Otuz yıllık büyümeyi destekleyen refah sütunları yıkıldı. Şimdi dünya enflasyon, işgücü kıtlığı ve jeopolitik huzursuzluklarla baş etmek zorunda. Bu dönemin tehlikeli on yıl olarak adlandırılması öylesine bir tanımlama değil. Şimdiden küresel bir salgın, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve enflasyonun geri dönüşü 21. yüzyıl küresel ekonomisini temelinden sarstı. 2022'de yaşanan şokların ardından, 2023'te dünyanın büyük bir bölümünde resesyon yaşanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ölçülmesi daha zor ve daha korkutucu olan ise 30 yıldan fazla bir süredir küresel ekonomi tarihinin temelini oluşturan varsayımların altüst olmasını ve bunun uzun vadeli etkileri.
Bol miktarda ucuz işgücü, düşük enerji, ulaşım maliyetleri ve jeopolitik açıdan genel olarak barışçıl bir dönem, 1990'dan sonraki yıllarda tedarik zincirlerinin küreselleşmesini hızlandırmaya ve dünya çapında ekonomik büyümeyi desteklemeye yardımcı oldu. Bu sütunlardan biri ne zaman sallansa, özellikle 2008 mali krizinden sonraki yıllarda ayakta durmayı sağlayacak para vardı. Üç büyük merkez bankası (ABD, Euro Bölgesi ve Japonya) 2001'den bu yana temel faiz oranlarını yüzde 5'in altında tuttu. Son 10 yılın çoğunda faiz oranları sıfıra yakın ve kesinlikle enflasyon oranının oldukça altındaydı.
Büyük güçler Rusya ve Çin’e karşı
Üç yıldan kısa bir süre içinde, küreselleşmenin bu destekleyici sütunlarının her biri yıkıldı. ABD, Avrupa ve İngiltere'de işçiler az ve giderek daha pahalı hale geliyor. Petrol fiyatları 2020'den bu yana üç kattan fazla arttı ve küresel enerji maliyeti yalnızca 2022'de yüzde 50 arttı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle savaş Avrupa'ya geldi ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Başkan Xi Jinping Soğuk Savaş sonrası düzene açıkça meydan okuyor. Buna karşılık, büyük güçler (Fransa, Birleşik Krallık, Çin, ABD) Rusya'nın ekonomisine savaş ilan etti ve ABD açıkça Çin'in yükselişini yavaşlatmak için tasarlanmış politikalar izlemeye başladı.
ABD’nin yaptırımları ve enflasyonun dönüşü
Ekim 2021'de ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo'nun bir röportajında Çin'i ileri teknolojiden mahrum bırakmaktan bahsetmesi büyük gerilim yarattı. Artık ABD'nin Çin'e yönelik gelişmiş çip teknolojisine olan ihracat kontrolleri açıkça ortada. Hollanda ve Japonya da aynı şeyi yapmaya teşvik ediliyor ve kara listeye alınan Çinli kuruluşların sayısı her geçen gün artıyor. Küresel işletmeler, kurulması onlarca yıl süren tedarik zincirlerinin yeniden oluşturulması gerekip gerekmediğini ve nasıl yapılacağı konusunda endişeli. Tüm bu şokların en rahatsız edici sonucu enflasyonun geri dönüşü oldu. İlk yangını görmezden gelen merkez bankaları, geçen yıl güçlü bir şekilde yangın söndürmeye geçti.
Değişimin boyutu ve hızı
2022 yılının başında, 10 yıllık göstergede ABD devlet tahvilinin (devletin ya da ticari bir kuruluşun ödünç para sağlamak amacıyla çıkardığı, yıllık belli bir faiz getiren ve alınıp satılabilen değerli kağıt) getirisi yüzde 1,5 civarındaydı. Piyasa fon oranlarının yüzde 1'in altında kalmasını bekliyordu. Bunun yerine yılı yüzde 4'ün üzerinde kapattı ve 10 yıllık getirilerin 2023 yılı boyunca bu seviyenin çok altında olmaması bekleniyor. Tarihi olan sadece değişimin boyutu değil aynı zamanda hızıdır. Birleşik Krallık'ta beş yıllık sabit faizli ipotek oranı sadece iki ay içinde üç katına çıkarak yüzde 2'den yüzde 6'ya yükseldi. Bu, hane halkının, işletmelerin ve yatırımcıların faiz oranlarının her zaman daha da düşebileceği fikrine alıştığı yirmi yılı aşkın bir sürenin ardından şok etkisi yarattı.
Şirketler aleyhlerine işleyen dünyaya nasıl tepki verecek?
Borçlanma maliyetindeki artışın iş yatırımlarını, tüketici harcamalarını ve hükümet bütçelerini nasıl etkileyeceği 2023 yılı için en önemli sorulardan biri. İkinci önemli konu ise şirketlerin, tarihin akışının artık aleyhlerine işlediği bir dünyaya nasıl tepki verecekleri.
En pahalı emlak piyasası yarışı
Birçok ülkede konut fiyatlarının yüksek ipotek maliyetlerini yansıtacak şekilde yeniden fiyatlandırılması nedeniyle konut fiyatlarının darbe aldığı açık bir şekilde ortada. Birçok ülkede bu konuyla ilgili ayarlamalar halihazırda devam ediyor. Hong Kong dünyanın en pahalı emlak piyasası olma unvanını kaybedebilir.
ABD’deki mali krizin tüm dünyaya etkisi
ABD'nin 1990'ların ortalarında faiz oranlarını artırmaya başlamasının ardından Meksika ve Asya'nın yükselen piyasa ekonomilerinde yaşanan mali krizler, ABD'deki yumuşak inişin bile dünyanın diğer bölgelerini sarsabileceğini gösterdi. Sarsıntı yükselen dolar eşlik ettiğinde iyice belli oldu. Avrupa ve İngiltere halihazırda resesyonda. Bloomberg Economics, küresel olarak 2023 için yüzde 2,4'lük bir büyüme öngörüyor. Kriz yılları olan 2009 ve 2020 hariç tutulduğunda, bu 1993'ten bu yana görülen en yavaş oran. Merkez bankaları neler olup bittiğini anladıkça ve hane halkları enflasyonun kalıcı olmasını beklemeye başladıkça faiz oranları daha uzun süre yükselişte kalır. Ekonomiler, içinden çıkılması daha zor olan daha derin durgunluklarla karşı karşıya kalır.
Güçlü işgücü piyasası ve hala sağlıklı tüketici bilançolarıyla ABD resesyondan kıl payı kurtulabilir ya da üretimde sadece kısa süreli bir daralma yaşayabilir. Avrupa'nın nispeten ılıman ekonomisi de aynı yolu izleyebilir. Bloomberg Economics'in piyasa ekonomisti Ziad Daoud, yüksek küresel borçlanma maliyetleri nedeniyle yaygın iflas riskinin 1980'lerde olduğundan çok daha düşük olduğunu ve en kırılgan ülkelerin küresel ekonomide çok daha küçük bir paya sahip olduğunu düşünüyor.
Çin krizden çıkabilecek mi?
Bu parlak alternatif geleceğin şu anda en belirsiz olanı: Çin. 2022'nin son haftalarında Covid Zero politikalarından aniden vazgeçilmesi ülkeyi bir krizi içine soktu. Bunun nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor. Xi'nin nüfusu virüsten korumak için kişisel olarak ne kadar yatırım yaptığı göz önüne alındığında, bu karmaşık dönüşün öngörülemeyen politika sonuçları olabilir. Ancak enfeksiyon oranları düzeldikten sonra yılın ikinci yarısında ekonomik büyümeyi destekleyebilir. Bu da enerji fiyatlarını yukarı çekerek ABD ve Avrupa'da enflasyonun kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir.
Küresel büyüme de yukarı yönlü bir sürpriz yapabilir mi? Uzaktan çalışma ve otomasyonun daha hızlı benimsenmesi sayesinde Covid-19'dan yaygın bir verimlilik artışı hayalleri şu anda imkansız görünüyor. Ancak kısa vadeli tedarik zinciri baskıları bir yıl öncesine kıyasla çok daha az. ABD ve Çin'deki politikacılar kararlı bir şekilde aksi yönde ilerlese de, bu eğilimler yüzeyin altında hala çoğunlukla daha entegre piyasalara işaret ediyor. 2023'ün mikroekonomik hikayesi, işletmelerin denge bulmaya çalışmaları ve hükümetin çabalarına karşı lobi yapıp direnmeleri olacak. Agresif tavırlara rağmen, pek çok işletme ve yatırımcı, küreselleşmenin kalıcı olduğuna ve gerçek bir dağılmanın maliyetinin politikacıların dayanamayacağı kadar yüksek olacağına inanıyor gibi görünüyor. Jeopolitik göz önüne alındığında bu umut da imkansız olabilir. Ancak merkez bankaları 12 ay içinde enflasyonu kontrol altına alabilirse, neredeyse her şey mümkün ve hemen hemen her şey daha kolay olacak.