Eğitim alanında global ölçekte birçok uluslararası değerlendirme programı var. Bu programların temel amacı öğrencilerin bilgisinden çok ülkelerin eğitim sistemi kalitesini değerlendirmek. Bunların en önde geleni ise OECD tarafından düzenlenen PISA programı. Türkiye’nin 2003’ten beri katılımcısı olduğu PISA 2000 yılından bu yana üç yılda bir düzenleniyor. Sınavda öğrencilerin matematik, fen ve okuma becerileri sınanıyor.
Türkiye birer basamak ilerledi
Pandemi nedeniyle 2021’de ertelenerek 2022’de gerçekleştirilen programın 7. döngüsünde Türkiye, matematik alanında 2018’de 37 OECD ülkesi arasında 33.’yken 2022’de 32. oldu. Fen alanında ülke 30.’luktan 29.’luğa yükseldi. Okuma becerilerinde ise yine OECD ülkeleri arasında 2018’e göre bir basamak sıçrayarak 31. sıradan 30. sıraya yerleşti. Ama yine de hiçbir alanda OECD ortalaması yakalanabilmiş değil.
Eşi benzeri görülmeyen düşüş
Bununla beraber 2018-2022 arası OECD ülkeleri ortalamasında matematikte 17, okuma becerilerinde 11 ve fende 4 puanlık gerileme gözlendi. Gerileme büyük oranda OECD’nin Avrupalı üyelerinden kaynaklanıyor. OECD Eğitim Analisti Irene Hu bu durumu “öğrencilerin performansındaki düşüş PISA tarihi boyunca eşi benzeri görülmemiş bir düşüş” olarak tanımlıyor. Bir diğer analist Èric Charbonnier ise “Devletler son 10 yılda elbette eğitime yatırım yaptı. Ancak bu yatırımlar ya öğretim kalitesini ve verimini arttıracak nitelikte değildi ya da doğrudan yetersizdi” diyor. Türkiye ise okuma becerilerinde 10, matematikte 1 puan gerilerken fende 8 puanlık artış sergiledi. Bu da pandeminin Türk eğitim sistemini diğer ülkeler kadar şiddetli bir biçimde etkilemediğinin göstergesi olarak addedilebilir.
Köklü değişiklikler yapılmalı
OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü Dr. Andreas Schleicher’a göre rapordan her ülkenin alması gereken önemli dersler var. OECD ülkelerinde, genel olarak Avrupa ülkelerinde gözlenen düşüşte “pandeminin hikayenin sadece bir bölümünü” oluşturduğunu söylüyor. Schleicher “Pandemiyle beraber uzaktan eğitimin bir mecburiyete dönüşmesinin yanı sıra bu süreçte uzaktan eğitimin kalitesi ve zor durumdaki öğrencilere sağlanan destek seviyesi de bu periyotta eğitimi etkiledi” diyor. Dünyanın gelişmiş ekonomilerini etkileyen bu gerilemenin uzun vadede piyasa ve iş dünyası üzerinde de sonuçları olacak. Eğitim sistemlerindeki yapısal problemler hayati önem arz ediyor. Schleicher sıralamaların göz önüne alınarak köklü politika değişiklikleri yönünde adımlar atılması gerektiğini belirtiyor.
OECD ülkeleri arasında sıralama bazında Türkiye ilerlemiş gibi görünse de aslında işin iç yüzü pek de öyle görünmüyor… Lüksemburg, PISA 2018’de matematik alanında 483 puanla Türkiye’nin 6 sıra önünde 27. olmuştu. Fen alanında 477 puanla Türkiye’yi iki sıra sollayarak 28.’ydi. Okuma becerilerinde ise 470 puanla Türkiye’nin bir sıra önünde 30.’luğa yerleşmişti. Lüksemburg PISA 2022’ye katılmadı.
Ama 37 olan OECD ülkesi sayısı da değişmedi. 2021 yılında organizasyona üye olan Kosta Rika ise PISA’ya ilk defa 2022’de katıldı ve her alanda Türkiye’nin ardında kaldı. Deyim yerindeyse Lüksemburg’un 2022’de PISA’ya katılmaması ve yerine Kosta Rika’nın gelişi, OECD ülkeleri sıralaması konusunda Türkiye’ye yaramış gibi görünüyor.
PISA’da öğrenciler yalnızca doğru-yanlış bazında bir değerlendirmeye tabi tutulmuyor. Neyi yapıp neyi yapamadıkları yani kısacası yeterlikleri de ölçülüyor. Bunun için her alan birden çok bölüme ayrılarak sınıflandırılıyor. Mesela matematik alanı düşükten yükseğe 1c, 1b, 1a, 2, 3, 4, 5 ve 6 olmak üzere 9 farklı düzeyden oluşuyor. Asgari yeterlik düzeyini sağlamaları için öğrencilerden alt puan limiti 420 olan 2. düzey ve üzerinde bir performans bekleniyor. 2. düzeydeki öğrenciler PISA’nın ölçme değerlendirme kriterlerine göre problemleri çözmek için basit stratejiler tasarlayabiliyor. Tablolar, grafikler ya da üç boyutlu nesnelerden bilgi çıkarabiliyor. Basit oranlar içeren problemleri çözebiliyor ve sonuçlar hakkında gerçekçi yorumlar yapabiliyor. Alt puan limiti sırasıyla 607 ve 669 olan 5 ve 6. düzeyler ise üst performans düzeyi olarak nitelendiriliyor. 5. düzeydeki öğrenciler çözümleri açıkça belirtilmeyen problemleri çözmede ileri düzeyde becerikli. Derinlemesine düşünüyorlar ve sonuçları gerçek dünyayla ilişkilendirerek değerlendiriyorlar. 6. düzeydekiler ise soyut problemler üzerinde çalışma ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip. Simgesel ve biçimsel matematik işlemleri konusunda da yetkinler.
