 yıllık kayaya oyulmuş sarnıçlar. Tarım susuz yapılıyor. Besi hayvanlarına su ‘40 Kuyular’dan geliyor. bazıları 3 bin yıllık, 67 adet kuyudan elde edilen su bölgenin tek yaşam kaynağı.

Bakalım 2023 ve sonrası Bozukkale ve çevresine neler getirecek? 

2023’te bunları konuşacağız

Doğrusu denizlerde durum pespembe değil. 2023 yeni, ilginç konularla başlıyor. İşte size son aydan birkaç başlık… Herhalde yıl boyunca bu ve benzeri gelişmeleri bol bol konuşacağız…

∙ ADB-TYF: Ulaştırma Bakanlığı, önüne tuhaf bir ‘2023’te 1 milyon amatör denizci’ hedefi koymuştu. 2022’nin son günlerinde bu hedefe ulaşıldığı açıklandı. Bu kadar hızlı ADB (Amatör Denizci Belgesi) dağıtılan ülkemizde, her ehliyet alan hızla kendini denize atıp yüksek beygir güçlü taşıtlar kullanmaya başlayınca, denizlerin yaşam riski bir hayli yükselmişti. Bakanlık yetkilileri bu soruna bir çare buldu ve 2023 itibarıyla ADB uygulama eğitimi konusunda Türkiye Yelken Federasyonu’nu (TYF) yetkilendirdi. Müfredat, eğitmen, eğitim teknesi, ücretlendirme gibi pek çok nazik konu var. Haklı olarak tüm enerjisini yelken sporunun gelişimine vakfetmiş TYF, bu eğitim ve sınavı nasıl şekillendirecek hep birlikte göreceğiz.

∙ Göcek tam bir kaynayan kazan: Bir yanda aşırı tekne yığılması, diğer yanda giderek artan deniz kirliliği. Ve çözüm için koyları özel sektöre satma / kiralamaya yönelik derme çatma projeler… Çevre Bakanlığı ülkemizdeki saygın STK’ları da yanına alıp bir uluslararası tonoz - mapa çalıştayı düzenledi. Çalıştaya davet edilmeyen ve fikrini ifade edemeyen tek grup amatör denizciler oldu. Yani kiralanacak tonozların ücretini ödeyecek olanlar. O koyların gerçek sahipleri… Acıklı bir durum değil mi?

∙ Göcek’ten bir de çöp haberi: Muğla Büyükşehir Belediyesi koylardaki çöp konteynerlerini kaldırma kararı almış. Belediyenin çöp toplama tekneleri koylarda ring seferi düzenleyip çöp vermek isteyen teknelerin çöpünü toplayacakmış. Saat 10.00’da buluşalım Kordon’da… Sizce bu sistem sağlıklı sonuç verir mi? En geç temmuzun ilk günlerinde Göcek’in kıyılarında ve sularında çöp poşeti yığınlarını görmeye hazır olalım.