Yenal Bilgici’nin röportajı:
Atatürk 200 yıl da geçse bitmez
Atatürk’ün imparatorluk zabitliğinden cumhuriyet kuran bir lidere dönüştüğüne dikkat çeken Prof. İlber Ortaylı “O geçişi becerebilmiş insandır. 100’üncü yılda da, 200’üncü yılda da bitmez. Çünkü rastgele büyük adamlardan değildir. Enteresan bir havası vardır” diyor.
Zülfü Livaneli’nin yazısı:
Cumhuriyet en zoru başardı
Bir yanda kökenini Azeri, Fars, Arap geleneklerinden alan saray ve İstanbul yüksek kültürü, diğer tarafta Anadolu halklarının kendi içinde sözlü olarak yaşattığı zengin şiir, müzik ve hikaye kültürü. Bu iki ayrı dünyayı tek bir ulusun kültürü haline getirmek akıl almayacak kadar zor bir görevdi.
Ali Yaycıoğlu’nun yazısı:
Eleştirerek sahiplenmek
Benim için Cumhuriyet bazen birlik ve uyum içinde ama çoğu zaman gerilimler, hayal kırıklıkları ile dolu hikayemizin kümülatifi. Tam da bu yüzden Cumhuriyet’e bakışım bir eleştirel sahiplenme hali. Sahiplenme çünkü, Cumhuriyet hem beni ben yapan hem de benim yaptığım bir durum.
Baran Can Sayın yazdı:
İş Bankası’nın asırlık öyküsü
Kökleri Meşrutiyet dönemine dayanan “milli bankacılık” fikrinin ete kemiğe bürünmüş hali olan İş Bankası, 1924 yılının ağustos ayında Ankara’da kuruldu. “Atatürk’ün bankası” olarak da anılan İş Bankası’nın hikayesi, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinin gelişimine paralel ilerledi.
İlke Gürsoy’un röportajı:
CHP kurulurken tek hedef vardı
“Bu hedef işgal altındaki memleketi kurtarmaktı. Ama bunu halkı temsil ederek, onları da dahil ederek yapmaktı” diyen CHP’nin eski genel başkanlarından Altan Öymen ile Cumhuriyet’le yaşıt Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihini konuştuk.
Christine Philliou yazdı:
En kritik 10 yıl ve muhalefet
İlk 10 yıl adını verdiğim “1918-1928” döneminde kurumlar, halklar ve din meseleleri ortalığı kasıp kavurdu ve karara bağlandı. Yine aynı 10 yılda Cumhuriyet’in temelleri atıldı ve siyasi otorite konsolide edildi. Tüm bunları ‘muhalefet’ perspektifinden ele alıp farklı şekilde irdelemek mümkün.
Selçuk Şirin yazdı:
100 yılın yarası ve çaresi
İlki 1940’ta açılan Köy Enstitüleri kapatılmasa bugün 83 yaşında olacaktı. Orada hayat bulan ‘yaşayarak öğrenme’ modeli de kentlere taşınacaktı. Belki de dünya bugün eğitimde Finlandiya modelini değil Türkiye modelini konuşuyor olacaktı.
Mete Atatüre’nin yazısı:
Bilim için bir seferberlik daha
Vatandaş odaklı bir ulus devlet düzeni oturtulurken özellikle dikkat edilen konular arasında bilim üretebilme yetisi de vardı. Diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da bir seferberlik gerekiyordu. Bugün de böyle bir ihtiyacımız var ve bu yine hatırı sayılır zorlukta bir misyon.
İzzeddin Çalışlar yazdı:
Asıl şahsi meselesi Türkçeydi
Atatürk Hatay sorununun şahsi meselesi olduğunu söylemişti ama asıl şahsi meselesinin Türkçe olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Latin harflerinin kabulü de sıkça eleştirildiği gibi toplumun kültürel köklerinden kopmasına neden olacak Batıcı bir politika değil, çok daha büyük bir projenin başlangıcıydı.
