-Bodrum, metrekaresi 1.000 eurodan arazileri olan bir Yarımada. Yazın sezonluk kirası 1 milyon dolar olan evleri var. Diğer taraftan eski dünyanın yedi harikasından biri burada. Metrekare başına nasıl 1.000 euro diyorsak aynı şekilde metrekare başına düşen doğal ya da arkeolojik SİT alanı derecesi de o kadar yüksek olan bir coğrafya. Bu yıl 1.5 milyon turist ağırlamak gibi bir hedefi var. Şimdi böyle bir kentin ana bulvarına bakıyorsunuz yol kenarlarında otomobil lastikleri, su depoları, vinçler, bahçe mobilyası sergileri, ikinci el buzdolapları, seramik taş balyalar, her boyda her renkte tabelalar, dev totemler (uzun direkler üzerinde üç boyutlu reklam panoları) vs vs vs… Bunu kimse görmüyor mu, bundan kimse rahatsız olmuyor mu?
Ben aslında uzun zamandır bu konuya çok kafa yordum ve genel olarak şöyle bir teşhisim oluştu: Bazıları görmüyor gerçekten. Bu manzarayı normal sanıyorlar, kanıksamış vaziyetteler. Bazıları görüyor ve başını çeviriyor; görmezden geliyorlar. Bazıları görüyor, ama sadece sızlanıyor. Yani birilerini bulunca konuşuyorlar bir yerlerde, dedikodusunu yapıyorlar. Bazıları da var, ki çok az bir kesim bu, kendine dert ediyor ve bunu nasıl düzeltebiliriz diye düşünüyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor.
-Siz o son gruptansınız. İlk nereden başladınız çalışmaya?
93’te Avustralya’dan gelip Bodrum’a yerleştiğim andan itibaren zaten yaşadığımız bu kente karşı hep duyarlıydım. 2019 Yerel Seçimleri öncesi Bodrum Belediye Meclisi’ne aday adayı olduğumda “Meclis üyesi olursam yapacaklarım” diye bir liste hazırlamıştım. Kent estetiği ve totemler o listenin maddelerinden biriydi. Tam da o günlerde, seçimlerden altı ay evveldi sanıyorum, Muğla Büyükşehir Belediyesi totemleri kaldıralım diye bir girişimde bulunmuştu. Fakat enteresan kesimlerden tepkiler geldi ve durdular.
-Hangi kesimler?
Bodrum’un siyaset ve kültür dünyasında hatırı olan bazı kişiler diyelim. Ben de o noktada sosyal medyadan bir yorum yazdım. Esasında kimseyi kırmak gibi bir niyetim olmadığından sadece insanları düşündürmeye yönelik şöyle sorular sordum: “-Birbiriyle yarışan bu totem ve tabela kirliliği Bodrum’a yakışıyor mu? -Bodrum’u baştan başa katederken gördüğünüz binlerce tabela ve totem gözünüze batmıyor mu, sizi rahatsız etmiyor mu? -Tabelalar totemler temizlendi diye üzüleceğimize Bodrum ne çok kirlendi diye üzülmemiz gerekmez mi? -Tabelalar daha medeni ölçülerde ve standartta olamaz mı? -Bir yerin adım başı tabelası olmasa o yer bulunamaz mı? -Medeni ülkelere gidip gelenler bu tür görüntü kirliliklerine tanıklık ediyorlar mı?”…
-Bunları sorduğunuz için siz de tepki aldınız mı?
Aksine büyük destek geldi. Dolayısıyla aslında her şey böyle başladı diyebiliriz. Sonra yerel seçimlerden iki gün evvel Halikarnas Radyo’da Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Gürün’le bir program yaptık. Ben o gün program sonrası Osman Başkan’a “Neden durdunuz, biz bunları Bodrum’da istemiyoruz” dedim. Bana orada şöyle bir söz verdi, “Bu konuda kamuoyu desteği sağlarsanız bize, bu mücadeleyi yaparız” dedi. Ben bunu bir kenara yazdım ve o andan itibaren önce bu duruma neyin yol açtığını irdelemeye çalıştım.
-Ne çıktı sebep?
Birincisi, bu iş Muğla’nın büyükşehir olmasından sonra kontrolden çıkmış. Çünkü Büyükşehir Belediyesi’nin eski İlan Reklam Uygulama Yönetmeliği’nde herhangi kayda değer bir kısıtlama yoktu. O yönetmeliğe göre istediğiniz metrekare büyüklüğünde tabela ve totem yapabiliyorsunuz. Fiyatlar da çok cüzi. Yani kenti istediğiniz şekilde çok ucuza kirletebiliyorsunuz durumu vardı.
