Yaptığı iki müzik albümüyle “kulağımıza” bir parmak bal sürüp, son 10 yıldır Bodrum’da başka bir hayata geçen Zeynep Casalini’yi kendi vegan lokantasında garsonluk yaparken de gördük, tezgahında tasarım ahşaplarını satarken de… Çocuklarla yapılan bir etkinliğin içinde veya bir çevre eyleminde… Şu an ise yıllardır Bodrum’la ilgili aklında biriktirdiği projeleri hayata geçireceği bir platformun başında Casalini… Hemen yanında ortağı Özgehan Şahin ve dostlarıyla birlikte…Platformun adı Başka Bir Bodrum! İlk etkinlikleri de hemen art arda, 29 Ekim ve 30 Ekim’de. Casalini’ye sorduk: -“Başka Bir Bodrum” fikri nereden çıktı? Benim “toprağım” dediğim yer Bodrum, İstanbul değil. Çocukluğum Bodrum’da geçti, dedem Vedat Türkali ve anneannemle burada yaşadım, yuvaya bile Bodrum’da gittim. Sonraki yıllarımda hep Bodrum’a gelip yerleşmeyi hayal ettim. Sonunda 10 yıldır Bodrum’dayım ve sürekli Bodrum’la ilgili projeler düşünüp duruyorum. Bunları zaman zaman ortağım Özgehan Şahin’le de konuşuyorduk, kendisi seramikçidir. Bodrum TARKO (Tarımsal Kalkınma Kooperatifi) ve Tohum Derneği’nden arkadaşlarla da aynı düşünceleri sürekli paylaşıyorduk. Böyle konuşurken konuşurken geçen ay “Haydi artık yapalım” dedik ve Başka Bir Bodrum platformunu oluşturduk. Mottomuz “Anda Kal, Keşfet, Deneyimle”… -Ne var bu başlığın altında? Her şey var aslında… Bodrum’un bilinmeyen kıymetlerini ortaya çıkarmayı, doğru insanları doğru insanlarla bir araya getirmeyi amaçlayan her türlü organizasyon… Bu bir kayık projesi de olabilir bir heykeltıraşın eserleri de… Veganlık meselesi de olabilir, bir iklim meselesi de… Bodrum sadece yeme-içme ve beach’lerden ibaret bir yer değil, burada bilinmeyen o kadar değerli insanlar ve yerler var ki, biz bunları insanlarla paylaşmak , Bodrum’u ezberlerin dışına çıkararak anlatmak istiyoruz. -Nereden takip edecek insanlar sizi? “Başka Bir Bodrum” adıyla sosyal medya hesaplarımız var, ilanlarımızı oradan yapacağız. -“Benim de bir fikrim var” deyip katılmak isteyen olursa? Fikirlere elbette açığız, sonuçta böyle bir yola çıkarken benim şahsen tek derdim bu korkunç apokaliptik dünyada iyi bir şeyler yapıp, birazcık umutlanabilmek. Önce kendi adıma sonra da çevremdeki insanlar için… Ama en çok da çocuklarım ve torunum için… Sürekli böyle bir dünyayla nasıl başa çıkabileceğimi düşünüyorum. Mesela 10 senedir etik veganım. Diğer canlılarla insanları birbirinden ayırmamak benim için çok tatmin edici bir şey. İklim aktivistiyim. Tabii hiçbir şey yapmamak da bir tercih meselesi. Sonuçta “Bu ne ya, bu dünyaya artık bir şey yapılmaz” demek de çok kolay. Ben kolay yolu seçemedim. -Ya peki şarkı söylemek? Artık canım şarkı söylemek istemiyor, gerçekten… -Neden böyle hissediyorsunuz? Nolur kibir gibi anlaşılmasın, bunu nasıl doğru anlatayım bilmiyorum, ama eğer kuralına göre oynamazsan olmuyor burada. Ve o kurallar benim kurallarım değil. Bu sözlerimde hiçbir şekilde kötüleme yok. Ama bana göre değil. “Merhaba ben Zeynep