Sevgilime veda ettim. Açık denizlere doğru, o bembeyaz yelkenlisiyle yol aldığını düşünmek istiyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor. Büyük bir maceranın sonu bu ama asla sevdamın değil… Sizlerle daha önce paylaşmıştım. 2007’de teşhisi kondu Cüneyt’in. Bir nörodejeneratif hastalık. Tanısı zor, tedavisi yok. Büyük bir asaletle kabullendi durumunu fakat savaşmaktan hiç vazgeçmedi, hiç pes etmedi. Hastalığının her aşamasında aşık oldum ona. Kimseye bir şey yüklememesine, isyan etmemesine, hayatı aldıkları ve verdikleriyle öylece kabullenmesine. Üstüne üstlük, bir de bana güç verdi, üzülmemem için uğraştı. Ne zaman biri ‘Nasılsın’ dese ‘Bomba gibiyim’ derdi. Çünkü bunu kendine de söylüyordu. Çok şey öğrendim Cüneyt’ten. Sonra hastalık hızlanmaya başladı. Bütün kasları gibi solunum ve yutkunma kasları da zayıfladı. Sonunda bir gün evde solunumu ve kalbi durdu, 11 sene önce. Gözü gözümde nefessiz kaldı. Kalp masajıyla geri döndürdüm. Hala nasıl yaptığımı hatırlamıyorum. Sadece ‘Beni bırakma’ diye bağırdığımı biliyorum. Bırakmadı. Yıllarca yanı başımda yatarak bu duruma katlandı ve eminim benim gibi, ümidini hiç kaybetmedi. Tıbbi olarak bilinçsiz diye tanımlansa da ben onunla hep iletişim kurdum. Eve geldiğimde ve sevgilim diye bağırdığımda gözünü açtığında, bazen gözümün taa içine baktığında, bazen de çok iyi tanıdığım bir mimik hareketini yakaladığımda. Bunlardan çok büyük güç aldım. Hastalığın ilerlemeye başladığı dönemde birbirimize söz vermiştik. Ne olursa olsun ellerimizi hiç bırakmayacağız diye. İkimiz de sözümüzü tuttuk. Herkes bana, benim Cüneyt’i yaşattığımı söylerken, beni ayakta tutanın aslında o olduğunu yalnızca en yakınlarım bildi. Cüneyt’in her nefesine, varlığına, onu sevip öpebilmeme çok şükrettim. Ama onun beni sevmesini, sarmalamasını, şefkatini çok özledim. Ben hekimim. Bu hastalıkla ilgili dünyada yapılan bütün çalışmaları çok yakından takip ettim. İnanın nörodejeneratif hastalıklarla ilgili çalışmalara, kanser araştırmaları kadar para harcanıyor. Bir gün bu hastalıklar da durdurulacak. Ne yazık ki o gün bugün değil. Realitenin çok farkındaydım ama umudumu da hiç kaybetmedim. Hatta biraz fazlaca umut ettiğimi Cüneyt’ten sonra anladım. Derin bir hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü benim için nefes varsa her şey mümkün. Daha yürüyeceğimiz yollar, yaşayacağımız mucizeler vardı. Ben sandım ki bunca yıllık mücadelenin bir nedeni olmalı, hikayemizin sonu mutlu bitmeli. Yas çok sağlıklı ama çok kederli bir süreç. Hastalık ya da ileri yaş insanı sona alıştırmıyor. Ben kaybımı birdenbire olmuş gibi yaşıyorum. Dimdik, ayaktaki kocamı kaybetmiş gibi. O yüzden insanlara ‘Yaşlı mıydı’ ya da ‘Hasta mıydı’ gibi sorular sormayın. Bu insanı daha çok acıtıyor. Ölüm kaçınılmaz son ama hiçbir durum onu haklı çıkarmıyor. Avutmaya yarayacak sihirli bir sözcük yok. Biliyorum herkes bir şekilde yardım etmeye çalışıyor. Bence yapılacak en güzel şey elini tutmak ve yalnız değilsin demek. Ben çok şanslıyım bu konuda. İnanılmaz bir ailem ve paha biçilemez arkadaşlarım var. Bugün beş hafta oldu ve hiç yalnız kalmadım. Ama el ayak çekilince ve yatağa yattığında çok derin bir sızı kaplıyor insanın içini. Genç yaşımdan beri birçok hastalıkla mücadele ettim. Aklıma hiç kötü şeyler getirmedim, kendimi hiç bırakmadım. Fakat hayatımda iki kez zaman durdu. Birincisi babamı kaybettiğimde, ikincisi şimdi. İkisinde de ilk günlerimi hatırlamıyorum. İkisinde de kalbimde ateş yanıyor. Belki bir gün kor olacak ama içimde hep kalacak. Bir hekim, bir hasta ve bir hasta yakını olarak masanın her tarafında bulundum. Çektiğim bütün fiziksel acılara rağmen şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, hasta yakını olmaktan daha zor bir şey yok. Acısına ilaç, derdine derman olmak, sevdiğinize can vermek istiyorsunuz ve elinizden bir şey gelmiyor. Çaresizlik en kötü duygu. O yüzden ben hastalarıma önem verdiğim kadar hasta yakınlarına da kıymet veririm, onları beraber tedavi etmeye, destek olmaya çalışırım. Hastalığın tedavisi bir ekip işidir. Siz ne yaparsanız yapın, hastanın etrafında bir sevgi çemberi yoksa eksik kalırsınız. Bütün dünyada ve çok az olmakla birlikte bizim ülkemizde de hasta yakınları için destek grupları oluşmaya başladı. Bu insanlar birbirleriyle deneyimlerini paylaşıyor ve birbirlerinden kuvvet alıyorlar. Ben danışanlarımın bu tip gruplarda yer almasını çok teşvik ediyorum. Kendime faydalı olacak bir formülüm henüz yok. Büyük bir boşluktayım. Hayatımın 26 yılı Cüneyt’e aşık olarak geçti. Ömrümün sonuna kadar da öyle kalacak ve sadece bu duygu beni mutlu ediyor. Şu dünyada Cüneyt’i tanıyan herkese sarılmak ve sabahlara kadar onlarla konuşmak istiyorum. Tabii bunun yanında bir işim ve vazifelerim var. Kardeşimin ve dostlarımın ısrarıyla işime, benim için erken denebilecek bir zamanda bir hafta sonra başladım. İnsan hiçbir yere sığamıyor ama elbette meşguliyet ve her koşulda insanlara dokunabilmek faydalı oluyor. Yeğenim var 16 yaşında. Cüneyt ilk hastalandığında 5 yaşındaydı. O gün bugün çok şeye şahit oldu. Artık ona duygusal bir ağırlık yüklemek istemiyorum. Şu an iyi değilim ama zamanla olacağımı biliyorum. Sadece zaman çok yavaşladı. Çabuk çabuk günler geçsin ve yüreğim biraz hafiflesin diye bekliyorum. Son olarak da bu hastalıktan mustarip olanlara ve sevdiklerine bir kaç kelime etmek istiyorum. Mucizelere çok yakınsınız. Asla karamsarlığa düşmeyin, bunu da hayatın bir parçası olarak görün. Birlikte geçirdiğiniz her dakika, aldığınız her nefes yanınıza kar. Bunun tadını çıkarın. Mutlu bir hayat yok, mutlu anlar var, lütfen unutmayın. Ve inancınızı, tutkunuzu, ümidinizi hiç kaybetmeyin.
24.12.2021 04:30
Mutlu bir hayat yok, mutlu anlar var…
İşlenmiş gıdalar tıpkı alkol, sigara gibi
16 Aralık 2022
Pankreas kanserinde umut veren rakamlar
02 Aralık 2022
Egzersizin yaşı yok
18 Kasım 2022
Mutluluk hormonlarını nasıl artırabiliriz?
11 Kasım 2022
Sağlığınızla ilgili hiç yalan söylediniz mi?
Tüm Yazıları
04 Kasım 2022