-İkincisi?
İkincisi de tabela veya totem dikeceğiniz zaman Büyükşehir’den izin istendiğinde, çoğunlukla izin verilmiyordu. Ama totemi dikip İlan Reklam Beyannamesi verdiğinizde, tahakkuk eden 2.000-2.500 liralık İlan Reklam Vergisi ödeyip bir nevi resmiyete kavuşturulmuş gibi oluyordu. Bu piyasada çalışan bir reklamcı arkadaşımızın söylediğine göre Bodrum’un yüzde 90’ı da böyleydi.
-Ne yaptınız bu bilgileri?
2020’de Muğla Büyükşehir’den daire başkanları STK temsilcilerini dinlemek üzere Bodrum’a gelmişlerdi. O toplantıda durumu kendilerine ilettim. Baktım toplantıdan hemen sonra bir daire başkanı beni aradı, “Biz tebligatları ve sökme işlemlerini yapmaya başlıyoruz” dedi. Bir anda çok sevindim tabii. Ana arter üzerinde görüntü kirliliği yaratan firmalara “Bildirilen süre içinde kaldırın, aksi halde gelir biz sökeriz, masrafını da yüzde 20 fazlasıyla size rücu ederiz” diye tebligatlara başladılar. Bu yolla Bodrum’un girişinden Ortakent’e kadar kapsamlı bir temizlik oldu.
-Ticaret Odası, Esnaf Odası ne diyor?
Hepsi memnun, onlar da kalksın temizlensin ortalık diyorlar. O kadar çok STK ziyaretinde ve radyo programında bu konuyu anlattık ki artık herkes bu totemlerin hem görüntü kirliliği yarattığının hem de çok tehlikeli olduğunun farkında. Çünkü bunların çoğu Karayolları çekme mesafesi içinde, ki o totemlerden biri ölümlü bir kazaya da sebep oldu. Birçoğunun statik hesaplaması yok. Şiddetli bir rüzgarda veya depremde yıkılabilirler.
-Bu arada sizin ortağı olduğunuz şirketiniz de ana arter üzerinde, sizin toteminiz var mıydı?
Evet, binayı bizden önce kullanan firmanın diktiği bir totem varmış. Ben ortak olmadan önce de bizim şirketimiz oraya kendi ilanını asmış. Ama Şubat 2020’de herkese bir örnek olması için ilk bizim totemi indirdik. Yerine de Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın getirdiği zeytin ağacını diktik. Tabii bunu yapmakla çok olumlu tepkiler aldık. Sosyal medya olayı tamamen sahiplendi. Bu arada Kent Konseyi Başkanımız Arif Yılmaz, “Gel sana bir çalışma grubu kuralım, adı da Kent Estetiği Çalışma Grubu olsun. Sen bu faaliyetlerini orada yap” dedi. İçinde birçok değerli ismin olduğu bir grup oluşturduk.
-Bugün geldiğiniz nokta nedir?
İyi bir mesafe katettik aslında. Hem ilçe hem büyükşehir bu işin üstünde durdu. Hatta Muğla’nın tamamına sirayet etti. Geçenlerde Antalya’ya Fethiye üzerinden gittim, o kadar hoşuma gitti ki, daha önceki pek çok totem kalkmış. Torba-Yalıkavak, Yalıkavak-Ortakent, Ortakent-Turgutreis güzergahlarında pek çok tabela ve totemle ilgili işlem yapıldı. Hala kaldırtamadıklarımız olmakla birlikte ana arterlerde yüzde 75-80’lerde bir başarı var diyebiliriz. Muğla Büyükşehir’den aldığım rakamlara göre son dört yılda Bodrum’da bine yakın totem ve ayaklı tabela kaldırıldı. Tebligata uyarak kendi totemini kendisi kaldıran en az bir bu kadar daha vardır. Ayrıca Bodrum Belediyesi mıntıkasında da çok sayıda totem ve ayaklı tabela kaldırıldı.
-Mesela bir AVM’nin önünde hala dev bir totem var; neredeyse Kos’tan görünecek büyüklükte…
Evet, o bahsettiğiniz kaldırılamadı, ama o kadar büyükler ki bazılarını kaldırmak için yeterli araç gereç bulunamıyor, bazılarının da işlemi daha tamamlanmadı, devam ediyor.
-Büyükşehir’in o ucu açık ilan reklam yönetmeliği ne oldu?