Casalini” dediğim zaman yüzlerde bir gülümseme görüyorum ve bu bana yetiyor. Belki milyonlara hitap etmiyorum, ki bu daha iyi. Neden milyonlar beni sevsin? Ben kendi adıma güzel bir şeyler yaptığımı biliyorum, kendime güvenim tam, ama artık şarkı söylemeyi istemiyorum. Tabii sonradan Teoman gibi bıraktım-döndüm demek de istemem, çünkü hiçbir şeyin kesinliği yok bu hayatta. Bunu hep çocuklarıma da söylüyorum, bu hayatta keskinlikler ve kesinlikler olmuyor. -Peki dönelim 29 Ekim etkinliğinize… Bu sizin ilk etkinliğiniz; ne yapacaksınız? Saat 16’da Dağbelen’de buluşacağız. Herkes kendi arabasıyla gelecek. Orada Five Senses adında kayaların içine oyulmuş çok güzel bir tesis var. Ekşi mayalı ekmek yapılıyor, yoga, meditasyon, harika bir yer. Orada önce çorbalı, bol sandviçli bir yemek yiyeceğiz. Bu yemek katılım ücretine dahil. Sonra herkesin kendi battaniyesi, matı, uyku tulumuyla ahşap platformların üzerine yayılacağız, altı farklı platform var orada ve antropolog ve arkeolog Timuçin Binder bize yıldızların doğumundan itibaren yıldız okumayı, onların mitolojilerini anlatacak. Timuçin Binder gibi birikimli birinden böyle bir dinleti bile zaten başlı başına çok güzel bir etkinlik olacak. -Etkinliği tanıtım ilanınızdaki o güzel söz gibi yani… Evet, Romalı siyaset adamı ve tarihçi Tacitus’un bir sözü o, “Dünyadaki çirkinliklere tahammülünüz kalmadığında gözünüzü göğe çevirin.” Biz de en azından 29 Ekim akşamı saat 21.30’a kadar bunu yapacağız. -Son anda katılmak isteyen çıkarsa? İmkan var, yer müsait, 30 kişiye kadar çıkabiliriz. -Sonra hemen ertesi gün ikinci etkinliğiniz var… Evet, “Güz Panayırı”. Herkes davetli. Zaten maksat bir araya gelmek, tanışmak, birlikte güzel bir gün geçirmek. Ortakent’teki pazar yerinde saat 9’da başlıyor. Lütfen herkes rahat giysileriyle ve çocuklarıyla gelsin. Çocuklar kostümlerle gelirse çok neşeli olur. Canlı müzik, DJ, çocuklar için lego atölyesi, büyükler ve çocuklar için ayrı dans atölyesi, omurgayı rahatlatmaya yönelik bir aktivite, yüz boyama atölyesi, resim atölyesi, Timuçin Binder’in 1934 Kayık Projesi’ni anlatacağı bir atölye… TARKO, Bodrum Tohum, Yanındayım ve Elektronik Atıkların Geri Dönüşümünü Destekleme Derneği’nin stantları… Yaklaşık 80 farklı stant ve tezgah olacak. Tıpkı Ot Festivali’ndeki gibi yemeli içmeli tezgahlar, güzel kahve, pizza, ayrıca tasarımlar, seramik, porselen, takı, giysi, örgü, resim… Ben de tezgahımın başında olacağım. Akşam 5’e kadar gerçek bir panayır yaşayacağız. -Bu çapta bir organizasyonun altından nasıl kalktınız? Bodrum Belediyesi’nin katkısıyla… Yer, ses, barkovizyon sistemi, süslemeler, bilboardlar… Hepsi onların yardımıyla oldu. -Bundan sonrası? Fikirlerimiz, projelerimiz hazır. Her an her şeyi yapabiliriz.
29.10.2021 04:30
Anda Kal-Keşfet-Deneyimle!
Zeynep Casalini "Başka Bir Bodrum"u anlattı
Yiğidim aslanım burada yatıyor
15 Kasım 2024
Ben yapmazsam, kim onlara yardım edecek?
17 Şubat 2023
Bodrum’a müteşekkirim
Tüm Yazıları
16 Eylül 2022