Çocukken çam fıstığını ailemin mutfağında, lokantalarda birçok yemeğin içinde sıkça görürdüm. Kavruk, tatlı, yağlı fıstıksı tadı, kırılgan dokusu ve rengiyle girdiği yemeğe şahane bir lezzet katmanı eklerdi. Bir anlamda görsel ve tatsal olarak yemeğin süsü, belki de mücevheri idi. Nereden, nasıl gelir bilmezdim. Çamını Şam zannedip adındaki fıstıktan dolayı diğer fıstıkların bir çeşidi sanırdım çam fıstığını. Çok sonra öğrendim çam fıstığının Akdeniz’e özgü bir çam çeşidinin kozalaklarından elde edildiğini. Şemsiye gibi yaprakları diğer çamlardan farklı olarak tepesinde toplanan bu heybetli çam ağacının kozaklarından çıkan bu fıstıklar, tarihte hep çok değerli olarak kabul edilmiş. İstanbul Boğazı’nın iki yakasının tepelerine Osmanlı döneminde bolca çam fıstığı ağacı dikilmiş, dünya güzeli Boğaz’ı taçlandırmak için. Bugün İstanbul Feritpaşa Korusu’nda halen 300 yaşının üstünde çam fıstığı ağaçları var. Çam fıstığı neredeyse her çamın kozalaklarından çıksa da, boyutları nedeniyle ‘pinus pinea’ çeşidi çamın fıstıkları yenebilecek boyutta oluyor. Akdeniz’e ait bu çeşit çam kıymeti nedeniyle bugün Afrika’dan Amerika’ya kadar birçok kıtada yetiştiriliyor. Diğer taraftan Kore ve Çin’de yetişen, Kuzey ve Güney Amerika’da yetişen, İsviçre’de yetişen çam fıstığı ağaçları da var. Ama en kalitelisi yurdumuzda da yetişen, Akdeniz’e özgü olan ‘pinus pinea’ ya da ‘stone pine’ diye bilinen çeşidi.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim