Eldekilere baktım; badalan, havuç, kereviz, yarım karnabalar. Belli oldu, hepsi bir tencereye girecek dumanı tüten bir yahni olacak
Çarşamba
Evde kocaman sosislerim var, tarihleri geçmeden kullansam iyi olacak. B’ yok, tek başıma nasıl olacak bakalım. Hava buz gibi, canım sıcak çorbamsı yahnimsi bir şey istiyor. Önce eldekilere baktım, dipfriz badalan kaynıyor, havuç var, pörsümekte olan bir kereviz, fena olmayan yarım bir karnabahar da cabası. O zaman belli oldu, hepsi bir tencereye girecek, dumanı tüten bir yahni olacak, içimi ısıtacak. İşe sade yağ ile başladım, sarımsak, iki dilim sosis, bahçeden taze mercanköşk. Döküm tavalarımın küçüğünü seçtim, üstüne bir tencereden kapak ayarladım, yağı lezzetlendirdim. Sonra verevine kalınca kestiğim havuçlar girdi tavaya, şöyle bir çevirdim, badalanlar ve su. Bildiğin düz musluk suyu. Hani tavuk suyu, kemik suyu bi’şey olsa tabii daha iyi, ama böylesi de gayet oldu. O kadar aromatik ve sosis, gereken lezzet derinliğini yaratır zaten. Badalanların pişmesine yakın iri küplenmiş kereviz ve iri çiçek karnabaharları ekledim, tenceredeki sosis ve mercanköşk buketini ise dışarı çıkardım, görevlerini tamamladılar. O arada o iki dilim sosisi hemen ayaküstü lüplettim. Yeteri kadar tuz, bolca değirmen karabiber. Yiyeceğimi düşündüğüm kadar sosisi dilimledim. Başka bir tavada hafiften renk verdim, sonra da yahninin içine ekledim, son 5 dakika için. O arada bir beurre manie, bitirme tereyağı hazırladım, mercanköşk, maydanoz, sarımsak ve limon kabuğuyla, ama unsuz. Ayrıca maydanoz da kıydım. O arada gözüme ıspanaklar ilişti, ani bir kararla onları da tavaya tıkalayıverdim, ateşi kapattım. Yahninin kendi sıcaklığı ıspanakları sündürmeye yetti. Hazırladığım lezzet tereyağını atıp, tavayı sallamaya başladım, hem lezzet kattı, hem parlaklık verdi. Bir tabak doldurdum, üstüne maydanoz serptim, oturdum bir dizi açtım, akşam yemeğini böyle geçiştirdim. Perşembe
Bir süredir sabahları kahvaltı etmiyorum, aralıklı oruç, günde iki öğüne indim. Kahvaltı etmiyorum diyorum ama saat 12 gibi ilk öğünüm çoğu zaman kahvaltı oluyor. Bazen doğrudan öğle yemeğine girsem de, ilk öğünde çoğu zaman yumurtayı tercih ediyorum. Yumurta düşkünlüğüm belli, her türlüsüne hastayım. Dün akşam yarısını yediğim sosislerin devamı ilk öğüne sosisli yumurta oldu. Ama tabii ki tam da kahvaltı gibi olmadı. Genelde kış aylarında hava soğukken illa ki pişmiş yemeğimsi kahvaltılar yapıyorum. Islatılıp pişen yulaf, ekmek yerine, hem doyuruyor, hem içten yanmalı motor gibi ısıtıyor, sıklıkla yapıyorum. Sosisli yumurta için de öyle oldu. Yulafı kalkınca ısladım, pişeceği tencerenin içinde. Saati gelince önce yulafı pişirdim. Zaten pırt diye 5 dakikada oluyor. Kıvamını bulunca içine beyaz peynir kırıkladım, biraz da zeytinyağı, karıştırdım, altını kapadım. O olana kadar, yarım hıyar küpledim, bir koşu da bahçeden kişniş. Bir tavaya sosisleri koydum. Tek yüzlerini çevirince aynı tavaya susam ve kırıklanmış ceviz. İki yumurtayı da üstlerine kırdım. Tam da üstlerine değil, şöyle hafifçe kenara çekip, açtığım yuvalara. Yumurtaların altı çıtırdak oluncaya kadar dokunmadım. Tabağa yulaf lapasını koydum, yumurtaları, sosisleri, cevizleri susamları. Hıyarları serpiştirdim, kişnişi iliştiriverdim. Mis! Cuma
B’ hala dönmedi, ama Allahtan Birce geldi. Canım balık istiyor, güzel iki deniz çipurası buldum. Akşam yemeği balık salata. Bir fırın tepsisini kağıtladım, üstüne az zeytinyağı. Balıkları tuzladım. Mangalda közde pişirip, içlerini çıkarıp, bir kavanozda zeytinyağıyla tuttuğum sarımsakları biraz limon kabuğu ve bolca karabiberle karıştırdım. İçine bir de yapraklarını ayıklayıp kişnişlerin saplarını incecik doğradım. Biraz da taze zencefil rendeledim. Sonra da balıkları bu sosla iyice ovaladım, iç-dış her yerlerini. Kağıdın üstüne balıklar, önceden 220 dereceye ısıtılmış fırına. Çok değil 12 dakika içinde tamam oldular. Çıkınca sofraya getirirken de kenara ayırdığım kişniş yapraklarını serpiştirdim. İyiden iyiye mis koktu. Salatayı yapmıştık, sofrayı kurmuştuk, oturup, ateşin karşısında keyfimizi yaptık, yanına da bir Keten Gömlek.