23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
05.11.2021 04:30

Kaygı bozukluğu nasıl tedavi edilir?

Cura (Kaygı) bir nehrin kenarından geçiyormuş. Karşıda bir kil yumağı görmüş. Hemen o yakaya geçip kili şekillendirmiş. Bu bir insan şekliymiş. Roma mitolojisinin önemli kahramanlarından Jüpiter’den bu yaptığı esere bir ruh vermesini istemiş. Jüpiter kabul etmiş ama bir şartla; kilin adı Jüpiter olacakmış. Haliyle Cura buna itiraz etmiş. O sırada Toprak araya girmiş. Benim adım konacak diye. Üçü aralarında tartışırken Satürn’ü hakem tayin etmeye karar vermişler. Satürn ise ‘Ne Cura ne Toprak ne de Jüpiter olacak, onun adı artık Homo (insan)’ diyerek tartışmayı sonlandırmış. Bu hikayeyi Martin Heidegger, ‘Varlık ve Zaman’ adlı eserinde anlatıyor. Kaygı ve insanın neredeyse birbirlerini yaratmış olmalarına ne güzel bir örnek değil mi? Kaygı insan tabiatının önemli bir parçası ve bir miktar kaygılı olmak son derece doğal. Hele ki pandemiden sonra bütün dünyanın kaygı oranı yüzde 25-30 civarında arttı. ‘Bir hafta sonra sınavım var ve bunun için endişeleniyorum’ demek normal. Ama eğer ‘Bir hafta sonra sınavım var ve o kadar gerginim ki diğer derslere çalışmayı, ailemle iletişimi, uyumayı, yemek yemeyi, kısacası tüm dünyayla olan bağımı kopardım’ diyorsa biri, bunun adı artık kaygı bozukluğudur.  Kaygı bozukluğunun birçok semptomu ve sonuçları var. En önemlisi de yaşam kalitesini etkilemesi. Çünkü bu insanlar günlerinin büyük kısmını korku içinde geçirir. Kaygı, yeni şeyler denemeyi, iş ve özel hayatınızda risk almayı, hatta bazen evden çıkmayı bile zorlaştırır. İnsan kendini kafese kapatılmış hisseder. Kaygı bozukluğunun sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, birçok faktörün beraber rol oynadığı düşünülüyor: • Beynin duygu ve davranışlarla ilgili alanlarında aşırı aktivite • Ruh halinin kontrolü ve düzenlenmesinde rol oynayan beyin kimyasalları serotonin ve noradrenalin dengesizliği • Ebeveynlerinizden miras aldığınız genler (Bu durumda yakın akrabalarınız varsa kaygı bozukluğu geliştirme ihtimaliniz 5 kat daha artıyor.) • Aile içi şiddet, çocuk istismarı veya zorbalık gibi stresli veya travmatik deneyimler • Artrit gibi ağrılı ya da kanser gibi yaşamı tehdit eden kronik hastalıklar • Uyuşturucu ya da yüksek miktarda alkol öyküsü... Kaygı bozukluğunun yaşam kalitemizi ciddi bir şekilde etkileyebileceğinden bahsetmiştik. Buna ek birkaç bilgi daha vermek istiyorum. • Yaygın kaygı bozukluğu çocuklukta başlayabilir. Semptomlar genellikle 6 yaş civarında çıkar. Bu çocuklar endişeliyim diyemeyebilir, onun yerine mide ağrısı ya da baş ağrısından bahsederler veya öfke nöbetleri geçirebilirler. Huzursuzluk, dikkatsizlik ve gerçeklerden kaçma da göz ardı edilmemesi gereken belirtilerdir. • Kadınların kaygı bozukluğu geliştirme olasılığı erkeklerinkinin iki katıdır. • Kaygı bozuklukları fiziksel sağlığınızı olumsuz yönde etkiler. Kalp hastalığı, diyabet, madde kullanımı, kronik solunum yolu hastalıkları ve inflamatuar bağırsak sendromu bunların başlıcalarıdır. Bilim insanları, kaygının fiziksel değişikliklere nasıl yol açtığını hala araştırıyorlar, ancak uzun süreli stresin kortizol düzeylerini artırdığını ve bunun da bağışıklığın azalmasına, kalp ve akciğerlerin işlevlerinin değişmesine yol açtığını buldular. • Pek çok insan kaygının konsantrasyonu bozabileceğini, sinirlilik ve huzursuzluğa neden olabileceğini bilir. Ama halsizlik, nefes darlığı, hızlı kalp atışı, mide bulantısı, ateş basması, baş dönmesi gibi fiziksel cevaplarını tahmin edemeyebilir. Böyle kişilerin mutlaka yardım alması gerek. • Egzersiz kaygıyı hafifletebilir. Her derde deva egzersizin, bazen tek bir antremanla bile ruh halinizi yükseltebileceğini unutmayın. Ama nadiren iyi bir çözüm olmayabilir. O zaman kişiye özel, destek olma yolunu bulmak gerekir. • Kaygı tedavisi semptomları büyük ölçüde azaltır. İlaç tedavisinin yanı sıra bilişsel davranışçı terapi, meditasyon, uyku düzenini oluşturmak ama her şeyden önce sorunla yüzleşmek son derece faydalıdır. Peki hayatımızın bu kadar içinde olan kaygının hiç mi iyi tarafı yok? Var elbette ve bunlar benim daha çok dikkatimi çekiyor: • Kaygı sizi daha akıllı yapabilir. Endişeli olma eğilimindeki kişi doğal olarak daha zekidir. Çünkü iyi araştırır, eleştirel düşünür ve iyi analiz eder. Kaygınızı daha iyi anlamak, seçenekleri bilinçli bir şekilde keşfetmeyi ve sorunu sakince çözmeyi öğrenmenize yardımcı olabilir. Bu beceri hem zihinsel hem de duygusal zekanızı geliştirir. • Korku sizi tehlikeden korumak için tasarlanmıştır. Kaygı bu hayati ve temel tepkinin bir parçasıdır. Kaygıyı iyi niyetli, can sıkıcı bir arkadaş olarak düşünebilirsiniz. Bazen en kötüsünü söyler ama kendinizi korumanıza yardımcı olur. • Kaygı sizi en derindeki temel değerlerinizi bulmaya götürür. Neden korktuğunuzu fark etmek, gerçekten neye kıymet verdiğinizi keşfetmenin bir yolu olabilir. • Kaygı tüm potansiyelinizi bulmanızı sağlayan bir kapıdır bazen. Kaygıyı kendinizi motive etmek için kullanmaya çalışın. Onun olumsuz baskısıyla başardıklarınıza bakarak, odaklandığınızı, sakinleştiğinizi ve ne kadar daha fazlasını yapabileceğinizi hayal edin. Bu büyük bir güç sağlayacaktır. • Bir çok insan için kaygı başarıya giden yol için ilham verici değildir. Sizi felçli, hareket edemez hatta konuşamaz hale getirebilir. Ama endişeli düşünce ve davranışlarınızı besleyen enerji aynı zamanda harekete geçmeniz ve çıkmaz yolları aşmanız için gerekli kuvveti de size veriyor. Bunun çok iyimser bir düşünce olduğunu sanmayın. İçimizdeki hangi duyguyu beslersek oyuz biz. Paniğe kapılacak enerjimiz varsa onu yenecek enerjimiz de var demektir.

Özlem Cankurtaran
Özlem Cankurtaran