Değişti. Bu konuda Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin çıkardığı çok iyi bir yönetmelik olduğunu fark ettik. Muğla Büyükşehir, Samsun’u da başka değerli çalışmaları da dikkate alarak, kısıtlamaların olduğu çok iyi bir ilan reklam yönetmeliği çıkardı. Ayrıca ilçelere de dedi ki, “Bizi aşmayacak şekilde kendi ilan reklam yönetmeliğinizi yapabilirsiniz. Eğer yoksa bize tabisiniz.” Mesela Datça Belediyesi hemen kendi yönetmeliğini çıkardı.
-Bodrum?
Bodrum da çok uğraştı ve birkaç ay önce istediğimiz gibi yeni bir yönetmelik çıktı.
-Peki ana arterdeki dükkan önlerinin teşhir ve depolama alanı olarak kullanılması aynı yönetmelikle düzenlenebilir mi?
Yok, onlar bu yönetmeliğin kapsamında değil.
-Neden eş zamanlı çalışmadınız, bütün temizlik bir kerede olsaydı?
Biz adım adım ilerlemeyi seçtik. O totemleri ve tabelaları kaldırmak hakikaten kolay bir iş değildi.
-Ama sanki esnafa “Kendinize depo kiralayın, yol kenarlarını boşaltın” demek totemleri kaldırın demekten daha zor?
Yok hayır, belediye söyleyebilir bunu. “Taşma yapamazsınız, işgal yapamazsınız” diyebilir. Ellerinde bunu diyecek mevzuat var. Sonuçta bu mevzuat da kimsenin canı sıkılıp yazdığı metinler değil. Hepsi belli başlı yasalara dayanıyor. Önemli olan o yasaları uygulamak. Evet, bir tane, beş tane esnaftan tepki görebilirler, ama arkalarında çok büyük bir destek kitlesi bulurlar. Biz bunu totem olayında yaşadık. Bodrumlular bizi başından itibaren çok iyi takip ettiler ve bu çabaya saygı duydular. Telefonumuz hiç durmadı, herkes fotoğraf çekip gönderiyordu, “Bu da var, şunu da kaldırtın” diye destek mesajları yağdı. Totemleri kaldırılan esnaf bile bize şimdi, “Elinize sağlık dükkanın önü açıldı. Meğer bizim cephelerimiz de ne kıymetliymiş” diyor.
-Peki yetki alanı bakımından kim sorumlu Atatürk Bulvarı’ndaki depolama ve teşhirden?
O konu o kadar karmaşık ki inanın. Ben de bunu şöyle öğrendim: Bir keresinde Adliye Kavşağı’ndaki bir tabelayı resimledim, işlem yapmaları için Bodrum Belediyesi’ne gönderdim. “Orası Büyükşehir’in” dediler. Ana cadde değil, nasıl büyükşehirin falan derken vaziyet şuymuş meğerse: Yoldaki çizgilerin tamamı beyaz ise oradan Karayolları sorumlu, tamamı sarıysa Büyükşehir, ortası sarı kenarlar beyaz ise İlçe Belediyesi… Karıştırmamak için böyle bir tarif yapmışlar. Sonunda o tabela kalktı, ama kim kaldırdı inanın bilmiyorum.
-Tabelaların tek tip yapılması sizce çözüm olur mu?
Çok konuşulan bir şey bu. Beyoğlu’nda yaptılar, bazı kentlerin eski çarşılarında da yapılıyor. Benim şahsi fikrim “Sadece bunu yapacaksın” demek de kötü. Bence tabelada metrekare, renk ve punto kısıtlaması yeterli.
-Sizce evlerin dış cephesinin geleneksel Bodrum mimarisine uygun olarak sadece beyaz olması şartı getirilmeli mi?
“Kesinlikle hepsi bembeyaz olacak ve minimum yüzde 60’ı taştan yapılacak” denilebilir. Bodrumlulardan çok şikayet var bu konuda. Farklı renk, farklı malzemeyle yapılan kaplamalar Bodrum’a hiç yakışmıyor. Planlı alanlar yönetmeliği diye bir şey var, Türkiye genelinde bir yönetmelik bu. Bunun Bodrum özelinde revize edilmesi gerek. Gerekiyorsa imar plan notlarına da ilave edilecek. Bodrum Belediye Meclisi’nde yapılabilir bir şey bu ve önemli eksiklerimizden birisi.
