21 Kasım 2024, Perşembe Gazete Oksijen
24.09.2021 04:30

Otoriter rejimler neden homofobik?

Diktatörler, mevkilerini hayatın mümkün olan her yönünü kontrol altında tutarak koruyor. Korkan halk da maço liderlere ihtiyaç duyduğunu düşünüyor. Çin, Rusya ve Macaristan'da görülen resmi homofobinin bununla ilgisi var

Çin hükümeti “hanım evladı” ve “efemine” erkeklerin televizyona çıkmasını yasakladı. Devlet Başkanı Şi Cinping’in eşcinsel erkekleri, aslında geleneksel erkeklik standartlarına uymayan herkesi hedef alması bizi şaşırtmamalı. Homofobi, otoriter rejimlerin alametifarikalarından biri. 1980’lerin başında Moskova Devlet Üniversitesi’nde öğrenciyken, yumuşak sesli, edebiyat aşığı bir sınıf arkadaşım intihal suçlamasıyla okuldan atıldı. Ancak sınıftan başka bir arkadaş kulağıma eğilip atılan öğrencinin asıl suçunun “eşcinsellik” olduğunu fısıldadı. Bunu hiç unutmadım.  Sınıf arkadaşımız belli ki “kahraman” Sovyetler iklimi için fazla kibar görülmüştü. Gerçekten de o zamanlar kadınların bile erkeksi olması gerekiyordu: Turuncu yelekleriyle kar küreyen ve çivi çakan kadın işçilerin görüntüleri, Sovyet döneminin yaygın imgeleriydi. Hele erkekler için, göğsünü şişirmiş, tüfeği atışa hazır duran bir “maço” olmamak, neresinden baksanız suç sayılırdı. 

Devlet destekli homofobi

Diktatörler düzene bel bağlar. Kendi mevkilerini halkın ihtiyaçlarını karşılayarak değil, ülkedeki hayatın mümkün olan her yönünü kontrol altında tutarak korurlar. İnsanların nasıl davranması gerektiğini harfiyen belirlemek ve aykırı fikirleri tekinsiz, hatta tehlikeli olarak nitelendirmek de buna dahildir. Rana Mitter’in de işaret ettiği gibi, Çin’deki cinsiyet konusundaki dayatma, aslında devlet tarafından onaylanmış siyasi perspektiflere herkesin uymasını amaçlayan kapsamlı kampanyanın bir parçası.  Devlet destekli homofobi, modern Rusya’da da görülen bir durum. 2013 yılında Devlet Başkanı Vladimir Putin bir anda eşcinsellik konusunu makamına yönelik bir tehdit olarak görmeye başladı. Putin gibi bir diktatör çevresinde bu tarz dedikodular dönsün istemez. Neticede, Sibirya’da gölde balık tutarken ve üstü çıplak at binerken fotoğraf çektiren bir adamdan bahsediyoruz. O fotoğraflar bir anda bütün dünyadaki gay dergilerinde ikona dönüşmüş, yaşananlar üzerine Rusya “eşcinsellik propagandasını” yasaklayan kanunu meclisten geçirmişti. 
“Eşcinselliğin teşvikinin” kanunla yasaklandığı Macaristan’da Onur Yürüyüşü.
“Eşcinselliğin teşvikinin” kanunla yasaklandığı Macaristan’da Onur Yürüyüşü.

Eşcinselliği öğrenilen bir davranış sanıyorlar

Tıpkı Çin’deki yeni yasak gibi Rusya’daki kanun da görünüşte çocukları “geleneksel aile değerlerinin inkarını” teşvik eden bilgilerden korumayı amaçlıyordu. Gerçekte LGBT bireylerin eğitim ve diğer hizmetlere erişimini kısıtlıyordu. Bugün Rusya’da birçok kişi eşcinselliğin öğrenilen bir davranış olduğuna kanaat getirmiş durumda. Zeki ve eğitimli insanlar bile birinin “eşcinselliğe geçmesi” üzerine dedikodu yapmaktan geri kalmıyor.  Ama o kanun sadece başlangıçtı. Geçen yılki sözde anayasa referandumuyla yasalaşan değişiklik uyarınca, aynı cinsiyetten olanların evlenmesi yasaklandı ve evliliğin sadece bir erkek ile bir kadın arasında gerçekleşebileceği tasdik edildi.  Bu kadim homofobik otoriter model Filipinler’de de kendini gösteriyor. Devlet Başkanı Rodrido Duterte bir keresinde, utanç verici bir hastalıktan bahsedermiş gibi, “güzel kadınların” yardımıyla içindeki eşcinselliği “tedavi ettiğini” söyledi. Filipinler anayasası hemcinslerin evliliğine izin verse de ülkedeki Aile Hukuku bu uygulamaya müsaade etmiyor.  Türkiye’de LGBT hakları yok değil ama bu bireylere yönelik geniş çaplı bir ayrımcılık ve taciz söz konusu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sene başındaki öğrenci protestolarından sonra, “Gençliği LGBT gençliği değil bu milletin şanlı tarihindeki gençlik olarak geleceğe taşıyacaklarını” söyledi.  Bazı sözüm ona demokrasiler bile bağnazlığa dönüş yolculuklarında devlet destekli homofobiden yardım alıyor. Macaristan’da Viktor Orbán hükümeti “eşcinselliğin teşvikini” ve reşit olmayanların cinsiyet değiştirmesini yasaklayan kanunu meclisten geçirdi. Polonya’da yüze yakın bölge, kasaba ve şehirde, “LGBT İdeolojisinden Arınmış Bölgeler” ve anti-LGBT “Aile Sözleşmeleri” uygulamaya kondu.  Bugün artık ABD başkanlık koltuğunda oturmayan Donald Trump da mesela protestocuları şiddet uygulamakla tehdit ederken benzer bir “maço” söylem benimsemişti. Hatta işi testosteron seviyesi ve penisinin büyüklüğü ile övünmeye kadar vardırmıştı. İşin siyasi tarafında, ultra-muhafazakar başkan yardımcısı Mike Pence’in de yardımıyla, LGBT bireylere sağlanan korumayı zayıflatmış, cinsiyet değiştirmiş bireylerin orduda görev yapmasını yasaklamıştı.  ABD en azından şimdilik Trumpçılıktan kurtuldu. Ancak karikatürize maço liderlerin sayısı artacak gibi görünüyor. Ukrayna’da Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin kendini agresif ve erkeksi bir figür olarak gösterme adeti yoktu; daha ziyade “metroseksüel” denecek bir tarzı vardı. Fakat bugün vatanını Rus tehdidinden korurken, çoğu zaman askeri üniformalar içinde, iri yarı bir milliyetçiyi oynuyor. Ukrayna ile bağımsızlıklarını ilan eden Donetsk ve Lugansk Rus cumhuriyetleri arasındaki sınır hala bir savaş alanı ve Zelenski kısa süre önce Putin’i bu bölgede karşısına çıkmaya çağırdı.  Söz konusu liderlerin kendi mevkilerini sağlama almak için “egemen erkekliğe”, yani erkeklerin güçlü, sert ve baskın olması gerektiği düşüncesine bu kadar bel bağlaması bizi şaşırtmamalı. Otoriter devletler temelde zayıftır ve diktatörler temelde kendilerini güvende hissetmez. Bu yüzden sürekli ne kadar güçlü olduklarını etrafa yansıtmaya çalışırlar.  Ama bugünün hızla değişen dünyasında sıradan insanlar, özellikle süregelen “baskın” konumlarının aşındığına inananlar da kendilerini güvende hissetmiyor. Tam da bu yüzden, eski düzeni ve toplumsal rollerin daha net olduğu geçmiş dönemlerdeki öngörülebilirliği geri getirmeyi vaat eden diktatörleri kucaklamaya böylesine hevesliler. Başka bir deyişle, insanlar değişimden korkuyor ve kendilerini korumak için maço liderlere ve ataerkil yönetimlere ihtiyaç duyduklarını düşünüyorlar. Bu durumda “hanım evladı” kimdir?  © Project Syndicate, 2021.
Nina L. Khrushcheva
Nina L. Khrushcheva