Bizim için yıl hasatla başlıyor, hasatla bitiyor, gerisi boş. O yağın tadına baktığın ilk an var ya... Kesif mutluluk, yüzünden sırıtmayı silemediğin, kendinden geçtiğin bir an. Çok şükür!
23 Ekim
Bugün çok işimiz var. Yemekle uğraşacak zamanımız yok. Ama karnımızı da doyurmak gerekiyor. Dipfrizde falafel var. Hep tutuyorum, bittikçe yenisini yapıp donduruyorum. İşte böyle zamanlarda hayat kurtarıyor. Çıkardık öğle yemeği saatinden sadece yarım saat önce. Öyle donuktan kızartıveriyorum, mis gibi de oluyor. Hiç anlamazsın tazesinden ayırt edemezsin. Hatta hatta itiraf ediyorum, donuk olanı daha bile iyi oluyor. Ama oradaki esas mesele, malı sızma zeytinyağında kızartıyor olmam. Neyi gerçek zeytinyağında kızartırsan, o şahane bir kızartma oluyor. Ben zamanında lokantada da kızartmalarımı zeytinyağında yapardım. Biraz daha ekonomik olur umuduyla sızma zeytinyağını riviera olanıyla harmanlardım yarı yarıya, ama tabii beyhude bir çaba. Hiçbir şekli ekonomik olmazdı, olmadı ama olsun, şanımız yürüdü. Böyle detaylar yüzünden belki de yemeğiyle fanatik müdavimler yarattı kendine Kantin. O arada havuç rendeledik, kırmızı soğan-maydanoz ovduk. Taze zencefilli bir tahin sos ve peynirli kremalı bir yoğurt sos da hazırladık. Zaten tek zahmeti de bu oldu. Normalde yanının pita veya lavaşlarını kendimiz yaparız, ama bu sefer bildiğin market işi lavaş aldık. Lavaşları şöyle bir ıslayıp fırında ısıttık, tazelendiler. Her şeyi bir tepsiye koyduk, falafelleri kızarttık, yeşil mandalinaları da dörde bölüp kattık yanlarına. Herkes kendi dürümünü kendi sevdiği şekilde dürdü, kimisi bol soğanlı, kimisi az; ya da az sos-çok sos, nasıl istersen yani. Acayip yedik, çok da mutlu olduk. Ellerinle yemenin insana mutluluk veren bir tarafı var, kesin bilgi.
24 Ekim
Bugün Maksut’un Neolokal’deki BMWlicious projesi kapsamında çıktığı E70 rotasından aldığı ilhamla hazırladığı menünün daveti var. Öğlen gibi yola çıktık İstanbul’a. Neolokal’e yakın bir otelde konaklıyoruz ki, akşamın sonunda dönmesi kolay olsun, araba kullanmaya gerek kalmasın. Onun için yola çıkmadan bir tek poşe yumurta, zeytin granolası, yeni acı zeytin, süzme yoğurt ve filtre edilmemiş yeni yağımızla kahvaltı ettik. Evet, hasadı yaptık, yağımız çıktı. Acayip bir duygu bu. Bütün sene beklediğimiz, zeytini takip ettiğimiz, havayı, doluyu, ayazı, yağmuru takip ettiğimiz bir süreç. Bizim için yıl hasatla başlıyor, hasatla bitiyor. Hayatımızın esas takvimi bu. Gerisi boş. Ama o yağın ilk tadına baktığın o ilk an var ya…… O yağ var ya….. Kesif mutluluk, yoğun coşkun, acayip duygusal, şiddetle romantik bir an. Yüzünden sırıtmayı silemediğin, kendinden geçtiğin bir an. Çok şükür! Yağdan, filtre edilmemiş haliyle doldurduk, alıp yanımıza eşe dosta dağıtma üzere attık arabaya. Herkes gelip Neolokal’den alır yağını. Tabii Maksut’uma da götürdük, ruhlara iyi gelsin, şifa olsun tanıklara diye.
25 Ekim
Hemen öğlen uçağıyla döndüm. Öğle yemeğine yetiştim. Ekin’le konuşmuştuk, personel yemeğini tıfıllar hazırlasın diye. Terbiyeli kereviz ve pilav. Bir de salata yapmışlar, pek güzel doyduk. İçimiz ısınarak, suyunu kaşıklayarak yedik. Hazıra konmak da iyi oluyormuş.
26 Ekim
Artık 30’undaki etkinlik için geri sayımdayız. Personel yemeği sadece karın doyurmalık bir şeye dönüyor bugün itibariyle. Kısa yollu bir erişte yaptık. Tamamı elde rafta, buzdolabında, kilerde ne malzeme varsa onlarla. Dipfrizden et suyu, kavanozdan kuru domates sosu, tabii kendimizin, bir de malum kavanozda kavurma yapıyorum, onun sonu. Erişte zaten fırınlanmış kendi imalatımız. Erişteyi tepsiye yaydım, üstüne kavurma, kaynak et suyu. O tıngırdayıp yumuşayınca, bir de ıspanak vardı az biraz kalmış, onu da katıverdim aralara. Ateşten alınca, bol değirmen karabiber ve hafiften sulandırdığım kuru domates sosu. Uydurmasyon yollu bir saçaklı oldu. Saçaklı ne mi? Tatar anneannemin şahane hamur işlerinden biri. Bunun elbette saçaklı ile hiç alakası yok, ama ilhamını oradan aldı.
29 Ekim
Hasat etkinliği yarın. Neredeyse hazırız. Ama hiç de değiliz. Hakkımızda hayırlısı. Yemek bugün Gömeç’teki köfteciden ekmek arası köfte. Şahane. Ve kolay. Ama akşamüstü işleri kolaylayınca bir Cumhuriyet rakısına gittik dostlarla. Şöyle hava kararmadan, denizin üstünde, şansımıza, bayramımıza şükretmeye. Hiç unutmadan. Yaşasın Cumhuriyet!