Elif Ergu’nun röportajı:
102 yaşında bir Cumhuriyet abidesi
Hocaların hocası Nermin Abadan Unat, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılından beklentilerini anlattı: “Ben yarına güveniyorum. Ama eşitlik ve güç birden gelmez. Biz hep mücadele etmeliyiz. Mücadeleden vazgeçmemek lazım.”
Filiz Yenişehirlioğlu yazdı:
Kral’ı hayran bırakan Ankara
Türkiye’de planlı büyüyen ilk kent olan Ankara’ya 1928’de gelen Afgan Kralı Amânullah Han gördüklerinden çok etkilenir. Ankara’nın mimari gelişimini anlamak için belki de en iyi yol Kral’ın o ziyaretteki ayak izlerini takip etmektir.
Özlem Özdemir’in yazısı:
Türkiye’yi bilimle büyüttüler
Çağdaş bir toplum hayal eden Atatürk’ün başlattığı eğitim seferberliği, Türkiye’ye 15 yılda çağ atlattı. Bize kalan en büyük miras ise Nüzhet Gökdoğan, Dilhan Eryurt ve Hulusi Behçet gibi bilim insanlarının göz
kamaştıran başarıları oldu.
Nazan Moroğlu yazdı:
Cumhuriyet kadın devrimidir
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesi olarak belirlediği kadın erkek eşitliği konusunda ilk yıllardan itibaren dünyanın hiçbir yerinde olmayan ilerici düzenlemeler gerçekleştirdi. Bu devrimler bugün de yolumuza ışık tutuyor.
Mine Şenocaklı’nın izlenimleri:
‘İyi ki Cumhuriyet var’
Gencinden yaşlısına sokakta karşıma çıkan herkese aynı soruyu yönelttim: Cumhuriyet’in 100. yılını nasıl kutluyorsunuz, ne hissediyorsunuz? Kimi yanıt vermekten çekindi, kimi gülüp birbirine baktı ama ezici çoğunluk söze “İyi ki Cumhuriyet var” diyerek başladı...
Alper Bahçekapılı konuştu:
‘İlla Batı’ demedi, sentez yanlısıydı
Türkiye’de çağdaş ve klasik müziğin gelişimi için icracıların sayısının artması gerektiğini söyleyen Fazıl Say, Atatürk’ün sanata bakışını da anlattı: “İlla ki Batı demedi, Doğu ile Batı’nın sentezi dedi. Bunu derken Batı’nın öğrenilmesi gereken bir şey olduğunun altını çizdi.”
Elif Tanrıyar’ın röportajı:
Atatürk için sanat bir güçtü
Atatürk’ün kültür ile medeniyeti birbirinden ayırmadığına dikkat çeken ve millet olabilmenin koşulunun kendi değerlerini korumak olduğunu söyleyen Dr. Nazan Ölçer ile Cumhuriyet’in ilanı sonrası kültür-sanat dünyamızın yaşadığı değişimi ve gelişimi konuştuk.
Kutlukhan Perker’in yazısı:
Türk mizahının inişleri çıkışları
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk mizahında yazı ön planda, çizgi gerideydi. Özgün karakterler ancak 40’lı ve 50’li yıllarda belirmeye başladı. 80’ler mizah dergilerinin altın çağıydı. Bugün ise yine başa döndük, yazının önde olduğu dergilerin çağındayız. Ama umut var çünkü miras büyük...
Mehmet Yüce yazdı:
Sporun 100 yıllık yolculuğu
Osmanlı İmparatorluğu sporculara ‘harpte çarpışacak askerler’ gözüyle bakıyor, spor kulüpleri parti propagandası için ele geçiriliyordu. Bu tablo Cumhuriyet’in ilk yıllarında tersine döndü ve sporu sporcuların yönetmesi esas alındı. Ayrıca topluma faydalarının üzerinde de duruldu
Oksijen’in 3 gazeteden oluşan özel sayısı 100 YILLIK GURUR: