Annem minicik yüncü dükkanında kararlı bir sesle istediği yünlerin rengini belirtti: “Yavru ağzının olgun şeftaliye çalanı”, satıcı doğal olarak mavi ekran verdi. Müşteri Pantone kataloğu gibi konuşuyor, onun gözünde hiçbir şey canlanmıyordu. Pek çok rengin adı ya da anlatımı, doğadan alınan referanslardan oluşuyor olsa da doğayı da gören kalmamıştı zaten. Renkleri tanımlayan, ayrıştıran, farkları incelten dil kaynakları kurudu. Aslında dil, ülkenin haritalarda kocaman görünmesine rağmen yanına gidince biraz çamurdan ibaret kalmış gölleri gibi oluverdi. Çok dalga geçilen plaza Türkgilizcesi görece okumuş kesimi sığlaştırdı. Olur olmaz yerlere, pek çok karşılığı olsa da İngilizce serpiştirmek ucubeler yarattı. Dilin gelişmesi “feyl” etti. Göçlerle şişen büyük şehirlerde ne okuyacak ne dinleyecek ne de konuşacak vakit de olduğu için kullanılan dil iyice güdükleşti. Televizyondaki yemek programı seviyesine oturdu. Öte yandan özensizlik de başta dile bulaştı. Her lafın karşılığı rahatlıkla “aynen” olabiliyor. Çağrı bırakılıyor. Otomobiller askeri araç olarak adlandırıldı. Araç çıkışı yapılıyor. Bilmem hangi kurum davetine “Katılım gösterecek misiniz?” diye soruluyor. Yıllardır dil hakkındaki yakınmalar, plaza Türkçesi ile dalga geçme faaliyetleri hız kaybetmiyor. Ama bu sefer çok keskin bir viraja giriliyor. Zaten son 25-30 senedir teknolojinin ve ona bağlı ürünlerin günlük hayata gümbür gümbür girmesi ile dil sarsılıyordu. Teknoloji üreten, ilgili dili, kavramları ve dili de dayatır oldu. Önceleri teknik konular düştü, sosyal medya, günlük teknoloji kullanımı telekomun ve mobilitenin gelişmesi dili zapt etti.
15.11.2024 04:30
Dilli kaşar
O kadar da değil
08 Kasım 2024
Eyavvörs
01 Kasım 2024
GER-ÇEK
25 Ekim 2024
Yamyaş
18 Ekim 2024
Nobel'lerin bize gösterdiği
Tüm Yazıları
11 Ekim 2024