02 Mayıs 2024, Perşembe Gazete Oksijen
18.08.2023 04:35

Gökova sakin Hisarönü dolup taşmış

Denizlerde hayat çok pahalı, yine de iskeleler, restoranlar dolup taşıyor. Marketten ya da tüpçüden marinaya, iskeleye sipariş verdiğinizde her an fiyata yüzde 20 ‘marin’ eklemesi yapılabiliyor. Gökova sakin, ama Hisarönü tekneleri koylarda konaklayacak küçük bir aralık bile bulamıyor. Bir boşvermişlik hali hâkim: İskelede yan yana bağlı teknelerin her biri kendine göre bir müzik yayını yapıyor, bir koyda iki tekne yan yana bağlı gördüğünüzde aman dikkat, akşamüstü o bölge bir yüzen meyhaneye dönebilir. Gökova’da devlet tıpkı Akbelen gibi koyları da parsellemeye hazırlanıyor. Hisarönü koylarında ise milletimizin inşaat faaliyeti son sürat devam ediyor.

Hırsız Koyu ancak üç-dört teknenin demirleyebileceği, İngiliz Limanı’nın hemen yanında mücevher gibi bir mavi yolculuk mola noktasıdır.


2023 deniz sezonuna ancak temmuz ayında başlayabildim. Önce sakin Gökova’da biraz huzur peşinde koştum. Kendimi ruhen Hisarönü curcunasına hazırladım. Mayıs ve kısmen haziran aylarını hayli sakin geçiren Hisarönü’nün Eylül 15’e kadar dolup taşacağını tahmin etmek için müneccim olmak gerekmiyordu.
Ama önce Gökova’dan haberler…

Hisarönü gelecek haftaya…

Akbelen Çukuru: bir bilim kurgu filmi gibi

Denize Ören’den açılacağız. Karanlık çöktükten sonra Milas Ören arasında kıvrılarak giden kara yoluna girebildik. Dağın tepesinde birden trafik işaretleriyle yeni yapılan bir yola girdik ve taze asfalt üstünden yokuş aşağı inmeye başladık.

Yolun iki yanında yeşil plastik bir çit, farların ara sıra aydınlattığı çit arkası görüntü ise korkunç: Beyaz-sarı kesik topraklar, kayalar arasından yerin 7 kat altına uzanan eski maden çukuruna iniyor yol. Çukurun dibine de 2 koca pano konmuş, üstünde “Biz buraya 3-5 milyon fidan dikeceğiz. Burayı yemyeşil yapacağız” gibi bir şeyler yazıyor. Ortada fidan filan yok, sadece distopik bir bilim kurgu film setini andıran devasa bir göçük var. Çukurun bir sonsuzluk kadar uzak uç noktasında dev hafriyat kamyonları dizi dizi çalışıyor. Bilim kurgu falan da değil, resmen korku filmi.

Kissebükü’ndeki tarihi kalıntılarda başlayan restorasyon ile koya bir çekidüzen gelmiş, güzelleşmiş...


“Nedir bu çevreci kampanya komedisi” diye kendimize sorarken, 3-4 gün sonra trajedi başladı. 10 binlerce 50-100 yaşında yetişkin ağacı kestiler.

Milas-Ören yolu oldu çile-acı yolu.
Olup biteni unutmak çok zor, ama belki iyileştirir diyerek denize açıldık…

Gökova’da sakin denizler koylar…

Akbük’ten Bördübet’e, Alakışla’dan Mersincik’e 10-25 Temmuz tarihleri arasında yaptığımız yolculuklarda Gökova’yı inanılmaz sakin bulduk.
Yedi Adalar Küfre Koyu’nda 2 tekneyi alargada görmek, her zaman 6-7 guletin kıçtankara olduğu Gökağaç Bükü plajı önünde alargada konaklama lüksünü yaşamak… Akbük’e ilk gidişimizde koskoca plaj önünde tek başımıza gecelemek… Yaz aylarında 15’ten aşağı tekne görmediğim Büyük Çatı Koyu’na bir arkadaşımızla baş başa, sadece 2 tekne konaklama deneyimine tanık olmak çok şaşırtıcıydı.
Her birine bir neden / bahane icat etmeye çalıştık. Mesela Akbük’te tenhalık sebebi kıran rüzgârı ihtimali miydi? Hayır, gece boyunca sakin sakin uyuduk. Herhangi bir temmuz ayında İngiliz Limanı ve hemen yanındaki Hırsız Koyu’nu ben ömrümde bu kadar boş görmemiştim. Acaba deniz trafiğine o gün mü açılmışt? Yoo, seçim sonrası bir kapanmış, ardından hep açıkmış.
Peki, Büyük Çatı’da ısıran karasinek çoktu, acaba bu nedenle mi boşalmıştı koy? Yooo, karasinek ve arı istilası Gökova’da her zaman risktir.
Aslında Büyük Çatı’nın boş olması konusunda aklımıza takılan bir diğer soru işareti de vardı. Bunu anlamak için karaya çıktık, yerel balıkçılara koy boşaltıldı mı, diye de sorduk. Yanıt hayır!
Gökova sakin bir yaz geçirmekteydi.
Ama sırası gelmişken şu soru işaretine de değinelim…

