6 Şubat depremlerinin Türkiye ve Suriye'de 51 binden fazla insanı öldürmesinin ardından, pijamalı bir erkek bebek, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne ambulansla getirildi. Depremden iki gün sonra yalnızdı ama mucizevi bir şekilde hayattaydı. Bir kurtarma ekibi bebeği bir moloz yığınının altında çığlıklarını takip ederek onu bulmuştu. Adını kimse bilmiyordu.
Hastanenin içinde hemşireler, ilk günkü sarsıntılardan sonraki saatlerde kurulan bir birime yerleştirilen yüzlerce sahipsiz ve kimliği belirsiz çocukla ilgileniyordu. Kurtarılan erkek bebek muayene sırasında bir doktorun yüz maskesini çekiştiriyordu. Üç haftalık kadar küçük bebekler beşiklerinde örme battaniyelerin altında yatıyordu. Konuşabilecek yaştaki çocuklar hastane personeline tekrar tekrar "Annem babam nerede?" diye soruyordu.
250'si isimlerini söyleyemeyecek kadar küçüktü
Depremden sonraki ilk hafta Adana Şehir Hastanesi'ne enkaz altından kurtarılan ve kimlik belgeleri olmayan yüzlerce bebek ve küçük çocuk geldi. Bunların yaklaşık 250'si isimlerini söyleyemeyecek kadar küçüktü. Aynı durum Wisconsin büyüklüğündeki deprem bölgesindeki birçok ilçede yaşandı. Geçen hafta Sivas'ta hastane personeli, çöken dört katlı bir binadan çıkarılan 2 aylık Umut adlı bir çocuğu annesi Bedina Kılınç ile yeniden bir araya getirdi.
78'inin kimliği hala tespit edilemedi
Felaket, Türkiye ve Suriye'yi ikinci bir insani krizle karşı karşıya bıraktı. Sağlık Bakanlığı'nın söylediğine göre, ebeveynleri ya da hayatta kalan aileleri olmadan kurtarılan en az bin 915 çocuk bakıma muhtaç. Bir ay geçmiş olmasına rağmen en az 78'inin kimliği hala tespit edilemedi.
Hemşireler dedektif gibi çalışıyor
Hemşireler, deprem bölgesinden çıkarılan bebekleri hayatta kalan akrabalarıyla yeniden bir araya getirmeye çalışan dedektifler gibi çalışıyorlar; bu görev, Suriye'deki mülteci krizi ve oradaki yüksek çocuk kaçakçılığı vakalarıyla daha da karmaşıklaşıyor. Aile Bakanı Derya Yanık geçen hafta, kimliği belirlenemeyen bazı çocukların yeni ailelere teslim edildiği yönündeki söylentileri yalanladı.
Polis, fotoğraflar ve fiziksel tanımlamalar da dahil olmak üzere biyometrik verileri karşılaştırarak eşleşmeleri bulmak suretiyle hayatta kalanları aileleriyle yeniden bir araya getirmek için kullanılan bir veri tabanı için çocuklardan DNA örnekleri ve parmak izleri alıyor. Depremden sonraki ilk saatlerde kurtarma görevlileri yaralıları alıp ambulans ekiplerine teslim etti. Bazıları bölgedeki hastanelere götürülürken, diğerleri yüzlerce kilometre uzağa uçakla nakledildi. Birçoğu, çocukların nerede bulunduğu dışında hangi bilgileri kaydedeceklerinden emin olmayan gönüllüler tarafından kurtarıldı.
Bir kurtarma gönüllüsü olan Cihan Tezucar, "Panik havası vardı, doğru düzgün bir düzen yoktu" dedi. Depremden dört gün sonra, yıkılan yedi katlı bir apartmandan geriye kalan enkazı kazmaya çalıştı ve bir kadın cesedi buldu. hala kucağında olan bir bebek Tezucar'a gülümsüyordu. Tezucar, bebeğin kimliğinin hala tespit edilemediğini belirterek, "Hepimiz pek çok bebeği kurtardık. Çoğunun aileleri öldü, kimlikleri belirsiz" diye konuştu.
