Yeme içme sektöründe trendler her sene değişse bile, son yıllarda değişmeyen bir gerçek var, o da kullanılan malzemenin önemi. İnsanlar hızla daha çok bilinçleniyor, tükettiklerini sorguluyor, organik gıdaların peşinden koşuyor. Artık lezzetli ve havalı yemeklerin yerine doğal ve içeriğini bildiği malzemelerin kullanıldığı yerleri tercih ediyor. Yeni nesiller ise daha sorumlu. Hem kendi sağlıkları, hem de sürdürülebilir dünya için daha bilinçli.
Yüzde yüz izlenebilir balık
Balık yasağının kalkmasıyla ağlar dolmaya başladı. Tabii insanlar yedikleri balıklar hakkında endişeye kapılmıyor değil. Metro Türkiye önemli bir projeye imza atmış. Ürünlerindeki izlenebilirlik kapsamını bir adım öteye taşımış. “Tabağında Ne Var?” sloganı ile başladıkları yolda, bu kez de balığın, avlandıktan sofraya gelene kadarki her adımının kaydını tutuyorlar, avlanma tarihi ve tedarikçisini de kayıt altına alıyorlar. Hatta ölçümlerle, barındırdığı kurşun, cıva, ve kadmiyum gibi ağır metalleri de denetliyorlar. Özellikle Marmara Denizi’nden yakalanan ürünler için de müsilajla ilgili olarak ek mikrobiyolojik testler yapıyorlar. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde hala balık tüketiminin az olduğu düşünülürse, oldukça faydalı bir uygulama olarak gözüküyor.
The Stay Bosphorus
The Stay Bosphorus, yani eski Bebek Otel de yine tarladan sofraya anlayışına önem veren işletmelerden biri. Geçenlerde kahvaltıya gitme şansı buldum. Öncelikle kahvaltı hem zengin, hem de malzemeler açısından çok özeldi. Otelin şefi Demir Özkal ile de sohbet edebildim. Doğal malzeme peşinde çok büyük emekle koştuğunu gözlemledim. Servis ettikleri her peynir, zeytinyağı ya da zeytin için ciddi araştırmalar yapıyorlar. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki The Stay grubu olarak” The Stay Pastoral” adı altında bir de sürdürülebilir tarım projesine imza atmışlar. Amaçları, sürdürülebilir lüks felsefesinden filizlenen organik bir tarım. Tekrar kahvaltıya dönersek, sonunda gelen, şefin kendi hazırladığı somon gravlax ile sunduğu poşe yumurta ve avokado püresi gerçekten çok lezzetliydi. Otel yeni sezon için ise yeni bir öğle ve akşam yemeği menüsü hazırlıyor. Deniz şefin söylediğine göre biraz Fransız mutfağı esintileri taşıyan bir menü olacakmış.
Yeni Kilimanjaro
Kilimanjaro geçen hafta kapılarını yeniden Bomonti Ada içerisinde açtı. Çok takdir ettiğim sevgili Melih Demirel, tüm Bomonti Ada içinde konuşlanan mekanların mutfaklarının başına geçmiş. Ben öncelikle Kilimanjaro’dan bahsetmek istiyorum. Burası yerleşkenin tabiri caizse en havalı restoranı. Malzemeye, tarladan sofraya mantığına çok önem verilmiş. Menüde yer alan birçok yemeği tadabilme fırsatı buldum. Kısaca bu sezon özel mutfağı ile adından çok söz ettirecek gibi. Özellikle yediğim deniz mahsullü gofret olağanüstüydü. Şefin uzmanlık alanlarından olan sakatatlar da keza. Önden gelen kendi yaptıkları ekmek ve yağ ise çok tehlikeli. Çok yememenizi ve diğer lezzetlere yer bırakmanızı öneririm. Balık ceviche ise yediğim en iyilerdendi.