Büyük çatı soru işareti

Gökova’nın dantel gibi güney kıyılarının en ünlü koylarından Büyük Çatı ve hemen yanındaki Küçük Çatı, Balıkaşıran ve Armonika koyları için haziran ayında bir söylenti denizcilik dünyasını ve Gökova sevdalılarını heyecana boğmuştu. Bu koylara Emniyet Genel Müdürlüğü’nün özel harekât birimi için bir eğitim kampı kurmak istediği ve denizcilere kapatılacağı şeklinde bir söylenti.

Aslında söylenti ötesi emareler de vardı: Özel harekât mensubu olduğunu söyleyen bi takım insanlar 2-3 araç ile 3 kez Büyük Çatı’ya gelip burada konuşlanmış yerel balıkçılara ve konaklayan amatör denizcilere koyu boşaltma talimatı vermişlerdi.

Büyük Çatı’yı böyle boş görmek şaşırtıcı oldu...


Bu konu yazın ilk günlerinde çok heyecan yarattı, tartışıldı ve medyada bazı haberlere de konu oldu. Hiçbir resmi açıklama yoktu, jandarma, kaymakamlık, sahil güvenlik ve en önemlisi bölgenin bağlı olduğu Datça Orman İşletme Şefliği de konudan bihaber olduklarını söylüyordu. Denizciler ve doğaseverler konunun teyidini almak için hem Datça hem de Marmaris Orman yetkililerine resmen başvurdu. Bu bölgede eğitim kampı için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bir arazi tahsisi söz konusu olup olmadığını sordu. Yanıt yok!
Şimdilik doğrulanmadı. Ama bizim memlekette ateş olmayan yerden duman çıkmadığı da bir gerçek.

Karacasöğüt muçev marina girişimi

Karacasöğüt sakinleri ve Marmaris çevre koruma gönüllülerinin büyük bir sabırla sürdürdükleri çabalar sonuç verdi ve Karacasöğüt Koyu’nun önemli bir kısmı arkeolojik SİT alanı olarak ilan edildi. Dolayısıyla buraya yapılması planlanan 300 teknelik MUÇEV marinası projesinin önüne bir engel daha çıkmış oldu.
Hayret etmekten bıktığımız konu ise şu: Muğla Valiliği ve Çevre Bakanlığı’nın ortak şirketi olan MUÇEV bu marinalar konusundan bir türlü vazgeçmiyor. (MUÇEV’in Karacasöğüt’teki 70 teknelik yat bağlama iskelesini 300 tekne kapasiteli bir marinaya dönüştürme projesinin bir benzeri de Selimiye yat iskelesi için söz konusu. 50 tekne kapasiteli Selimiye iskelesini de 120 teknelik bir marinaya çevirmek için proje hazır.)
Yasal prosedürü tamamlamadan inşaat faaliyetine başlamama kararı almış olan MUÇEV’in bu iki marina projesi, şimdiden Çevre Bakanlığı Kıyı Planı’nda yeni haliyle yer alıyor. Yani Ankara bu konuda ısrarcı olacak gibi duruyor. Bakalım her iki koyumuzda da süren hukuk savaşı nasıl bir sonuç verecek?

Gökova’nın tek değişeni: Gulet rotaları

Gökova’daki yaklaşık 15 günlük gezimizde geçmişe göre en önemli farkın haftalık programa uymayan günlerde farklı koylarda gulet trafiğine rastlıyor olmamızdı.

Şöyle: Guletlerin tipik bir rotası vardır. Örneğin Bodrum’dan çıkış ve dönüş günleri olan cuma ve cumartesi akşamları Bodrum’a yakın Orak Adası, Pabuç Burnu, Alakışla Koyları’nda olurlar. Perşembe Bodrum dönüşü öncesi Tuzla ve Yedi Adalar’da konuşlanırlar. Salı İngiliz Limanı, ikmal günü olan çarşamba Karacasöğüt guletlerin favori mekanlarıdır. Dolayısıyla amatör denizciler bu tipik gulet rotasını aykırılayarak gezerlerse her iki grup da belirli koylarda yoğunlaşmaz.

Bu yıl bir bakıyorsunuz cumartesi günü İngiliz Limanı’nda, salı Tuzla’da bir gulet yoğunluğu. Tabii herkesin programı şaşmış oluyor. Bunun sebebini Bodrumlu bir turizmci arkadaşıma sordum. Pahalılık ve ekonomik güçlükler nedeniyle 3-5 günlük gulet turlarının çok yaygınlaştığını söyledi. Yani daha kısa menzilli ve haftanın farklı günlerinde çıkış yapılan turlar.

