Çocukken İtalyan arkadaşlarım bana ahtapot avlamayı öğretmişlerdi, Kemer’de. Kayalıklarda dalar, taşların arasında iki göz arar, gözleri gördük mü, elimizi taşların arasına sokar ahtapotu kolumuza sardırıp çeker çıkarırdık. Üç dört çocuk her seferinde birkaç ahtapotla dönerdik eve. Plajda ahtapotları en az yüz defa taşlara vurur, taşın üzerinde ovar, köpürtür annelerine teslim ederdik. Bir keresinde İtalyan anne bize ahtapotlu makarna yaptı. Domatesli, acılı soslu linguine makarnanın üstüne haşlanmış ahtapot bacaklarıyla geldi makarna. Sos o kadar acıydı ki ahtapotun tadının neye benzediğini anlayamadım. Sadece sert, elastiki dokusunu hatırlıyorum o ahtapotun. Sevmemiştim bu lastik gibi dokuyu.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim