Yaşı otuzun altındakilerin gündemine girmeyen, ellinin altındakilerin elleri ekmek tuttuğunda pek hissedemedikleri, daha yaşlıların ise hayatlarını tanımlamış olan konudur enflasyon. Genel kanı, enflasyonu makro parasal politikalarla değerlendirir. Doğrudur ama çok daha fazlasıdır. Bu ülkede farkında olmadan herkesin DNA’sına işlemiştir. Bir yaşama, dünyayı ele alma biçimidir. İnsan hayatının da iş hayatının da göbeğine oturur. Gider-gelir makasının açılmasının da çok ötesindedir. Bugünkü pek çok şeyi anlamak için enflasyon süreci parametre olarak kullanılmak durumundadır. Kırılma noktası 1974. İkinci Dünya Savaşı sonrasının müthiş ekonomik kalkınması, soğuk savaş gerginlikleri içindeki uzay ve silahlanma yarışlarına Vietnam’ın tuz biber ekmesi, yol açması... Öte yandan sinemadan müziğe, doğum kontrol hapından mini eteğe, çiçek çocuklardan sömürgelerin bir bir bağımsızlaşmasına, dünyada bir özgürlük hareketi başlamıştı. Ama birden 73-74’te OPEC krizi olarak bilinen, Orta Doğu askeri harekatlarına tepki olarak başlayan petrol krizi bir bomba etkisi yarattı. Benzin için salon salamanje, silindir zengini Amerikan arabalarının yerini atom bombası sonrası kendini toplamış çekik gözlü markalar almaya başladı. Enerji en değerli şeydi. Büyüme durdu. Bütün dünyada. Petrol krizi ile yüzyıl sonuna kadar olan büyüme, savaş sonrası ile petrol krizi arasındaki dünyanın toplam büyümesinin yarısına düştü. Nüfus katlanırken, büyüme yarıya düştü. Dünya düştü. Aynı dönemde beklenmeyen bir askeri operasyon da, askeri darbeler, muhtıralar, ambargolarla yıpranmış, yanlış politikalarla yalpalayan ekonomiyi temelden etkiledi. 74’te yüzde yirmi beş olan enflasyon, 80’in ilk altı ayında üç haneyi aşıvermişti bile! 80 sonrasının “düşeceeyk-düşür” deyince, emre çok kısa süre itaat eden enflasyon, hızını yakalayacak 94’te dolar kısa sürede sekiz bin liradan yetmiş bin liraya çıkacaktı. Enflasyonun deldiği tavanlar gökdelenlerde bile yoktu: O yıl yüzde yüz yirmi beş rekoru da kırılıverdi. Ta ki duvara vurup durup hırpalanıp doğruluncaya kadar. Otuz yıl boyunca, yüzde otuzun altını neredeyse hiç görmeden yaşamış olmanın verdiği kimselerde olmayan alışkanlıklar ve işleyişlerle.
08.10.2021 04:30
EN FLASYON BİZİM FLASYON
Tüketiyorum öyleyse tükeniyorum
22 Kasım 2024
Dilli kaşar
15 Kasım 2024
O kadar da değil
08 Kasım 2024
Eyavvörs
01 Kasım 2024
GER-ÇEK
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024