Sonuçta guletlerin standart rotaları farklılaşınca Gökova’da çarşı karışmış diyebiliriz. Gezi planı yapmak eskisi kadar kolay değil.

Kissebükü’nde çok hızlı bir arkeolojik kazı

Bu arada bir önemli değişim daha: Karia uygarlığının iki önemli kenti Halikarnassos ve Keramos’un (Ören) arasındaki Kissebükü’nde (Alakışla Koyu) M.Ö. 5’inci yüzyıl ile M.S. 7’nci yüzyıl arasında Anastasiopolis isimli bir küçük kent var.

Bu antik kentin kalıntıları kıyı boyunca yayılmıştı ve yakın zamana kadar içindeki vaftizhanede seyyar köfteci ve kokoreççi, Bizans hamamında çay ocağı çardağı işletilir; kilisenin yıkıntıları arasında da plajdaki kampçıların ihtiyacı olan malzemeler depolanırdı.

Tam bir mezbelelik olan bu tarihi eserler hızlı bir karar ile boşaltılmış, temizlenmiş, çitlenmiş, çevredeki yıkık yapıların restorasyonuna başlanmış. Geçtiğimiz bir yıl içinde bir hayli derlenmiş toplanmış.
Çok sevindim.

Sonra aklıma ETS Turizm’in hemen yan koy olan Adalıyalı’da (arkeolojik ve doğal SİT alanı) tüm idare mahkemesi kararlarına rağmen otel inşaatına başlamak için her türlü çabayı sergilediği geldi. Kendi kendime “Acaba müstakbel otele iyi bir tarihi miras yatırımı olur mu?” dedim.
Acaba?…
Bodrum Yarımadası’ndaki 8 Leleg kentinden biri olan Syangela’nın da limanı olduğu tahmin edilen Anastasiapolis antik yerleşimindeki arkeolojik kazı ve kazanım için Kültür Bakanlığı’nı kutlamak gerek. Tarihi yapılar ortaya çıkınca Kissebükü çok güzelleşmiş.
Güneyden kuzeye, doğudan batıya 15 günlük gezimiz bitti. Kissebükü’ndeki son gecemizin ardından Gökova ile Hisarönü’nün, tartışmalı bir konu olsa da Ege ile Akdeniz’in buluştuğu muhteşem Knidos’a hareket ettik.
Hisarönü izlenimleri gelecek haftaya…

Karasinek ve Mavi Kart

Peki denizciler dünyasında neler konuşuluyor?
Gökova’da en önemli şikayet konusu et koparan karasinek istilası. Ören, Akbük, Karacasöğüt, İngiliz Limanı, tüm Bördübet koylarında ciddi bir karasinek sorunu vardı. Buna karşılık Hisarönü’nde pek az koyda et koparan karasinek ile karşılaştık.
Hisarönü’nde Gökova’nın tersine iskele-restoran çok, en önemli sohbet konusu iskele ve restoranların roket hızıyla yükselen fiyatları. En tatsız konu ise sıvı atık verme sorunu.
2016’dan bu yana denizcilik dünyasındaki en manasız ve maalesef çözümsüz hale getirilen konulardan biri Mavi Kart, yeni adıyla DAU (Denizcilik Atıkları Uygulaması).
Çevre Bakanlığı’nın elindeki listeye bakarsanız, Hisarönü’nde 9 adet sıvı atık istasyonu var. Oysa şöyle bir tablo düşünün, Orhaniye’deki bir tekne atık vermek istiyorsa 3-5 saat yol gitmek durumunda. Çünkü yakın mesafede atık verebileceği 3 istasyon da bozuk. TURMEPA’nın kendi imkânlarıyla atık alabilen teknesinin sponsoru, teknenin Göcek’te hizmet vermesini istemiş, yerine gelen filika ancak teknenizde jeneratör varsa atığınızı alabiliyormuş. Kısacası, uyulmaması halinde 146 bin 486 TL ceza ödeyeceğiniz 15 günde bir atık verme zorunluluğuna uygun davranmak istiyorsanız, 20-30 deniz mili yol yapmanız lazım…
Temmuz ayında bir amatör denizci arkadaşımız, herkes Çevre Bakanlığı’na yaşadıklarını, bu soruna bir çözüm bulunması gerektiğini anlatan mektup yazsın, diye bir çağrı yaptı. Bildiğim kadarıyla denizciler 60’a yakın dilekçe, mektup, şikâyet başvurusu yaptı. Bir ay geçti, bakanlıktan yanıt yok. Yasalara göre kamu idaresi herhangi bir başvuruya bir ay içinde açıklama-yanıt vermezse “o konu yok sayılmış, şikâyet kabul edilmemiş” demektir.
Çözümsüzlüğe devam…