Bir sene kadar önce, görev yaptığım Amerikan üniversitesinden yıllık iznimi alıp memleketim Moskova’ya gittim. Ayak bastığım yer ifade özgürlüğünün kalesi sayılmazdı ama hala belli ölçüde özgürlük vardı. Muhalefet lideri Aleksey Navalni yurt gezisindeydi ve Kremlin’in kuklası olmamış siyasetçiler için destek toplamaya çalışıyordu. Halk gösterileri yapılıyordu. Bağımsız sivil toplum kuruluşları faaliyetlerine devam ediyordu. Gazeteci ve analistlerin hepsi Kremlin ile illa aynı safta değildi. Komünist Parti birçoklarına mazide kalmış bir hatıra gibi görülüyordu. O günden bu yana Navalni hapse atıldı, öncülük ettiği protestolar susturuldu. Navalni’nin kurduğu yolsuzlukla mücadele vakfı “aşırılık” suçlamasıyla yasa dışı ilan edildi; vakıf üyeleri ya soruşturma altında ya da sürgünde. Hemen her gün yeni bir gazeteci, medya organı, insan hakları savunucusu veya bağımsız örgüt ya “yabancı ülke ajanı” ya da daha da beteri “istenmeyen” kişi veya kurum ilan ediliyor. Son bir yılda Rusya’nın özgürlük alanının dışına çıkışı hızlı oldu ama aslında bu hep yakın bir ihtimaldi. Örneğin yabancı ülke ajanı suçlamalarını mümkün kılan yasa 2012’de kanunlaşmıştı; amaç yurt dışıdan fon alarak “siyasi faaliyet” yürüten örgüt ve kişileri engellemek ve itibarsızlaştırmaktı. Ancak yasanın uygulanışı giderek daha keyfi bir hal aldı; bugünlerde bir “retweet” bile yabancı ülke ajanı yaftası yemeniz için geçer sebep sayılabiliyor. (“İstenmeyen” kişi olduğunuzda ise tamamen yasa dışı ilan ediliyorsunuz.) Sadece bu yıl, yabancı ajanlar listesine 101 yeni kişi veya kurum ilave edilerek bu alanda rekor kırıldı. Listedeki toplam 359 ismin 88’i medya ile bağlantılı kişi ve örgütler. Rus hükümetine göre bu “ajanların” listede yer alması gerekiyor çünkü “devlet politikaları üzerinde nüfuz sahibiler”. Elbette siyaseti etkilemek hem gazeteciliğin hem de fikir savunuculuğun temel amaçlarından biri. Sorun da burada: Başkan Vladimir Putin kısa vadede Rus siyasetini kontrol edeceği bir pozisyona yerleşmiş olsa da, eleştiriyi hala varoluşsal tehdit olarak görüyor. Tüm bu susturma ve zulmün ortasında, beklenmedik bir şekilde ayakta kalan Komünist Parti, Kremlin’in tek gerçek rakibi haline geldi. Büyük oranda Navalni’nin – seçmenleri Kremlin tarafından desteklenen adayı geçme ihtimali en yüksek olan kişiye oy vermeye teşvik eden – “akıllı oy” stratejisi sayesinde, Komünistler geçen ayki genel ve yerel seçimlerde çok iyi iş çıkardılar. Resmi rakamlara göre Komünist Parti, Duma (yasama meclisi) seçimlerinde yüzde 18.9 oy aldı; Kremlin’in Birleşik Rusya Partisi’nin oranı ise yaklaşık yüzde 49.8 oldu. Ama Komünistler sonuçları tanımadı ve seçimlerin hileli olduğunda ısrarcı. Gerçekten de bazı uzmanlar onların yüzde 30, Birleşik Rusya’nın ise yüzde 35 civarı oy almış olabileceğini tahmin ediyor.
29.10.2021 04:30
Komünistler geri geliyor
Kremlin yükselen Komünist Parti’yi baltalamaya kalkarsa sosyal patlama riski artar. Baskı uygulamazsa Komünistler ciddiye alınması gereken bir güç haline gelebilir
Rusya tarihinin en büyük demokratıydı
02 Eylül 2022
Totaliterliğinin kökeni KGB’nin tarihinde gizli
29 Nisan 2022
“Mao da dedemden nükleer silah istemişti”
04 Mart 2022
Putin’in yeni Rus İmparatorluğu’nun bedeli çok ağır
14 Ocak 2022
Otoriter rejimler neden homofobik?
Tüm Yazıları
24 Eylül 2021