Fen alanı ise 1b’den 6. düzeye 7 yeterlik seviyesinden oluşuyor. Asgari yeterlik düzeyinin başlangıcı olan 2. seviyenin alt puan limiti 410. Bu seviyedeki öğrenciler gündelik konularda bilgilerini kullanarak bilimsel açıklama yapabiliyor. Sahip oldukları bilgileri basit bir deney tasarımında incelenen soruyu belirlemek için kullanabiliyor. 633 puan tabanıyla üst performans düzeyinin başlangıcındaki 5. düzeyden öğrenciler soyut bilimsel kavramları, karmaşık olguları, olayları ve süreçleri açıklamak için kullanıyor. Tahminler yapmak veya yorumlamak için kuramsal bilgilerinden faydalanıyor. Alt puan limiti 708 olarak saptanan 6. düzeydekiler ise yeni bilimsel olgular, olaylar ve süreçler için hipotezler sunup tahminler yapabiliyor. Fizik, canlı, uzay ve yer bilimlerindeki fikir ve kavramları kavrıyor. Yorum yaparken ilgili ve ilgisiz bilgileri ayırt edebilirken müfredatın sundukları dışında da bilgi üretebiliyor. Bilimsel kanıta ve yasaya dayanan bilgilerle görüşlere dayanan bilgilerin farkına varıyor.
Okuma becerileri alanı da matematikle aynı biçimde 1c’den 6’ya dek 9 düzeye ayrılıyor. Sınırı 407 puan olan asgari yeterlik düzeyinin başlangıcı 2. seviyedeki öğrenciler orta uzunluktaki metinlerin ana düşüncesini tespit edebiliyor. Gerekli bilgilerin açıkça verilmediği durumlarda metnin belirli bir bölümündeki ilişkileri anlayabiliyor ve bir bölümünden anlam çıkarabiliyor. 5. düzeydekiler uzun metinleri kavrayabiliyor. Kapsamlı metinlere yönelik derin bir anlayış göstererek farklı akıl yürütme yöntemlerini kullanabiliyor. Çeşitli metin veya kaynaklarda yer alan bilgiler ile soru arasında ilişkiyi kurarak soruları cevaplayabiliyor. Belli bilgilerden yola çıkarak hipotezler oluşturabiliyor veya var olan hipotezlere ilişkin değerlendirme yapabiliyor. Karışık ve soyut ifadelerin olduğu durumlarda gerçek ile algı arasındaki ayrımı yapabiliyor. Çeşitli ipuçlarından yola çıkarak verilen bilginin kaynağının veya içeriğinin objektifliğini değerlendirebiliyor. 6. düzeydeki öğrenciler ise uzun ve soyut metinleri anlayabiliyor. Bilgilerin benzer ve zıt yönlerini karşılaştırıp bu bilgileri bir araya getirebiliyor.
PISA 2022’de matematik alanında OECD ülkelerinde asgari yeterlik düzeyine her 100 öğrenciden 69’u ulaşabildi. Türkiye’de ise her 100 öğrenciden 61’i asgari yeterlik düzeyine ulaşabildi. Ayrıca Türkiye’dekilerin yüzde 25’i başlangıç sınırı olan 2. düzeyde. PISA 2018’de matematikte Türkiye’deki her 100 öğrenciden 63’ü asgari yeterlik düzeyindeydi. Asgari yeterlikte yüzde 2’lik bir gerileme var. Fen alanında asgari yeterlikleri OECD ortalamasında her 100 çocuktan 75.5’i karşılıyor. Türkiye’de de bu değer hemen hemen aynı yani yüzde 75.3. PISA 2018’de fen alanında Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 74.8’i asgari yeterlik düzeyindeydi. Okuma becerilerine bakıldığında asgari yeterlik düzeyinde OECD ortalaması yüzde 73.8. Türkiye’de ise yüzde 31’i bu yeterliğin tabanı olan 2. düzeyde yer almak üzere yüzde 70.7.
Matematik alanında OECD ülkeleri ortalamasına göre her 100 çocuktan 8.7’si üst performans seviyesine erişti. Türkiye’de üst performans düzeyine ulaşanların oranı ise 2018 yılında yüzde 4.8’ken 2022’de yüzde 0.6’lık artışla yüzde 5.4’e yükseldi. 2022’de fen alanında OECD ülkeleri ortalamasında üst performans seviyesinde çocukların yüzde 7.5’i var. Türkiye’de her 100 çocuktan ancak 4’ü üst performans düzeylerine erişebildi. 2018’de ise bu oran yüzde 2.5’ti. Yine Türkiye için PISA 2018’de öğrencilerin yüzde 3.3’ü okuma becerilerinde üst performans seviyesindeyken bu yıl bu oran 1.9’la sınırlı kaldı. OECD ortalaması ise yüzde 7.2 oldu.