-Aslında göze batan o kadar çok şey var ki… Hala dışarıda kalmış elektrik telleri ve direkleri, çöp konteynerleri, sağa sola atılan hafriyat atıkları, yarım kalmış binalar, her yerden fışkıran olta bayraklar, raket panolar…
Bir de tabii bina önü çıkmaları… Bodrum için büyük sorun. Sonuçta iyi kötü kent merkezinde her binanın bir karakteri var değil mi? Peki artık hangisini görebiliyoruz? Turist olarak gelseniz cephesinin fotoğrafını çekebileceğiniz tek bir bina görebiliyor musunuz?
-Bir tek Ertegün Evi!
Aynı bu dediğinize tanık oldum. Yıllar önce Marina’da bir sabah erken köpeğimi dolaştırmaya çıkmıştım, baktım Japon turistler gelmiş sağa sola fotoğraf çekecek yer bakınıyorlar. Durup izledim onları. Bir tek Ahmet Ertegün’ün evini çektiler, bir de Yağhane’nin eski halini. Başka da çekecek bir şey bulamadılar. Oysa biz yurtdışına gittiğimizde evlerin kapısını bile çekiyoruz, değil mi? Roma’nın o ünlü İspanyol Merdivenleri’nden inip aşağı yola girdiğinizde dünyanın en iyi markaları vardır. Ama o koca koca markaların küçücük küçücük tabelalarını görürsünüz. Hiçbiri cepheyi kapamaz, vitrin camının üzerine küçük bir yazı koyarlar, o kadar. O caddeyi öyle bir dizayn etmişler ki mağazalardan başka tek bir eczane, bir kasap veya bir telefoncu göremezsiniz. Bunlar için bir arka sokağa girersiniz. Onlar bilmiyorlar mı dükkan önüne çıkmalar yapıp, kışın da yaksınlar kombileri, para kazansınlar… Ama yapmamışlar. O meydanlar pırıl pırıl duruyor. Yaptıkları en fazla şey bir tane şemsiye açmak. Bunları gördükten sonra dönüp kendi halimize bakınca içimiz acıyor. Keşke elimizde sihirli bir değnek olsa da hepsini düzeltsek.
-Artık geri dönülmez bir noktada mıyız sizce?
Aslına bakarsanız hemen herkes artık umudunu kaybetmiş durumda. Kentin kıymetli insanlarının da olduğu bazı platformlardaki yazışmaları okuyorum, herkes çok kötüye gidiyoruz, artık bitti diyor. Bodrum merkezden sadece 13 mil karşıya, Kos’a gittiğinizde Avrupalı, Amerikalı turist görüyorsunuz. Burada yok. Niye yok? Bunların yüzünden. Bu birikimin sonucu. Yıllar önce bir kaymakamı ziyaret ettiğimizde kendisine “Karar vereceksiniz, burası bir turizm kenti midir yoksa ikinci konut cenneti mi? Turizm kentiyse koruyacaksınız. Döviz gelsin istiyorsanız birinci madde kent estetiğini korumak” dedimdi. Ama ben umutluyum. Hala düzeltilebilir.
-Sahada gözlemleyen sizsiniz, sizce yapılması gereken ne?
Otorite belediyedir. Gerektiğinde kırmızı kartını gösterecek, ofsaytsa ofsayt diyecek, o düdüğü ne zaman çalması gerekiyorsa çalacak. Ama Bodrum uzun yıllar içinde öyle bir hale gelmiş ki artık sadece belediyenin altından kalkabileceği bir konu da değil bu. Biz, restoranlar biraz daha iyi denetlense, dediğimizde “Ona bakmaya kalksak Bodrum’da açık restoran kalmaz” diyenleri gördük. Gürültü kirliliğinden şikayet ettiğimizde “Ya o adam da para kazansın sen de iki ay uyumayıver” sözlerini duyduk. Dolayısıyla sadece belediyeye kuralları uygula demek yetmez, bütün Bodrum olarak bizim de belediyeye gerektiğinde destek olmamız, gerektiğinde kamuoyu baskısı yaratarak onları yüreklendirmemiz gerekiyor. Bir de şunu unutmayalım, Belediye’nin imkanları çok sınırlı. Düşünün, Fen İşleri’nin bütçesi ilk kez bu yıl bir artış gösterdi, o da 150 milyon lira. Bodrum’da 6-7 iyi ev parası kadar bir bütçe. Her şeyi bununla yapmak zorundalar. O yüzden eğer Bodrum düzelsin istiyorsak biraz imece usulü çalışmak şart. Biz bunu Ortakent’te yaptık. Kendi mahallemizde bir imece ekibi oluşturduk. Çöp konteyneri mi değişecek, bir bina geri mi kazanılacak veya binaların ayıbını örtmek için dış cephelerine begonvil mi kaplanacak, trafolara resimler mi çizilecek, park mı yapılacak, bitki alanları mı oluşturulacak, sokaklarımız mı temizlenecek; hep birlikte yapıyoruz. Bence bu model her mahalleye yayılmalı. Eğer hep birlikte sahip çıkarsak bu kent düzelir. İnsanların insiyatifine bırakılmayacak kadar kıymetli bir yer Bodrum. Zamanında totemlerle ilgili sloganlar geliştirmiştik. Onlardan biri çok ilgi görmüştü: “Kimsenin markası Bodrum’dan daha değerli değil.” Gerçekten bunu herkesin kafasına kazımak lazım. Kimse kendi markasını Bodrum’dan daha değerli görmemeli. Bodrum markası diye bir şeyimiz var elimizde ve bu markanın yıpranmaması için herkesin el birliğiyle çaba sarf etmesi gerekiyor.
Yolların tamamı Mart 2023’ten sonra düzelecek
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’la geçen hafta yaptığımız söyleşiden sayfaya sığmayan, ama Bodrumlular için çok önemli olduğunu bildiğimizden bu sayıya aktardığımız bölüm şöyle:
-Bilhassa Akyarlar-Turgutreis, Turgutreis-Gümüşlük yolunu kullananlar artık ağlıyor. Niye yapılmıyor yollar?
Çünkü iş bitmedi. Ana caddeler Muğla Büyükşehir’in, sokaklar ve ara caddeler Bodrum Belediyesi’nin sorumluluğunda. Ama büyük şehir küçük şehir meselesi değil bu. 40-50 yıldır yapılması gerekip yapılmamış çok büyük bir alt yapı çalışmasıyla uğraşılıyor şu an. 100 bin civarında nüfusun yaşadığı bir yerde bütün atıklar hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan denize gidiyor. İnsanların serzenişlerine elbette katılıyorum, ama çalıştığımız için bunlar oluyor. Biz çalışmasaydık o atıklar denize akmaya devam eder, yollar da pırıl pırıl olurdu. Ama bakın herkes sivrisinekten şikayetçi, niye, çünkü paket arıtma bile yapsanız bir yere bırakıyorsunuz o atığı. Rahat etmek için bu sıkıntılara katlanıyoruz.
-Niye hala bitmedi?
Firma taahhüt ettiği süreyi yetiştiremedi. Temmuz 2022 demişti, ama sözleşmede de bir esneklik vardı ve Mart 2023’e kadar izin aldı.
-Henüz ne kadarı tamamlandı?
En az yüzde 80’lerde tamamlamış olması gerekiyordu, ama yüzde 51-52’lerde daha. Vatandaşımız tabii ki haklı, ben de şirketin çalışma sistemine çok kızıyorum, çünkü gerçekten de bir Koyunbaba’dan kazıyor, bir Akyarlar’dan kazıyor, bir plajda terfi merkezine başladı, aynı anda 100 tane yerde çalışma başlattı. Bir etaplama yapmadılar. Trafik güvenliği konusunu da doğru düzgün emniyete almadılar.
-Peki kim denetliyor?
Dünya Bankası ve İller Bankası’nın görevlendirdiği bir şirket var. Aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi ve MUSKİ var. Ben üçüncü sıradayım. Buna rağmen vatandaşın çok mağdur olduğunu bildiğim için sürekli gittim işlem yaptım, toplantılar yaptım, ama maalesef beklediğim özen olmadı. Diğer yandan tabii bazen unutuyoruz, ama çok olağanüstü bir dönem yaşadık son iki yıldır. Bunu da gözardı etmeyelim. Pandemi boyunca yüklenici firma çalıştıracak adam bulamadı. Şantiyelerini kapatmak zorunda kaldı. Onlar da insan, onlar da Covid oldular.
-Hiç değilse kapatılmış yerler niçin asfaltlanmıyor?
Çünkü daha her binanın abone bağlantıları, parsel baca bağlantıları yapılacak.
-Hazır kazılmışken neden bir kerede bitmiyor?
Çünkü maalesef bazı insanlarımız kaçak bağlantı yapıp daha çalışmayan yere pisliklerini bırakıyorlar. O yüzden şirket son testlerini yapıp bitirene kadar parsel baca bağlantılarını yapmıyor.