İpucu arayışı
Çocuklar tıbbi tedavi gördükten sonra biyometrik verileri, Adalet Bakanlığı tarafından denetlenen bir deprem veri tabanına ekleniyor. DNA kontrolleri genellikle 10 gün sürüyor ancak çalışmalar üç gün gibi kısa bir sürede sonuç verecek şekilde hızlandırıldı. Hastane yetkilileri çocukların DNA sonuçlarını, fiziksel tanımlarını ve bulundukları yeri 20'den fazla ülkeden kurtarma ekipleri, hükümet yetkilileri ve gönüllüler tarafından oluşturulan listelerle çapraz kontrol ediyor. Bazıları çocuğun kimliğini belirlemeye yardımcı olacak ipuçlarını aramak için deprem bölgelerini ziyaret etti.
Bin 600 çocuk ailesine ulaştırıldı
Bu çalışmalar sonucunda çocuklar ve hayatta kalan aile üyeleri arasında DNA ya da biyometrik eşleşmeler sağlandı. Sağlık Bakanlığı, bin 600'den fazla çocuğun aileleriyle yeniden bir araya getirildiğini ve 92'sinin devletin bakımında olduğunu açıkladı. Bir kavuşma tesadüfen gerçekleşti. Depremin merkez üssünden yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki Adana şehir hastanesinde tedavi gören bir anne, kaybettiği bebeğini tanıdığında çocuk koğuşunun önünden geçiriliyordu. Bir anda "Bu benim bebeğimi" diye bağırdı. Ailelerin çocuklarıyla yeniden bir araya gelme çalışmalarını koordine eden hastane doktoru Nursah Keskin, "Destansı anlar yaşadık" dedi.
Hastane personeli, yaklaşık 300 kilometre ötedeki bir hastanede hayata döndürülen ve geçen ay küçük oğluna kavuşan bir anneyle birlikte köşedeki bir odada kutlama yaptı. Yakındaki bir koridorda, perişan haldeki bir baba, depremden bu yana kayıp olan 2 haftalık oğlunun hastanede bir yerlerde olduğuna inanarak güvenlik görevlilerine "Oğlum nerede?" diye bağırıyordu.
Kaçırılma endişesi
Kayıp çocukların bir kısmı, on yıllardır süren iç savaşta yerlerinden edilen ve geniş aileleri ülkelerinin dört bir yanına ya da Türkiye ve Avrupa'daki şehirlere dağılan milyonlarca kişi arasında yer alan Suriyelilerdi. Depremden önce Türkiye, erkek ve kız çocuklarının savaşa, zorla çalıştırılmaya ve fuhuşa zorlandığı Suriye'de çocuk kaçakçılığını engellemek için sınır devriyelerini arttırmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın değerlendirmesine göre Suriye hükümeti insan ticareti suçlarını işlemeye devam etti ve bunları önlemek için hiçbir çaba göstermedi.
Türk yetkililer, geçmiş felaketlerde olduğu gibi çocukların kaybolmasından endişe ediyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 2015 yılında Nepal'i vuran depremlerden sonraki haftalarda, insan ticareti mağduru 245 çocuğun yerel yetkililer tarafından kurtarıldığını söyledi.
İstanbul gibi uzak şehirlerden gönüllüler yardım için Adana şehir hastanesine geldi. Çocuk ünitesinin dışında, yaslı ebeveynler yetim kalan çocukları evlat edinmek için kayıt yaptırmak üzere sıraya giriyor. Sıradaki kadınlardan biri, "İki kuzenim depremde öldü, kocam da çocuk sahibi olamadan öldü" dedi.
Bebeğinin öldüğünü sanıyordu
Pijamalı erkek bebeğin DNA'sı alındı ve çocuk koğuşunda tutuldu. Yakınlarda hemşireler bebekleri sallayarak uyutuyor ya da odanın içinde gezdiriyordu. Bebeklerin sevgi beklediğini söyleyen Doktor Keskin, pek çok personel gibi gece gündüz burada kaldı. Erkek bebeğin biyometrik verileri Adalet Bakanlığı'na gönderildi. Günler sonra doktorlar DNA eşleşmesi yaptı. Annesi Merve Yılmaz, kurtarma ekipleri oğlunu bulmadan bir gün önce enkaz altında bulunmuştu. Hava yoluyla kilometrelerce uzaktaki bir hastaneye kaldırılmış ve sakinleştirici verilmişti. Yılmaz bebeğinin bulunduğuna dair bir telefon aldığında buna inanmamıştı. Ona 3 aylık oğlunun depremde öldüğü söylenmişti. Adana Şehir Hastanesi'nin birinci katında, kavuşmaları için ayrılan odaya vardığında bebeği, uyuyordu. Yılmaz, "Bu bir mucize" dedi.